KARAAĞAÇ’TA SINIR TEMALI SUNUM
Edirne Kent Konseyi Düşünce Çalışma Grubu’nun yürüttüğü ve Edirne Belediyesi’nin destekleriyle hayata geçirilen Edirne Düşünce Günleri devam ediyor. Edirne Kent Müzesi’nde dün başlayan Edirne Düşünce Günleri, bugün Karaağaç Mahallesi’ndeki bir kafede devam etti.
Bu yıl ilk defa ‘Sınırda Yaşamak’ temasıyla Edirne’de gerçekleştirilen etkinliğin 2’nci günündeki ilk sunumu, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Armağan Altay yaptı. Altay, sunumunda şair Metin Eloğlu’nun Rumeli’ye Ait Darmadağın Şiir adlı eserini yorumladı. Altay’ın sunumuna Edirne Düşünce Günleri Koordinatörü Recep Altınordu ve vatandaşlar katıldı.
“SINIRDA YER ALAN ŞAİRLERDEN”
Şiir okunmanın haber ya da sosyal medyada bir yazı okumak gibi bir şey olmadığını belirten Altay; “Şiir okumak, farklı bir okuma terbiyesi isteyen bir iş. Metin Eroğlu, Edirneli bir şair değil. 1927 doğumlu. Kendisi de Türk edebiyatı tarihinde sınırda yer alan şairlerden biridir. Birinci yeniler şiirden kafiyeyi, ölçüyü atıyor. Asırlar süren imparatorluğun estetik geleneğini, Cumhuriyete uygun bir şekilde yenilemek için şiire sıradan insanı, toplumu, toplumsal meseleleri sokabilmek için böyle bir değişiklik yapılıyor. O yüzden insanlara garip geliyor. Ama sonunda başarılı oluyorlar ve insanlara kendilerini kabul ettiriyorlar. Metin Eroğlu’nun da sınırda olması, birinci yeni ile ikinci yeni arasındaki sınırdaki geçiş bölgesinde bulunmasından kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı.
EDİRNE VE KIRKLARELİ SATIRLARI DİKKAT ÇEKTİ
Altay, Eroğlu ile ilgili bilgi vermesinin ardından şairin, “Rumeli’ye Ait Darmadağın Şiir’ adlı eserini seslendirdi. Şiiri satır satır yorumlayan Altay, Eroğlu’nun şiirinde Edirne ve Kırklareli şehirlerinin özelliklerine yer verdiği bölümlere dikkat çekti.
“GÜNÜMÜZDE KORKUNÇ BİR TEK TİPLEŞME VAR”
Altay, şiirde Eroğlu’nun varoluş sıkıntısını anlatmaya çalıştığını belirterek; “Bu şiir, arkasında bir yaşanmışlığı ve yaşanamamış olmayı ortaya çıkarıyor. Şiirle mekân arasındaki ilişki, böyle bir ilişkidir. Yaşanmışlık; içinde yaşanan insanlarla, içinde yaşanılan acılarla, sıkıntılarla beraber var olan bir şeydir. Günümüz şehirlerine baktığımız zaman korkunç bir tek tipleşmeye şahit oluyoruz. Neredeyse her şehir 3 bölüme ayrılıyor. Kenar mahalleler, siteler ve para harcanacak AVM’ler var. Sanki bu yerleşim içerisinde insanlar için hiçbir şey yaşanmayacak gibi. Şehirler, sevmelerin, ayrılmaların yaşanmayacağı yerler haline geliyor. Benim bu şiiri tercih etmemin asıl nedeni de budur. Mesele, Edirne’nin sadece yüzölçümü bakımından en çok tarihi yapıya sahip olduğu değil; sizlerin yaşıyor olduğunuzu hatırlatmak. Biz Edirne’de yaşıyoruz, bu gerçek. Bizim ne işimiz var burada? Sadece Edirne’yi tanıtmak ve başkalarına sevdirmek için mi varız? Bizim bir hayatımız yok mu? Burada insanları dert sahibi yapmak, bir şey yaptırmak zor” diye konuştu.
YARIN DEVAM EDECEK
Altay’ın sunumunun ardından Edirne Düşünce Günleri’nde Yılmaz Kahrıman, ‘100’üncü yılında Lozan Antlaşması ve Kazanımı Karaağaç’, Trakya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yaşagül Ekinci, ‘Sınırları Aşan Mirası ile Edirne’ ve Prof. Dr. Metin Bal, ‘Nietzche’nin Böyle Dedi Zerdüşt Yapıtında İnsanın Dönüşümünün Zorlanan Sınırları’ konularında sunumlarını gerçekleştirdiler. Edirne Düşünce Günleri, yarın Edirne Büyük Sinagogu’nda düzenlenecek sunumlarla devam edecek.
UĞUR AKAGÜNDÜZ