Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

ERDEM’DEN TRAKYA TOPRAĞI UYARISI

Doç. Dr. Duygu Boyraz Erdem, Trakya’daki tarım arazilerine betonlaşma, sanayileşme ve maden ocakları ile geri dönüşü olmayan zararlar verilebileceğine dikkat çekerek; “Yok olan toprağı geri getiremeyiz” dedi.

Haber Giriş Tarihi: 25.10.2023 11:56
Haber Güncellenme Tarihi: 25.10.2023 11:56
Kaynak: Seçiniz
https://batiekspres.com/
ERDEM’DEN TRAKYA TOPRAĞI UYARISI

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Duygu Boyraz Erdem, Trakya bölgesindeki tarım topraklarının önemine dikkat çekti.

Toprağın koruması ve kullanım alanları ile ilgili açıklamalarda bulunan Erdem, özellikle bölgedeki betonlaşma, sanayileşme ve maden ocakları ile tarım topraklarına geri dönüşü olmayan zarar verildiğini belirtti. Erdem, Trakya bölgesindeki tarım topraklarının verimliliği ile ilgili bilgiler verirken; korunması için de yapılması gerekenleri sıraladı.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makina Mühendisleri Odası (MME) Edirne Şubesi’nin, Edirne’de düzenleneceği Trakya’da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu öncesi Lüleburgaz’da düzenlediği panele katılan Erdem, ‘Lüleburgaz ve çevresinde tarımsal alanları tahribi’ konusunda sunum yaptı.

“TRAKYA’DAKİ MADENLER TÜRKİYE’DE OT BİTMEYEN YERLERDE DE VAR”

Arazinin sosyal birimlerinin sınıflandırılmasının gerekliliğine dikkat çeken Erdem; “Arazinin sosyal üniteleri veya genel kullanma sınıfları şunlardır; ürün yetiştirme alanları, çayır ve meralar, ormanlık alanlar, rekreasyon alanları, hammadde kaynak alanları, halk hizmet alanları, doğal hayatı koruma ve devam ettirme alanları ile koruma alanları. Doğa bir bütün. Mera ile ormanlık alanları ayırmayacağız ama hepsinin yerinde olması gerekir. Hammadde kaynakları elbette çıkarılmalı ama çıkarılması gereken en öncelikli yer Trakya değil. Trakya’da var olan madenlerin hepsi Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde ve hatta üzerinde ot bitmeyen yerlerde de bu madenler var. Ülkemizde o madenler öncelikle oralardan çıkarılıp, Türkiye’de başka yerde olmadığı zaman çıkarılabilir” ifadelerini kullandı.

“TRAKYA’DAKİ SANAYİNİN OLMAZSA OLMAZI YOK”

Erdem, Lüleburgaz kent merkezinin çevresinde farklı boyutlarda tarım arazilerinin olduğuna dikkat çekerek; “Trakya maalesef bölge, coğrafya, İstanbul’a, Avrupa’ya yakınlığı olarak gözbebeği ama bu gözbebeği olan uçsuz bucaksız noktada tarım alanları, ormanlık alanlar yok edilmemeli. Trakya’da mevcut var olan sanayinin olmazsa olmazı ne? Hiçbir şey. Olmazsa olmaz denilen şey sadece bu bölgede yetişir, kabul edilebilir ya da gidene kadar bozulacaktır, hemen işlenmesi gerekir kabul edilebilir. Ama öyle bir zorunluluğu olan sanayi değil. Hiçbiri, Trakya toprağında olması gereken bir sanayi değil. Sanayiye karşı değiliz ama bu toprak üzerinde olması gerekmiyor” dedi.

“YATIRIMLAR OLMASI GEREKEN YERDE YAPILMALI”

Yatırımların olması gereken yerde yapılması gerektiğini belirten Erdem; “Bütün dünyanın tek sahibi biz değiliz. Bütün canlıların bu yaşama sahip olması gerekiyor. Çünkü bir ekosistemin bir dalı koptuğu zaman neler olduğunu görebiliyoruz. Örneğin; Trakya’da Tekirdağ bölgesinde 1991-92 döneminde süne ilaçlamasına o kadar yüklenildi ki bütün yılanlar öldü. O yılanların ölmesi nedeniyle her yeri fare basmıştı. Bir denge bozulduğu zaman önüne geçemediğimiz sonuçlar doğurabiliyor. Bu dengeyi bozmadan yürütmemiz gerekiyor” sözlerine yer verdi.

“LÜLEBURGAZ’DAKİ BUĞDAY VERİM ORTALAMASI TÜRKİYE’NİN ÜZERİNDE”

Erdem, Lüleburgaz’da üretilen buğday ortalamasının, Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu açıklarken; “Son 5 yıllık verim ortalamalarına bakıldığında hepsi Türkiye ortalamasının üzerindedir. Hatta 2021 yılında Türkiye ortalamasını 2’ye katlamıştır. Ayrıca bu Türkiye ortalamasında Orta Anadolu’da buğday sulanarak yetişiyor. Trakya’da bırakın buğdayı, ayçiçeği bile sulanmadan yetişiyor. Çünkü bu toprak tarım için uygun” dedi.

KANUNA DİKKAT ÇEKTİ

Bölgedeki toprakların çeşitli toprak bozulma olaylarıyla elden çıktığını söyleyen Erdem; “Tamamen tarım yapılamaz hale gelmektedir. Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’muz var. Olmamasından iyi ama mevzuattaki 13-d maddesi var ki, ‘Kamu yararı alınmış her arazi parçası tarım dışında kullanılabilir’ diyor. Kamu yararı kararı olmayan bir üretimi düşünebiliyor muyuz? Hepsi bize hizmet ediyor. Bunun alınmaması mümkün mü? Bu kanunun en kritik noktası budur. Maddede, ‘O bölgenin halkı için kamu yararı kararı olması’ denseydi madde anlamlı olurdu. Ama maddede boşluk olduğu için herkes Trakya’da her yere bir şeyler yapabiliyor” ifadelerine yer verdi.

“YOK OLDUĞUNDA TOPRAĞI GERİ GETİREMEYİZ”

Erdem, Trakya’daki küçük çiftçinin tarım arazisini yüksek fiyat verilmesi halinde tarım dışı kullanacak kişi ya da şirketlere satabildiğini belirterek; “Bilinç sahibi olmalıyız. Niye köyümüzde çiftçilik yapana değil de dışarıdan hiç bilmediğimiz, ne amaç için aldığını tahmin etmediğimiz birine 5-10 TL fazla veriyor diye satabiliyoruz? Yok olduğu zaman toprağı geri getiremediğimizi bilmemiz gerekiyor” dedi.

“BU YIL AYÇİÇEĞİNİ BİÇEMEYENLER VAR”

İklim krizinin hem dünyada, hem de Türkiye’de etkili olduğunu söyleyen Erdem; “İklim krizini her geçen gün daha çok yaşıyoruz. Bu yıl kuraklık nedeniyle ayçiçeğini biçemeyenler var. Şu anda ekemeyenler var. Bunların hepsini kuraklık olarak yaşıyoruz. Fırtına, sel durumuyla da yaşıyoruz. Bir ayda yağacak yağmur birden yağıyor. Toplam yağışa bakıldığında yağış var ama sadece erozyon yaratıyor, var olanı da götürüyor. Bunların hepsinin altında yatan küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkisidir. Biz de bulunduğumuz her yerde gelişigüzel, bilinçsizce yaptığımız sanayi, orman kesimleri ile buna sebep oluyoruz. Çocukluktan beri ormanın yağmur çektiğini biliriz. Biz, o yağmurun geliş kısmının kapattığımız zaman bulut yönünü değiştirip gidebiliyor. Bacalardan çıkan gazlar, o bulutu yağmurunu dökmeden dağıtabiliyor” sözlerine yer verdi.

“ANIZ YAKANLAR TOPRAĞIN BÜTÜN ÖZELLİĞİNİ YAKIYOR”

Erdem, bölgede anız yakma olaylarının da devam ettiğini söyleyerek; “Maalesef hâlâ anız yakanları görmeye devam ediyoruz. Çok içler acısı. Anız yakmada sadece tarlanın üzerindeki sap ve saman yanmakla kalmıyor, o toprağın bütün özelliği, canlılık aktivitesi, içinde mikroorganizmaların hepsi yanıyor. Onun için herkese anız yakılmaması gerektiği iletilmeli. O toprağa yarattığı etki gerçekten önemlidir” dedi.

“BETONLAŞMA, SANAYİ VE MADENİN BOZDUĞU TOPRAĞIN GERİ DÖNÜŞÜ YOK”

Çölleşmenin düzeltilebilen ve düzeltilemeyen olarak 2’ye ayrıldığını belirten Erdem; “Betonlaşma, sanayi ve madenin bozduğu, yıktığı yerlerin geri dönüşümü maalesef yok. Bunlar amacı dışında kullanılarak maalesef geri gelmemek üzere yok oluyor. Geri kazanılabilenlerden biri ise erozyon. Çünkü en azından bir eğime dik sürüm yapıldığında bile bir nebze önüne geçilebiliyor. Ormansızlaşma, meraların bozulması, aşırı otlatmaya gidilmemesi lazım. Mera deyip geçmemek lazım. Orasının da verim kapasitesi, hayvan otlatma durumu göz önünde bulundurulmalı. Organik maddenin kaybı, fiziksel bozulum, yanlış kullanım gibi durumlar da bizim düzeltebileceğimiz durumlardır” ifadelerine yer verdi. Erdem, sunumunun ardından katılımcıların sorularını yanıtladı.

UĞUR AKAGÜNDÜZ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.