Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Sunum

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Sunum haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sunum haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Edirne’de 6 Şubat depremleri sunumu Haber

Edirne’de 6 Şubat depremleri sunumu

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Türkiye’de uluslararası birçok ajansta fotomuhabir olarak görev yapan, belgesel ve reklam çekimleri ile de tanınan Gürcan Öztürk, Edirne’de 6 Şubat depremleri ile ilgili sunum yaptı. Türkiye’de Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Malatya, Kilis, Şanlıurfa, Adana, Osmaniye, Diyarbakır ve Elazığ'da büyük bir yıkıma ve can kaybına yol açan depremlerin 6 Şubat’ta meydana gelmesinin ardından 7 Şubat’ta bölgeye giderek fotomuhabir olarak görev yapan Öztürk, depremden etkilenen kentlerde çektiği fotoğrafları ve öykülerini Edirnelilere anlattı. Katia Croissant & Tapas Bar adlı işletmede düzenlenen sunuma, işletme sahibi ve yönetmen Bahar Evgin ve Edirneliler katıldı. Öztürk’ün sunumu öncesi açılış konuşması gerçekleştiren Evgin, Öztürk’ün 6 Şubat depremleri sonrası çektiği fotoğrafların sunumunu birçok kentte düzenlediğini söyleyerek, Edirne’de de sunum yaptığı için teşekkür etti. “YILLARDIR HİKAYELERİ BELGELEMEYE ÇALIŞIYORUM” Öztürk, 25 yıldır ‘Freelance’ fotomuhabirlik yaptığını söylerken; “Benim uzmanlık alanım belgesel ve insan. Kentsel dönüşüm, inançlar, mülteciler gibi farklı konularda çalışıyorum. Hayatımızın içinde olan, bizi etkileyen ne kadar hikâye varsa bunları belgelemek gibi bir derdim var. Çünkü fotoğraf, kendimi ifade etme biçimim. Yıllardır da belgelemeye çalışıyorum” ifadelerini kullandı. “11 ŞEHİRDE YAPILAN TEK ÇALIŞMA” Toplumsal olayları belgeleyip arşivlemeyi sevdiğini belirten Öztürk; “Deprem çok önemli bir şeydi. Hiçbir şey buradan gözüktüğü gibi değildi. Burada herkes farklı bir şeyler hissetmiştir ama orada olan biten her şey çok farklıydı. Oraya 3 arkadaş kendi imkanlarımızla gittik. Deprem 11 şehirde oldu ve çok büyük bir yıkımdı. Bu çalışmanın en büyük özelliği 11 şehirde yapılmasıdır. 11 şehirde yapılan tek çalışmayı izleyeceksiniz. Bir yıl boyunca 8 farklı zaman diliminde oraya gittim ve bu fotoğrafları belgeledim” dedi. “İNSANLARI KURTARMAYA ÇALIŞTIK” Öztürk, İskenderun’a gittiği 2’nci günde Fransa’dan bölgeye gelen bir arama kurtarma ekibi ile yolunun kesiştiğini söyleyerek; “Zor koşullar içinde o ekiple beraber her şeyi yaşadık. Kurtarma ekibiyle çalıştık. İnsanları kurtarmaya çalıştık. Bu benim için ayrı bir tecrübeydi ama çok da zor bir şeydi” sözlerine yer verdi. “İNSANLARIN DIŞINDAKİ CANLILARIN DA KURTARILMASI GEREKTİĞİNE DİKKAT ÇEKTİ” Öztürk, açılış konuşmasının ardından 11 şehirde çektiği fotoğrafların yer aldığı sunumu katılımcılarla paylaştı. Fotoğrafların ardından Öztürk, deprem sonrası yıkılan bir apartmanda mahsur kalan ‘Pamuk’ adlı bir köpeğin kurtarılma görüntülerinden oluşan kısa belgeselinin de gösterimini gerçekleştirdi. Duygusal anların yaşandığı etkinlikte Öztürk, ‘Pamuk’ adlı köpeğin kurtarılma hikâyesini anlatırken; “Bu görüntüler şöyle bir farkındalık yarattı; hepimiz doğal olarak insan kurtarmaya yoğunlaşmıştık. Bu videodan sonra hayvan videoları arttı ve enkazların altında insanların dışında canlıların da olduğu ve onların da kurtarılması gerektiğine dikkat çekti. Bu çok önemliydi” dedi. “HER ŞEYİ ÇOK AĞIR YAŞADIK” Sunumların ardından Öztürk, katılımcıların sorularını yanıtladı. Deprem bölgesine gittiklerinde kaç gün kaldıklarının sorulması üzerine cevap veren Öztürk; “İlk gittiğimizde 10 gün kaldık. Şartlar çok zordu. Kilisede de, sokakta da kaldık. Güvenli değildi. Malzemelerimizi şarj etmemiz gerekiyordu ama elektrik yoktu. 10 gün az bir zaman değil. 5 gün boyunca Fransız arama kurtarma ekibiyle de çalıştığımız için her şeyi çok ağır yaşadık ve biraz yıprandık. 10’uncu gün Kayseri’de bir otelde duş yapabildik. Ama o motivasyonla sabah 6’dan akşam 11’e kadar gücümüz ne kadar yetiyorsa insanları kurtarmak için çalıştık. Elimizden geleni yaptık” ifadelerine yer verdi. Soru-cevap bölümünün ardından etkinlik sona erdi. UĞUR AKAGÜNDÜZ

KARAAĞAÇ’TA SINIR TEMALI SUNUM Haber

KARAAĞAÇ’TA SINIR TEMALI SUNUM

Edirne Kent Konseyi Düşünce Çalışma Grubu’nun yürüttüğü ve Edirne Belediyesi’nin destekleriyle hayata geçirilen Edirne Düşünce Günleri devam ediyor. Edirne Kent Müzesi’nde dün başlayan Edirne Düşünce Günleri, bugün Karaağaç Mahallesi’ndeki bir kafede devam etti. Bu yıl ilk defa ‘Sınırda Yaşamak’ temasıyla Edirne’de gerçekleştirilen etkinliğin 2’nci günündeki ilk sunumu, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Armağan Altay yaptı.  Altay, sunumunda şair Metin Eloğlu’nun Rumeli’ye Ait Darmadağın Şiir adlı eserini yorumladı. Altay’ın sunumuna Edirne Düşünce Günleri Koordinatörü Recep Altınordu ve vatandaşlar katıldı. “SINIRDA YER ALAN ŞAİRLERDEN” Şiir okunmanın haber ya da sosyal medyada bir yazı okumak gibi bir şey olmadığını belirten Altay; “Şiir okumak, farklı bir okuma terbiyesi isteyen bir iş. Metin Eroğlu, Edirneli bir şair değil. 1927 doğumlu. Kendisi de Türk edebiyatı tarihinde sınırda yer alan şairlerden biridir. Birinci yeniler şiirden kafiyeyi, ölçüyü atıyor. Asırlar süren imparatorluğun estetik geleneğini, Cumhuriyete uygun bir şekilde yenilemek için şiire sıradan insanı, toplumu, toplumsal meseleleri sokabilmek için böyle bir değişiklik yapılıyor. O yüzden insanlara garip geliyor. Ama sonunda başarılı oluyorlar ve insanlara kendilerini kabul ettiriyorlar. Metin Eroğlu’nun da sınırda olması, birinci yeni ile ikinci yeni arasındaki sınırdaki geçiş bölgesinde bulunmasından kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı. EDİRNE VE KIRKLARELİ SATIRLARI DİKKAT ÇEKTİ Altay, Eroğlu ile ilgili bilgi vermesinin ardından şairin, “Rumeli’ye Ait Darmadağın Şiir’ adlı eserini seslendirdi. Şiiri satır satır yorumlayan Altay, Eroğlu’nun şiirinde Edirne ve Kırklareli şehirlerinin özelliklerine yer verdiği bölümlere dikkat çekti. “GÜNÜMÜZDE KORKUNÇ BİR TEK TİPLEŞME VAR” Altay, şiirde Eroğlu’nun varoluş sıkıntısını anlatmaya çalıştığını belirterek; “Bu şiir, arkasında bir yaşanmışlığı ve yaşanamamış olmayı ortaya çıkarıyor. Şiirle mekân arasındaki ilişki, böyle bir ilişkidir. Yaşanmışlık; içinde yaşanan insanlarla, içinde yaşanılan acılarla, sıkıntılarla beraber var olan bir şeydir. Günümüz şehirlerine baktığımız zaman korkunç bir tek tipleşmeye şahit oluyoruz. Neredeyse her şehir 3 bölüme ayrılıyor. Kenar mahalleler, siteler ve para harcanacak AVM’ler var. Sanki bu yerleşim içerisinde insanlar için hiçbir şey yaşanmayacak gibi. Şehirler, sevmelerin, ayrılmaların yaşanmayacağı yerler haline geliyor. Benim bu şiiri tercih etmemin asıl nedeni de budur. Mesele, Edirne’nin sadece yüzölçümü bakımından en çok tarihi yapıya sahip olduğu değil; sizlerin yaşıyor olduğunuzu hatırlatmak. Biz Edirne’de yaşıyoruz, bu gerçek. Bizim ne işimiz var burada? Sadece Edirne’yi tanıtmak ve başkalarına sevdirmek için mi varız? Bizim bir hayatımız yok mu? Burada insanları dert sahibi yapmak, bir şey yaptırmak zor” diye konuştu. YARIN DEVAM EDECEK Altay’ın sunumunun ardından Edirne Düşünce Günleri’nde Yılmaz Kahrıman, ‘100’üncü yılında Lozan Antlaşması ve Kazanımı Karaağaç’, Trakya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yaşagül Ekinci, ‘Sınırları Aşan Mirası ile Edirne’ ve Prof. Dr. Metin Bal, ‘Nietzche’nin Böyle Dedi Zerdüşt Yapıtında İnsanın Dönüşümünün Zorlanan Sınırları’ konularında sunumlarını gerçekleştirdiler. Edirne Düşünce Günleri, yarın Edirne Büyük Sinagogu’nda düzenlenecek sunumlarla devam edecek. UĞUR AKAGÜNDÜZ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.