Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Toprak

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Toprak haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Toprak haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

“Yabancılara toprak satışı yasaklanmalı” Haber

“Yabancılara toprak satışı yasaklanmalı”

Ülkemizin tarım ve gıda güvenliği açısından stratejik bir öneme sahip olan bu toprakların yabancılara satılmasının, gelecekte büyük sorunlara neden olabileceğini vurgulayan CHP Havsa İlçe Başkanı Memduh Doğramacıoğlu www.batiekspres.com haber sitesine açıklamalarda bulundu. Doğramacıoğlu açıklamasında şunları dile getirdi: “Trakya coğrafyasının, tarım ve toprak zenginliğiyle öne çıktığı bu günlerde, üzülerek ifade etmeliyim ki, yabancılar tarafından bu toprakların satın alınması konusunda ciddi bir endişe taşıyoruz. Ülkemizin tarım ve gıda güvenliği açısından stratejik bir öneme sahip olan bu toprakların yabancılara satılması, ilerleyen dönemlerde büyük sorunlara yol açabilir. Öncelikle belirtmeliyim ki, Trakya'nın tarım potansiyeli sadece bölge halkının değil, tüm Türkiye'nin geleceği için büyük önem taşımaktadır. Ancak, son dönemde yabancı ülke vatandaşlarının bu verimli toprakları satın almaya yönelik artan talepleri endişe vericidir. Bu noktada, ülkemizin stratejik kaynaklarını koruma sorumluluğuyla hareket ederek, topraklarımızın yabancılara satışının yasaklanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu çerçevede, vatandaşlarımıza da önemli bir çağrıda bulunuyoruz. Topraklarımız, bizim geleceğimizdir. Bu kutsal mirası korumak adına her bir vatandaşımızın, topraklarını yabancılara satmama konusunda duyarlılık göstermesi son derece önemlidir. Unutulmamalıdır ki, yabancılara satılan topraklar üzerinde kontrol kaybedildiğinde, tarım ve gıda güvenliği konusunda ciddi sorunlar yaşanabilir. Eğer bu trend devam ederse, önümüzdeki yıllarda Trakya'da tarım yapacak toprak bulmakta zorlanabiliriz. Bu durum, sadece bölge halkını değil, tüm ülkeyi olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, yerel yönetim olarak bu konuda gerekli önlemlerin alınması, mevzuatın gözden geçirilmesi ve topraklarımızın korunması için çaba sarf edilmesi büyük bir öneme sahiptir. Sonuç olarak, Trakya'nın verimli topraklarının korunması, sadece şu anki nesillerin değil, gelecek nesillerin de sorumluluğudur. Bu noktada, tüm vatandaşlarımızı duyarlı olmaya, topraklarımızı koruma adına birlikte hareket etmeye ve bu konuda gerekli adımları atmaya davet ediyoruz. Unutmayalım ki, topraklarımız, geleceğimizin teminatıdır.” ERGİN SÖZER

ERDEM’DEN TRAKYA TOPRAĞI UYARISI Haber

ERDEM’DEN TRAKYA TOPRAĞI UYARISI

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Duygu Boyraz Erdem, Trakya bölgesindeki tarım topraklarının önemine dikkat çekti. Toprağın koruması ve kullanım alanları ile ilgili açıklamalarda bulunan Erdem, özellikle bölgedeki betonlaşma, sanayileşme ve maden ocakları ile tarım topraklarına geri dönüşü olmayan zarar verildiğini belirtti. Erdem, Trakya bölgesindeki tarım topraklarının verimliliği ile ilgili bilgiler verirken; korunması için de yapılması gerekenleri sıraladı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makina Mühendisleri Odası (MME) Edirne Şubesi’nin, Edirne’de düzenleneceği Trakya’da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu öncesi Lüleburgaz’da düzenlediği panele katılan Erdem, ‘Lüleburgaz ve çevresinde tarımsal alanları tahribi’ konusunda sunum yaptı. “TRAKYA’DAKİ MADENLER TÜRKİYE’DE OT BİTMEYEN YERLERDE DE VAR” Arazinin sosyal birimlerinin sınıflandırılmasının gerekliliğine dikkat çeken Erdem; “Arazinin sosyal üniteleri veya genel kullanma sınıfları şunlardır; ürün yetiştirme alanları, çayır ve meralar, ormanlık alanlar, rekreasyon alanları, hammadde kaynak alanları, halk hizmet alanları, doğal hayatı koruma ve devam ettirme alanları ile koruma alanları. Doğa bir bütün. Mera ile ormanlık alanları ayırmayacağız ama hepsinin yerinde olması gerekir. Hammadde kaynakları elbette çıkarılmalı ama çıkarılması gereken en öncelikli yer Trakya değil. Trakya’da var olan madenlerin hepsi Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde ve hatta üzerinde ot bitmeyen yerlerde de bu madenler var. Ülkemizde o madenler öncelikle oralardan çıkarılıp, Türkiye’de başka yerde olmadığı zaman çıkarılabilir” ifadelerini kullandı. “TRAKYA’DAKİ SANAYİNİN OLMAZSA OLMAZI YOK” Erdem, Lüleburgaz kent merkezinin çevresinde farklı boyutlarda tarım arazilerinin olduğuna dikkat çekerek; “Trakya maalesef bölge, coğrafya, İstanbul’a, Avrupa’ya yakınlığı olarak gözbebeği ama bu gözbebeği olan uçsuz bucaksız noktada tarım alanları, ormanlık alanlar yok edilmemeli. Trakya’da mevcut var olan sanayinin olmazsa olmazı ne? Hiçbir şey. Olmazsa olmaz denilen şey sadece bu bölgede yetişir, kabul edilebilir ya da gidene kadar bozulacaktır, hemen işlenmesi gerekir kabul edilebilir. Ama öyle bir zorunluluğu olan sanayi değil. Hiçbiri, Trakya toprağında olması gereken bir sanayi değil. Sanayiye karşı değiliz ama bu toprak üzerinde olması gerekmiyor” dedi. “YATIRIMLAR OLMASI GEREKEN YERDE YAPILMALI” Yatırımların olması gereken yerde yapılması gerektiğini belirten Erdem; “Bütün dünyanın tek sahibi biz değiliz. Bütün canlıların bu yaşama sahip olması gerekiyor. Çünkü bir ekosistemin bir dalı koptuğu zaman neler olduğunu görebiliyoruz. Örneğin; Trakya’da Tekirdağ bölgesinde 1991-92 döneminde süne ilaçlamasına o kadar yüklenildi ki bütün yılanlar öldü. O yılanların ölmesi nedeniyle her yeri fare basmıştı. Bir denge bozulduğu zaman önüne geçemediğimiz sonuçlar doğurabiliyor. Bu dengeyi bozmadan yürütmemiz gerekiyor” sözlerine yer verdi. “LÜLEBURGAZ’DAKİ BUĞDAY VERİM ORTALAMASI TÜRKİYE’NİN ÜZERİNDE” Erdem, Lüleburgaz’da üretilen buğday ortalamasının, Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu açıklarken; “Son 5 yıllık verim ortalamalarına bakıldığında hepsi Türkiye ortalamasının üzerindedir. Hatta 2021 yılında Türkiye ortalamasını 2’ye katlamıştır. Ayrıca bu Türkiye ortalamasında Orta Anadolu’da buğday sulanarak yetişiyor. Trakya’da bırakın buğdayı, ayçiçeği bile sulanmadan yetişiyor. Çünkü bu toprak tarım için uygun” dedi. KANUNA DİKKAT ÇEKTİ Bölgedeki toprakların çeşitli toprak bozulma olaylarıyla elden çıktığını söyleyen Erdem; “Tamamen tarım yapılamaz hale gelmektedir. Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’muz var. Olmamasından iyi ama mevzuattaki 13-d maddesi var ki, ‘Kamu yararı alınmış her arazi parçası tarım dışında kullanılabilir’ diyor. Kamu yararı kararı olmayan bir üretimi düşünebiliyor muyuz? Hepsi bize hizmet ediyor. Bunun alınmaması mümkün mü? Bu kanunun en kritik noktası budur. Maddede, ‘O bölgenin halkı için kamu yararı kararı olması’ denseydi madde anlamlı olurdu. Ama maddede boşluk olduğu için herkes Trakya’da her yere bir şeyler yapabiliyor” ifadelerine yer verdi. “YOK OLDUĞUNDA TOPRAĞI GERİ GETİREMEYİZ” Erdem, Trakya’daki küçük çiftçinin tarım arazisini yüksek fiyat verilmesi halinde tarım dışı kullanacak kişi ya da şirketlere satabildiğini belirterek; “Bilinç sahibi olmalıyız. Niye köyümüzde çiftçilik yapana değil de dışarıdan hiç bilmediğimiz, ne amaç için aldığını tahmin etmediğimiz birine 5-10 TL fazla veriyor diye satabiliyoruz? Yok olduğu zaman toprağı geri getiremediğimizi bilmemiz gerekiyor” dedi. “BU YIL AYÇİÇEĞİNİ BİÇEMEYENLER VAR” İklim krizinin hem dünyada, hem de Türkiye’de etkili olduğunu söyleyen Erdem; “İklim krizini her geçen gün daha çok yaşıyoruz. Bu yıl kuraklık nedeniyle ayçiçeğini biçemeyenler var. Şu anda ekemeyenler var. Bunların hepsini kuraklık olarak yaşıyoruz. Fırtına, sel durumuyla da yaşıyoruz. Bir ayda yağacak yağmur birden yağıyor. Toplam yağışa bakıldığında yağış var ama sadece erozyon yaratıyor, var olanı da götürüyor. Bunların hepsinin altında yatan küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkisidir. Biz de bulunduğumuz her yerde gelişigüzel, bilinçsizce yaptığımız sanayi, orman kesimleri ile buna sebep oluyoruz. Çocukluktan beri ormanın yağmur çektiğini biliriz. Biz, o yağmurun geliş kısmının kapattığımız zaman bulut yönünü değiştirip gidebiliyor. Bacalardan çıkan gazlar, o bulutu yağmurunu dökmeden dağıtabiliyor” sözlerine yer verdi. “ANIZ YAKANLAR TOPRAĞIN BÜTÜN ÖZELLİĞİNİ YAKIYOR” Erdem, bölgede anız yakma olaylarının da devam ettiğini söyleyerek; “Maalesef hâlâ anız yakanları görmeye devam ediyoruz. Çok içler acısı. Anız yakmada sadece tarlanın üzerindeki sap ve saman yanmakla kalmıyor, o toprağın bütün özelliği, canlılık aktivitesi, içinde mikroorganizmaların hepsi yanıyor. Onun için herkese anız yakılmaması gerektiği iletilmeli. O toprağa yarattığı etki gerçekten önemlidir” dedi. “BETONLAŞMA, SANAYİ VE MADENİN BOZDUĞU TOPRAĞIN GERİ DÖNÜŞÜ YOK” Çölleşmenin düzeltilebilen ve düzeltilemeyen olarak 2’ye ayrıldığını belirten Erdem; “Betonlaşma, sanayi ve madenin bozduğu, yıktığı yerlerin geri dönüşümü maalesef yok. Bunlar amacı dışında kullanılarak maalesef geri gelmemek üzere yok oluyor. Geri kazanılabilenlerden biri ise erozyon. Çünkü en azından bir eğime dik sürüm yapıldığında bile bir nebze önüne geçilebiliyor. Ormansızlaşma, meraların bozulması, aşırı otlatmaya gidilmemesi lazım. Mera deyip geçmemek lazım. Orasının da verim kapasitesi, hayvan otlatma durumu göz önünde bulundurulmalı. Organik maddenin kaybı, fiziksel bozulum, yanlış kullanım gibi durumlar da bizim düzeltebileceğimiz durumlardır” ifadelerine yer verdi. Erdem, sunumunun ardından katılımcıların sorularını yanıtladı. UĞUR AKAGÜNDÜZ

İspanyol akademisyenden toprak uyarısı: “TOPRAK ÖLÜYOR” Haber

İspanyol akademisyenden toprak uyarısı: “TOPRAK ÖLÜYOR”

Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi Begona Rodriguez Rueda, Eczacılık Fakültesi ev sahipliğinde, ‘Toprakta başlayan umut’ başlığıyla düzenlenen sağlık, iklim krizi ve gelecek konulu söyleşide öğrencilerle buluştu. Eczacılık Fakültesi Gazi Mustafa Kemal Atatürk Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe öğrencilerin yanı sıra akademisyenler, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve vatandaşlar da katıldı. Rueda, söyleşide sunumunun yanı sıra belgesel gösterimi de gerçekleştirdi. “PULLUK TOPRAĞIN YAPISINI BOZMAKTADIR” Rueda, dünyadaki ekosistemin ne kadar çeşitli olursa o kadar sağlıklı olacağını belirterek; ekosistemi korumak için özellikle pulluksuz tarım yapmanın önemine dikkat çekti. Çok sayıda çiftçinin pulluk kullanarak tarım yaptığına dikkat çeken Rueda; “Tarlada pulluk yöntemiyle çalışmak, toprağın içerisindeki yapıyı bozmaktadır. Pulluk ile alttaki toprağı yukarıya çıkardıklarında bakteriler güneşin altında yaşayamadığı için toprak kendisini öldürüyor” ifadelerini kullandı. “YİYECEKLERİN ESKİ TADI KALMADI” Eski uygarlıkların eski tarım teknikleri ile uzun süre yaşayabildiğini söyleyen Rueda; “Günümüzdeki güçlü makinelerle yapılan tarımla artık çok fazla verim alınamamakta ve toprak ölmektedir. Nitrat, fosfat ve potasyum, suni gübredir. Çok sihirlidir, ürünü hemen büyütürler. Fakat yiyeceklerin eski tadı kalmadı. Eskiden domateslerin tadı nasıldı? Daha iyiydi. Dün marketten aldığım domates ile bahçemde yetiştirdiğim domatesi karşılaştırdım. Aralarındaki fark çok fazlaydı. Zamanla besin değerleri çok azaldı. 50 yıl önce bir portakalın besin değeri, şimdiki 3 portakalın besin değeri ile eşit” dedi. “BESİN DEĞERİ KALMADI” Rueda, günümüzdeki tarım metodunun çok fazla insanı beslediği için tercih edildiğine dikkat çekerek; “Ama içinde hiçbir besin değeri yok. Çiftçiler, ‘Yeteri kadar fosfat, nitrat koymuyoruz’ diyorlar ama biz istediğimiz kadar bunları koyalım, bağırsaklarımızdaki besin çeşitliliğini sağlamadığımız sürece bunun hiçbir değeri yok” sözlerine yer verdi. “ÇOK FAZLA PESTİSİT VE SU KULLANIYORLAR” Ekim ayındaki hava sıcaklığına da dikkat çeken Rueda; “Ekim’de bu hava çok sıcak, kuru ve kirli. Ekonomik ve insani problemler de var. Karaağaç’a taşındığımda taze ürünler yiyeceğim için mutluydum. Ama çevremdeki çiftçilerin yaptığını görünce adeta kalp krizi geçirecektim. Çok fazla pestisit kullanıyorlar, her türlü böceği öldürüyor, çok fazla su tüketiyorlardı. Ama bu onların suçu değil, sistemin getirdiği bir sonuçtur” dedi. “KARBONDİOKSİTTEN 300 KAT DAHA TEHLİKELİ” Rueda, tarımın sera gazlarının yaklaşık yüzde 30’unu oluşturduğunu belirterek; “Her çiftçi pullukla toprağı kazdığında, toprak içindeki karbondioksit tekrar havaya salınmaktadır. Çiftçiler daha fazla nitrat, fosfat ve potasyum kullandıklarında ürünlerinin daha fazla büyüyeceğini düşünüyorlar. Fazla olan nitrat, fosfat ve potasyum da genelde nitrat suya karışır veya bakterilerde nitritoksit oluşturur. Bu da karbondioksitten 300 kat daha tehlikelidir” ifadelerine yer verdi. “PULLUKLU TARIMDA BİR PROBLEM DE EROZYONDUR” Problemin yalnızca karbon salınımı olmadığını vurgulayan Rueda; “Eğer çimleri biçersek, ağaçları kesersek, her tarafı asfalt ve beton yaparsak yer sıcaklığı daha da artar. Ayrıca pulluklu tarımdaki bir diğer problem erozyondur. Yazın, Tunca nehrinin rengi çikolata rengi gibidir. Kışın ise daha temizdir. Çünkü kışın tarım yapılmıyor. Biz bu tarım sistemi ile çöl yaratıyoruz. Daha farklı düşünmeliyiz” dedi. “TÜRKİYE’DE KULLANILAN SUYUN YÜZDE 75’İ TARIMA AYRILIYOR” Rueda, Türkiye’de kullanılan suyun yüzde 75’inin tarıma ayrıldığını söyleyerek; “Sadece nitratla değil, pestisitlerle birlikte toprak da kirleniyor. Eğer toprağı korursak ne kadar su kazanacağımızı da görebilirsiniz. Bu tarım metodunu değiştirmek suyu korumamızı sağlar. Çıplak toprağa yağmur yağdığında su akarken, çimli toprakta su tutulmaktadır” sözlerine yer verdi. Rueda, sunumunun ardından etkinlikte belgesel gösterimi gerçekleştirdi. Etkinlik, soru-cevap bölümü ile sona erdi. UĞUR AKAGÜNDÜZ

"ÇOK CİDDİ TEDBİRLER ALMAMIZ LAZIM" Haber

"ÇOK CİDDİ TEDBİRLER ALMAMIZ LAZIM"

Trakya Üniversitesi (TÜ) ev sahipliğinde Balkan Kongre Merkezi'nde düzenlenen Balkan Tarım Kongresi'ne katılan Prof. Dr. Orta, küresel ısınmaya bağlı yaşanan iklim değişikliğinin canlı yaşamını olumsuz etkilediğini ifade etti. Dünyadaki ısınmanın sürdüğünü belirten Orta, bunun sonucunda kuraklık, sel felaketleri ve fırtınalar gibi aşırı iklim olaylarının görülme sıklığının arttığını vurguladı. Türkiye'nin dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi çok kurak bir yıl geçirdiğini ifade eden Orta, "Kuraklığın daha başlangıcı, bu daha ayak sesleri. Kuraklığın kendini hissettirmesini dünya bilim insanları olarak 2040 yılı olarak öngörüyoruz. 2040 yılında ülkemizin de içinde olacağı göçleri tetikleyecek biçimde çok ciddi bir kuraklık bekliyoruz. Çok ciddi tedbirler almamız lazım." dedi. Orta, kuraklığın bitkisel üretimde verim ve kalite kayıplarına yol açtığını bunun önüne geçmek için suyun her damlasının tasarruflu kullanılması gerektiğini dile getirdi. Vahşi sulama yöntemleri yerine suyun etkin kullanıldığı modern yöntemlerin kullanılmasını tavsiye eden Orta, üreticilerin bu alanda desteklenmesi ve bilgilendirilmesinin önemine değindi. Uygun altyapı koşullarının hızlı şekilde kurulması ve tarımda kullanılması gerektiğine dikkati çeken Orta, şunları kaydetti: "Damla sulama sistemi, vahşi sulamaya göre yarı yarıya su tasarrufu sağlıyor. Birim alanda bir ürün için salma sulamayla 100 litre su kullanılıyorsa, damla sulamayla bu 50 litreye düşebiliyor. Bunun yanında artık toprak altı damla sulamaya geçiliyor. Çok yıllık bitkilerde, meyvecilikte, yonca gibi çok yıllık bitkilerde damla sulama borularını toprağın altına gömüyoruz. Hiç kayıp olmadan toprağın altından suyu direk kök bölgesine veriyoruz. Burada su tasarrufu yüzde 50'inin de üzerine çıkıyor."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.