Öğrencilere Lozan Mübadelesi anlatıldı
Trakya Üniversitesi Göç ve Mübadele Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Behiç Günalan’ın 1989 Göçü fotoğraf sergisi ve Lozan Mübadelesinin Yüzüncü Yılı: Göçün Mirası Bir Asrın Hikayesi, Tarihin Sessiz Tanıklığı isimli panel Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Salonu’nda gerçekleştirildi. Programa Edirne Valisi Yunus Sezer, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Edirne İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, İl Göç İdaresi Müdürü Musa Aşılıoğlu, Edirne İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Önder Arpacı, Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu, Büyük Mübadele Derneği Başkanı Sabit Semiz, Edirne Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Mustafa Hatipler, Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Arı, öğretim üyeleri, dekanlar ve öğrenciler katıldı.
“HER GÖÇ BİR MIZRAKTIR”
Göçün zorluklarına değinen Edirne Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Hatipler, “Göçün her türlüsü zor, her türlüsü sıkıntılıdır. Aynı şehirde apartman değiştirmek, mahalle değiştirmek, şehirden şehre göç etmekte zordur ve bir ülkeden başka bir ülkeye göç etmekte zordur. Göçte zor olan şey terk edilen yerde bırakılan yaşanılmıştık ve yeni gidilecek olan ülkede yaşanılacak olanlardır. Her göç bir mızraktır, göç edenin kalbine saplanır. Ne zaman geçmişle ile ilgili bir şey konuşulsa o kalbe saplanmış olan mızrak göç edenin acıtır ve kanatır” dedi.
“MÜBADİLLER BİRÇOK İNSANA GÖRE GAVURDU”
Mübadele zamanında kimsenin torunları yanında anadilini konuşamadığını belirten Büyük Mübadele Derneği Başkanı Sabit Semiz, “1923 Lozan Mübadelesi, yüzyılın genç sayılabilecek devletleri Türkiye ve Yunanistan için muazzam olumlu sonuçlar doğurabilecek bu iki devletin ulus devlet oluşlarını belki de en büyük kanıtı olacaktır. Her iki ülkede azınlık kaynaklı sorunları tamamen çözmese de azaltabilecek bir göçtür. Her iki ülkede ulus devlet olmanın en önemli adımlarından birini atarak sınır ötesindeki vatandaşlarını ülkeye getirdi. Yunanistan düzensiz göçlerin yıkıcılığını azalttı, Türkiye ise tarım konusunda çağdaş ve gelişmiş teknikleri kullanabilen Rumelili Müslümanları kazandı. Ve bugün baktığımızda birçok acıdan mübadele devletler seviyesinde başarıyla sonuçlanmıştır. Bu bizler için mutluluk ve gurur vericidir. Bugün özellikle Trakya Bölgesi’ndeki yoğun mübadiller olarak ülkemize hizmet etmekten hiçbir zaman sıkılmadık. Peki bu kolay mı oldu? Bir tarihçi, bir sosyolog, bir siyasetçi gözünden değil, bir mübadil gözünden bakıyorum yaşananlara. Bazı hikayeler anlatılıyor. Mübadele haberi gelince vatanımıza koşuyoruz diyenler, cehennem ateşinden çıkar gibi mutluluk naraları atanlar, güle oynaya göçü tamamlayanların hikayeleri bunlar. Dürüst olmak gerekirse ben hiçbirini duymadım. Yarı Rumca yarı Türkçe konuşan babaannem bize memleketini cennetin bir köşesi gibi anlatırdı memleketini. Bugün Anadolu’nun en güzel eğlenen insanlarıyız ama o günlerde derin bir acıyı bastırmak için, hatırlamamak için, vücudundaki her kasın ağrıyana kadar çalışan ve böylece ruhundaki değil, bedenindeki acıyı çeken insanlardır mübadiller. Sadece acıları hatıraları değildi düşmanlık yapan onlara. Bir de kendilerini kabul etmeyen yerliler vardı. Hiçbirinin bir karış toprakta gözü olmasa da mübadiller birçok insan için yabancıydı. Ötekiydi hatta gavurdu. Bu yüzden kimse torunlarının yanında anadilini konuşamadı” ifadelerine yer verdi.
“TÜRKLER EVLERİNDEN VE OCAKLARINDAN ÇIKAMAZ OLDULAR”
Yunanistan sokaklarında terörün arttığını belirten Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Arı, “Türkiye’nin olası bir intikamından korkan Batı Anadolu’daki Ortodoksların kendilerini önce adalara ardından da anavatan olan Yunanistan’a atma çabaları oldu. Onlar açısından karanlık ama Türkiye açısından ‘Ak gün’ o dönemde literatürde 9 Eylül günü özellikle askeri literatürde Akgün olarak tasrif edilmiştir. Kısa bir süre içerisinde Anadolu’yu terk ederek adalara ve Yunanistan’a yığılan insan sayısının 100 binleri aşması ve Kasım ayının sonuna kadar 800 bine ulaşması önemli bir rakam. Batı Anadolu boşaldı ama Marmara Bölgesi’ne yayılan Ortodoksların göçü derken İstanbul’a sirayet etmesi derken Doğu Trakya’ya sirayet etmesiyle büyük hareketlerle göç Kasım ayının sonuna kadar bir milyona yakın insan Yunanistan’a yığıldı. Biz bu duruma nasıl düştük diye sorgulayan akıllar ve bunun sorumlusu olarak Mustafa Kemal’in ordusunu ve Türkleri bölen bir anlayış derken Yunanistan’ın sokaklarında terör kabarışa geçti. Kime karşı, Yunanistan’daki Müslümanlara karşı. Ve o kadar yoğun bir noktaya geldi ki terör Türkler artık evlerinden ve ocaklarından çıkamaz oldular” diye konuştu.
MERT ERİŞKİN