Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Veli-Der

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Veli-Der haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Veli-Der haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Demir; “Üç Devrim Yasası’na saldırı ile karşı karşıyayız” Haber

Demir; “Üç Devrim Yasası’na saldırı ile karşı karşıyayız”

Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Edirne Şubesi Üç Devrim Yasası’nın kabul edilişinin 100’üncü yılında açıklama yaptı. Şube Sekreteri Kezban Demir tarafından yapılan açıklamada, 3 Mart 1924’te Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri için hayati öneme sahip 3 yasanın kabul edildiği belirtilerek; “Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük ideali, Cumhuriyet’in ilanından sonra; kurduğu ülkenin çağdaş uygarlık düzeyine çıkarılmasıydı.  Bu yasalar, Cumhuriyet'in kuruluş ideallerini pekiştirmiş ve ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesine taşıyacak adımları atmıştır” ifadelerini kullandı. “EĞİTİM BİRLİĞİ İLKESİ YAŞAMA GEÇİRİLMİŞTİR” 429 sayılı Şeriyye ve Evkaf Vekâletleri (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) ve Erkan-ı Harbiye Umumiye Vekâleti’nin (Genelkurmay Bakanlığı) din ve ordunun politik akımlarla ilgilenmesinin kötü sonuçlar doğuracağı gerekçe gösterilerek kaldırıldığını söyleyen Demir; “Türkiye Cumhuriyeti’nin, Osmanlı’dan devraldığı eğitim-öğretim mirası, farklı eğitim tiplerinin uygulandığı karmaşık bir sistemdi. Geleneksel eğitim, yaygın olarak mahalle mekteplerinde ve medreselerde veriliyordu. Meşrutiyet döneminde kısıtlı sayıda çağdaş okullar (idadi, rüştiye, tıbbiye, mülkiye vb.) açılmıştı. 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat (Eğitimde Birlik) Kanunu ile tüm bilim ve öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Daha önce Din İşleri Bakanlığı’na bağlı veya özel vakıflarca kurulup yönetilen ‘medrese ve mektepler’ Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Bu kanun ile eğitim birliği ilkesi yaşama geçirilmiştir, milli eğitim ve eğitimde birlik tesisi edilebilmiştir” dedi. “HALİFELİK KALDIRILMIŞTIR” Demir, halifeliğin de kaldırıldığını hatırlatarak; “Halifelik kurumunun, ülkenin dünyada temsiliyeti konusunda iki başlılık görüntüsü vermesi ve bu kurumun varlığının ülkenin geleceği açısından riskli olması nedeniyle çıkarılan 431 sayılı yasayla halifelik kaldırılmıştır” sözlerine yer verdi. “ÜÇ DEVRİM YASASI’NA ORGANİZE SALDIRI İLE KARŞI KARŞIYAYIZ” Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nin temel felsefesi olan Üç Devrim Yasası’na organize bir saldırı olduğunu söyleyen Demir; “Eğitimde, müfredatın ‘dini’ ve ‘milli’ değerler çerçevesinde yeniden oluşturularak bilimsellikten uzaklaştırılıyor, laik bilimsel eğitim kurumları yerine çocuklarımız sayıları katlanarak artan İmam Hatip okullarını seçmek zorunda bırakıyor ve dini eğitim anaokullarına kadar indiriliyor. Bizler, anne babalar olarak, Cumhuriyet’in kazanımlarına sahip çıkmak ve laik yaşamı, bilimsel kamusal eğitimi savunmak için mücadele ediyoruz.  Bu ülkenin kurucu değerlerinde birleşmiş sivil toplum örgütleri ile el ele vererek Cumhuriyetimizi daha ileriye taşıyıp, çocuklarımız hak ettikleri çağdaş, refah içinde ve özgür bir ülkede yaşatacağız” dedi. HABER MERKEZİ

“Herkesi Türkiye Okul Yemeği Koalisyonuna çağırıyoruz” Haber

“Herkesi Türkiye Okul Yemeği Koalisyonuna çağırıyoruz”

Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Edirne Şubesi, 2023/2024 eğitim öğretim yılının 2’nci ara tatil döneminin bugün başlamasının ardından öğrencilerin karşı karşıya kaldığı sorunlarla ilgili açıklama yaptı. Veli-Der Edirne Şube Başkanı Benay Gürsel, açıklamada, 2 çocuktan birinin yetersiz beslenme ve açlıkla karşı karşıya olduğunu belirterek; “Ücretsiz okul yemeği için herkesi Türkiye Okul Yemeği Koalisyonuna çağırıyoruz” dedi. “ÇOCUKLAR AÇIKLA VE YOKSULLUKLA BAŞ BAŞA BIRAKILDI” 2023-2024 eğitim-öğretim yılının 2’nci ara tatil döneminin bugün başlayacağını söyleyen Gürsel; “Ancak eğitimde yaşanan sorunlar ülkemiz tarihinde görülmemiş bir boyuta ulaşmış durumdadır. Çocuklar açlıkla yoksullukla baş başa bırakıldı! Tüm öğrenciler için ücretsiz okul yemeği hemen şimdi! Salgın, zamlar ve ekonomik kriz ile birlikte artan yoksulluk en çok çocukları etkiliyor. Ülke genelinde okul yemeği tüm öğrenciler için tartışmasız en temel hak iken, eğitim öğretim yılı başında okul öncesi eğitimdeki okul yemeği uygulamasının afet bölgesiyle sınırlandırılacağı açıklandı” ifadelerini kullandı. “1 ÖĞRENCİNİN AYLIK OKUL YEMEĞİ MALİYETİ BİN 500 TL” Gürsel, Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitimi okul öncesi öğrenciler için paralı hale getirdiğini belirterek; “MEB bu açıklamayla da kalmadı, Okulöncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin ‘… okul öncesi eğitim kurumlarında çocukların okulda geçirdikleri süredeki temel ihtiyaçlarını, öz bakım süreçlerini ve eğitim programının uygulanmasını desteklemek amacıyla katkı payı alır’ maddesini dayanak yaparak, eğitimi okul öncesi öğrenciler için yemekten, eğitim materyallerine kadar her şeyi paralı hale getirdi. Açlık sınırı 12 bin 612 TL’ye, yoksulluk sınırı 43 bin 623 TL’ye ulaşmıştır. Ülkemiz nüfusunun yarısından fazlasının asgari ücretle çalıştığı bir gerçektir. Bir öğrencinin okul yemeği için bir aileye aylık maliyeti ortalama bin 500 TL’dir. Derin ekonomik kriz nedeniyle en az iki çocuğumuzdan biri açlığı, yoksulluğu, yetersiz beslenme sorununu yaşıyor” dedi. “5 ÖĞRENCİDEN BİRİ HAFTADA EN AZ 1 KEZ YEMEK YİYEMİYOR” PISA kapsamında yapılan ankette öğrencilere sorulan bir soruya da dikkat çeken Gürsel; “3 yılda 1, 15 yaşındaki öğrencilerin okuma, matematik ve fen alanlarındaki becerilerini ölçen PISA kapsamında yapılan ankette öğrencilere sorulan sorulardan biri de ‘Geçen 30 günde yiyecek alacak paranız olmadığı için kaç kere yemek yiyemediniz?’ sorusuydu. Türkiye OECD ülkeleri arasında yüzde 19,2 ile son 30 günde haftada en az bir kez yiyecek parası olmadığı için hiç yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke oldu. Ülkemizde en az 5 öğrenciden biri haftada en az bir kere parası olmadığı için yemek yiyemiyor” sözlerine yer verdi. “OKUL YEMEĞİ ACİLEN YAŞAMA GEÇİRİLMELİ” Gürsel, yetersiz beslenmenin etkilerini açıklarken; “Yetersiz beslenme; çocuğun okul için hazır bulunuşunu, akademik başarısını ve okula devamını da etkiliyor. Dünyada bu sorunların çözümü için en etkili ve en yaygın şekilde kullanılan müdahale programı okul yemeğidir. Okul yemeği okul öncesinden itibaren her kademe ve tüm okul türlerinde acilen yaşama geçirilmelidir. İhtiyacı olan tüm öğrencilere eğitim desteği sağlanmalıdır. Bugün Öğrenci Veli Derneği olarak çocuklarımızın eşit, parasız, laik, kamusal eğitim hakkı için tarihi bir çağrı yapıyoruz. Tüm öğrenci velilerini, demokratik kitle örgütlerini çocuklarımızın geleceğine sahip çıkan herkesi Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu'na çağırıyoruz. Kitlesel okul terklerinin durması, yoksulluktan kaynaklı çocuklarımızın çocuk yaşta çocuk işçilik yapmak zorunda bırakılmaması, yetersiz beslenme, gelişim yetersizliği, sağlık sorunlarıyla baş başa bırakılmaması için herkesi Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu’nda sesimize ses olmaya çağırıyoruz” dedi. “OKUL TERKLERİ ÜLKE TARİHİNİN EN YÜKSEK BOYUTUNDA” Okul terklerinin, Türkiye tarihinin en yüksek boyutuna ulaştığını belirten Gürsel, okul terklerinin durdurulması gerektiğini söyleyerek; “Açık öğretimde okuyan öğrenci sayısı ise 2 milyon 346 bin 654’tür (yüzde 12). ‘4 gün iş, bir gün okul’ sloganıyla patronlara ucuz iş gücü kaynağı olarak sunulan meslek lisesi öğrencileri Mesleki Eğitim Merkezleri’nde (MESEM) çocuklarımız can güvenliği olmadan çalıştırılmak ve okullardan koparılmaktadır ve MESEM’ler deki öğrenci sayısı 1 milyon 324 bin 840’a ulaşmıştır. Çocuklar salgın, deprem ve artan yoksulluktan kaynaklı akın akın okullarını bırakmak zorunda kalmaktadır. Yapılan son yönetmelik değişiklikleri ile de devamsız olan öğrencilerin MESEM’lere yönlendirilmesi düzenlenmiş, mevsimlik tarım işçisi olarak çalıştırılan çocukların okula kayıtları sosyal devletin sorumluluğundan çıkarılıp ailelerine bırakılmıştır. Yapılan bu yönetmelik değişiklikleri ile ve yoksulluğun, zamların artışı ile birlikte başta okul yemeği olmak üzere gerekli önlemler alınmazsa okul terkleri daha da büyük boyutlara ulaşacaktır. MESEM uygulamasına son verilmeli, çocukların okullarına dönüşü sağlanmalıdır” ifadelerine yer verdi. “KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASINA SON VERİLMELİ” Gürsel, kalıcı yaz saati uygulamasına da son verilmesi gerektiğini söyleyerek; “Kalıcı yaz saati uygulaması 7 yıldır devam etmektedir. Enerji şirketleri daha fazla kâr sağlasın diye çocuklarımız gün doğmadan, zifiri karanlıkta uyanıp evden çıkmak zorunda kalmakta ve yine zifir karanlıkta eve dönmektedir. Özellikle ikili öğretim yapan okullarda, deprem bölgesinde çocuklarımız için kalıcı yaz saati uygulaması can güvenliği sorununa da neden olmaktadır. Çocuklarımız uykularını yeterince alamamakta, kahvaltı yapamamaktadır. Bu durum çocuklarımızın derse hazır oluşlarını, fiziksel gelişimlerini, akademik başarılarını olumsuz etkilemektedir. Bir an önce kalıcı yaz saati uygulamasından vazgeçilmeli, yaz saati-kış saati uygulamasına geri dönülmelidir” dedi. “ÇEDES VE TÜM PROTOKOLLER İPTAL EDİLMELİ” ÇEDES ve tüm protokollerin iptal edilmesini talep eden Gürsel; “Laik, bilimsel, kamusal eğitim birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Laik ve bilimsel olmayan eğitimin kamusal olmasından da söz edemeyiz. ÇEDES ve imzalanan onlarca protokol, iş birliği ile STK adı altında çeşitli dini ve siyasi yapılar, kişiler okullarımızda dini ve siyasi ideolojik çalışma yürütmekte, öğretmenlik mesleği hedef alınmakta ve çocuklarımızın eğitim hakkı ihlal edilmektedir. Yıllardır imzalanan protokollerin devamında ÇEDES ile bu yapılar ve kişilerin yürüttükleri faaliyetler 81 ilde tüm okullarda yaygınlaştırılarak kalıcı ve sürekli hale getirilmiştir. ÇEDES ve tüm protokoller iptal edilmelidir” sözlerine yer verdi. “ÖZEL OKULLAR VE ÖZEL YURTLAR KAMULAŞTIRILMALI” Gürsel, özel okullara teşvik adı altında kamu arazilerinin binalarının sermayeye aktarımının sonlandırılsın ve özel okullar ile özel yurtların kamulaştırılmasını talep ederek; “Kamu okullarına ayrılmayan bütçe ve kaynaklar özel okul sahiplerine aktarılmaktadır. Resmi gazetede yayınlanan son yönetmeliklerden biriyle özel meslek liselerine yapılan teşvikler yüzde yüze varan oranda artırıldı. Özel okullarda hafta sonu kurslarının belediyeler eliyle finanse edileceği düzenlemesi ile de birlikte bizim vergilerimiz, emeğimiz özel okul sahiplerine aktarılmaya devam etmektedir. Ayrıca ‘kamu yararına çalışan’ diye ifade edilen Ensar, TÜGVA, İlim Yayma Cemiyeti vb vakıflara, derneklere kamu arazileri, kamu binaları hatta sit alanları 49 yıllığına bedelsiz verilerek bize, halka, çocuklarımıza ait olan tüm kaynaklar adım adım özel okul, yurt sahiplerine ve STK adı altındaki ticarileşmiş yapılara aktarılmaktadır. Özel okullara, STK adı altındaki yapılara teşvik, destek, kamu arazilerinin, binalarının aktarımı sonlandırılmalı, bugüne kadar destek adıyla yapılan tüm aktarımlar kamu okullarına iade edilmeli, özel okullar, özel yurtlar kamulaştırılmalıdır” dedi. “OKULLARDA DEPREM GÜVENLİĞİ SAĞLANMALI” Okullarda deprem güvenliğinin de sağlanması gerektiğine dikkat çeken Gürsel; “Deprem ülke geneli açısından büyük bir tehlikedir. Deprem güvenliği için okullara yeterli bütçe, kaynak ayrılmalı, MEB il il, ilçe ilçe, okul okul okulların deprem güvenliği ile ilgili okul, ilçe, il web sitelerinde gerekli açıklamaları, bilgilendirmeleri yapmalı, tüm okulların deprem güvenliği sağlanmalıdır. Hiçbir veli, hiçbir çocuğumuz yaşadığı sorunlardan dolayı kendini yalnız hissetmesin! Öğrenci Veli Derneği olarak çocuklarımızın yaşadığı sorunlara çözüm olmak için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Bizim çabamız, mücadelemiz çocuklarımıza hayalleri kadar büyük bir gelecek yaratma mücadelesidir” ifadelerine yer verdi. HABER MERKEZİ

Veli-Der’den Bakan Tekin hakkında suç duyurusu Haber

Veli-Der’den Bakan Tekin hakkında suç duyurusu

Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Edirne Şube Başkanı Benay Gürsel “Tarikat ve cemaatler STK değil, yasa dışı gerici yapılanmalardır. Yasa dışı gerici yapıları okullarımızda istemiyoruz” açıklaması yaptı. Gürsel, yıllardır sürekli dile getirdiği ve mücadele ettikleri gerçeği, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bütçe görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulunda itiraf niteliğinde söylediğini belirterek; “Tekin, (Bunların içerisinde, sizin ‘tarikat cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır) diyerek konuyu önemsizleştirmeye çalışmaktadır. Aslında önemsizleştirmeye çalıştıkları bu protokollerle ülke şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketine dönüştürülmek istenmektedir. Ayrıca, Yusuf Tekin tarikat ve cemaatlerin çocukların dağa çıkmasını engellediğini iddia ederek bu dinci yapıları halkın nezdinde meşrulaştırmaya ve sevimli göstermeye çalışmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çocuklarına sahip çıkma gücü ve yeterliliği vardır. Yeter ki bu irade devlet tarafından gösterilebilsin. Çocuklarımızın dağa çıkmasını engellediğini iddia ettiğiniz tarikat ve cemaatler, Suriye iç savaşı sırasında çocuklarımızı IŞİD, ÖSO, El Nusra ve El Kaide gibi dinci terör örgütlerine gönderdiler. Ve yine sizin “STK” dediğiniz, bizim “tarikat ve cemaat” dediğimiz gerici yapıların yurtlarında ve Kuran kurslarında çocuklarımızın başına neler geldiğini çok iyi biliyoruz. Yusuf Tekin tarikat ve cemaatlerle olan ilişkilerini TBMM Genel Kurulunda dile getirmekten çekinmediği gibi, onlarla protokoller imzalamaya devam edeceğini söylemektedir. Bir tane bile “tarikat cemaat” ile yapılan proje, protokol asla kabul edilemez. Aslında Yusuf Tekin, bugüne kadar ki uygulamalarıyla anayasal ve yasal suç işlemiştir ve bu son açıklamalarıyla da bu suçu işlemeye devam edeceğini beyan etmektedir. ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) projesi ile MEB okullarına “manevi danışman” adı altında dini görevliler (imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur'an kursu hocaları) görevlendirilerek tarikat ve cemaatlerin okullara girmelerinin önü açıldı. Cemaat örgütlenmelerinde karşımıza çıkan Abi-Abla modelleri ile ‘Proje uygulama mekânlarında’ rol model oluşturulabilecek. Bu mekanların nereler olduğu da bilinmemektedir. MEB‘in dini içerikli proje, protokol ve uygulamalarıyla, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerinden laik, bilimsel, kamusal eğitim ortadan kaldırılarak, dini vakıf-dernek, cemaat okulları, kursları, yurtları, vb. yerleri doğrudan iktidarın desteği ile bütün eğitim sistemini sarmıştır.  Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitim öğretim faaliyetleri devletin asli görevidir. Bu görevi yerine getirmekle Milli Eğitim Bakanlığı yetkilidir ve bu yetki devredilemez. Dini vakıf-dernek, cemaat ve tarikatlarla protokoller imzalamak, ilgili mevzuatın izin vermediği yetki devrinin kullanılmasıdır ki, bu suçtur. 677 sayılı Tekke ve Zaviyeler yasasına göre tarikat ve cemaatler yasa dışıdır. Yasa dışı yapılarla işbirliği yapmak suçtur.  Tarikat ve cemaatler STK değil, yasa dışı gerici yapılanmalardır. Yasa dışı gerici yapıları okullarımızda istemediğimiz gibi, hukuku çiğneyerek bu gerici yapıları yasalara rağmen okullarımıza sokmaya çalışan Yusuf Tekin’in de Milli Eğitim Bakanlığı görevinden azledilmesini istiyoruz. Çünkü Yusuf Tekin’in Milli Eğitim Bakanlığı gibi önemli bir görevde bulunması bu ülke için beka sorunudur” dedi. Gürsel daha sonra şöyle devam etti: “Türkiye Cumhuriyeti’ni şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi yaptırmayacağız. Bu mücadele iyi ile kötünün, aydınlık ile karanlığın, bilim ile cehaletin kavgasıdır. Bugün her ne kadar durum aleyhimize gibi görünse de umutsuz değiliz. Zira insanlık tarihine baktığımızda; kötülüğün, karanlığın, cehaletin kalıcı olarak kazandığı görülmemiştir. Ne olursa olsun çocuklarımızı karanlığa teslim etmeyeceğiz. Karanlığa teslim olmayacağız. Yaşasın laik, bilimsel, demokratik, kamusal eğitim mücadelemiz. Veli-Der olarak; Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında suç duyurusunda bulunduk. Siz değerli velilerimizi de çocuklarımızın geleceğine sahip çıkma adına suç duyurusunda bulunmaya çağırıyoruz.” SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU Gürsel, daha sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilmek üzere bir suç duyurusu dilekçesini Edirne Adliyesine teslim etti. Gürsel, Tekin hakkında görevi kötüye kullanma (TCK 257/1) ve 677 sayılı yasanın 1. ve 2. Maddesince cezalandırılmasını istedi. HABER MERKEZİ

ÇOCUKLAR AÇ, VELİLER TEDİRGİN Haber

ÇOCUKLAR AÇ, VELİLER TEDİRGİN

Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Edirne Şubesi, 2023-2024 eğitim öğretim yılında ücretsiz öğle yemeği uygulamasının kalkmasının ardından Edirne’de velilerin, 75. Yıl İlkokulu’na yakın yeşil alanları adeta piknik alanına dönüştürmeleri ile ilgili açıklama yaptı. Veli-Der Edirne Şube Başkanı Benay Gürsel, öğrencilerin karşı karşıya kaldığı beslenme problemi ile ilgili Batı Ekspres’e konuştu. Gürsel, velilerin ortaya çıkan ekonomik kriz ile birlikte beslenme sorununa çare aramaya çalıştıklarını belirtirken; öğrencilerin sağlıklı beslenme ile büyümesinin önemine dikkat çekti. Gürsel, kentte taşımalı eğitim ile eğitim öğretime devam eden öğrencilere verilen yemeklerin durumuna da tepki gösterdi. “HER GÜN YUMURTA, PEYNİR VE ZEYTİNE İHTİYAÇLARI VAR” Sağlıklı bir biçimde gelişip büyümenin her çocuğun hakkı olduğunu belirten Gürsel; “Bu kavramlar, anayasal noktada devletin kontrolü altında olması gereken kavramlardır. Buradan hareketle biz yıllardan beri okullardaki her çocuğa bir öğün ücretsiz yemek söylemini geliştirmiştik. Bunu daha önce Edirne’de su ile başlattık. Edirne için okullarımızda ücretsiz ve sağlıklı suya ulaştık. Bununla ilgili olarak ilk söylemimizde, ‘Dezavantajlı bölge okullarımızdan başlamak üzere ücretsiz bir öğün yemek hakkı tanınmalı’ demiştik. Önceki dönem Valimizin döneminde dezavantajlı bölge okullarımızda sabah kahvaltısı verilmeye başlandı. Ama sabah kahvaltısında poğaça, simit, ayran ve süt olarak veriliyor. Geçen sene verildi, bu sene de bu hafta içinde verilmeye başlanmış. Bu da bizim için sevindirici bir olay ama biz, sağlıklı derken bu çocukların her gün bir yumurta, peynir ve zeytine ihtiyacı var. Bu menünün biraz daha geliştirilmesi ve sağlıklı noktaya ulaştırılmasını amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı. “ÇOCUKLAR AÇ HALDE OKULA GELİYOR” Gürsel, beslenme probleminin yalnızca dezavantajlı bölgelerde değil, Türkiye’nin büyük bir bölümünde yaşandığını söyleyerek; “Edirne olarak ekonomik durumumuz daha iyi bir il olmamıza rağmen artık şunu gözlemliyoruz; ekonomik kriz noktasında aileler ne yapacağını bilemez durumda. Çoğu aile, çocuklarını yetersiz besliyor. Çocuklar aç halde okula geliyorlar. Özellikle liselerde ders saatleri arttı. Çocukların kantinlerden bir şeyler yiyerek karınlarını doyurması için en az 100 TL gerekiyor. Ailelerin bunu karşılaması mümkün değil. Eskiden ekmek içine peynir, ekmek konuyordu, artık o bile mümkün hale gelmemeye başladı” dedi. “SADECE EKONOMİK OLARAK DÜŞÜNÜLMEMELİ” Sağlıklı beslenmeyen çocukların gelecekte ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalacağına dikkat çeken Gürsel; “Çocuğun gelişim sürecine bu şekilde müdahale edilmediği andan itibaren bizim önümüze ciddi sağlık problemleri çıkartacak. Oysa devlet, yapacağı sağlık harcaması yerine çocukları sağlıklı ve mutlu hale getirmek için çaba sarf etse hem maddi, hem manevi anlamda yerinde bir uygulama olacak. Bunu sadece ekonomik olarak düşünmemek gerekiyor” sözlerine yer verdi. “KADINLAR İŞ YAŞAMINDAN KOPARTILIYOR” Gürsel, beslenme problemi ile birlikte velilerin de zaman sorunu yaşadıklarını belirterek; “Bizim amacımız; hem çocuklarımızın sağlıklı beslenmesini istemek, hem de velilerin zaman olarak sıkıntı yaşamamasıdır. Çünkü veliler de zaman olarak sıkıntı yaşıyorlar. Çocuğu okula götürüyor, geri dönüyor. Sonra tekrar okula gidiyor, yemek yediriyor ve tekrar eve dönüyor. En sonunda da çocuğunu okuldan almak için tekrar gidiyor. Sonuçta 1 kişinin, çocuğunda sürekli yanında ve hizmetinde olması gerekiyor. Böylece kadınlar iş yaşamından kopartılmış oluyor” dedi. “KIŞIN MECBUREN OKUL İÇİNE TAŞINACAK” Okullara çocuklarını beslemek amacıyla giden velilerin kış mevsiminde sorun yaşayacağını söyleyen Gürsel; “Kış mevsimi geldiğinde veliler bu yemek yedirme işini mecburen okul içine taşımaya çalışacaklar. Okul içine ya da sınıfa taşıdıkları andan itibaren bir çocuğun karnı açken diğer aile yemeğini götürecek. Burada yemek koku yapacak. Bazı çocuklar mutlu olurken, bazı çocuklar çok daha mutsuz olacaklar” ifadelerine yer verdi. “TAŞIMALI EĞİTİMDE YEMEKLER STANDARTLARA UYGUN DEĞİL” Gürsel, bazı velilerin ise okullarda çıkan yemeklere güvenmediğine dikkat çekerek; “Bazı veliler ise okulda çıkacak olan yemeklere güvenmediğini söylüyor. Bunu da destekliyoruz. Çünkü geçen seneden beri taşımalı eğitimde verilen ücretsiz öğle yemekleri gıda standartlarına da uygun değil, çocukların karınlarını doyurabilecek miktarlarda da değil. Bununla ilgili İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile de görüşme yaptık. Yemekler, son derece sağlıksız, yetersiz ve kontrol edilmeden çıkıyor. Taşımalı sistemde ilkokuldaki çocuğun önüne bu yemeği koyduklarında yiyor. Hatta hoşuna gidiyor. Çünkü ne yediğinin farkında değil. Ama bir lise öğrencisine bu yemeği yediremiyorsun. Çocuk, yemeğin yenilebilecek gibi olmadığının farkında” diye konuştu. UĞUR AKAGÜNDÜZ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.