Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Hayatın Içinden

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Hayatın Içinden haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hayatın Içinden haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

UÇAĞA BİNENLER DİKKAT! İklim Değişikliğiyle Daha Tehlikeli Hale Geliyor Haber

UÇAĞA BİNENLER DİKKAT! İklim Değişikliğiyle Daha Tehlikeli Hale Geliyor

Bulutsuz gökyüzünde oluşan ve uçak radarının genellikle algılayamadığı "açık hava türbülansı" adı verilen bu türbülans, dünya ısındıkça daha da büyük bir sorun haline gelmekte. Geophysical Research Letters dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, şiddetli açık hava türbülansı (CAT) zaten daha yaygın hale gelmiş durumda. Özellikle Kuzey Atlantik üzerindeki tipik bir uçuş rotasında, 1979 ile 2020 yılları arasında açık hava türbülansında %55 oranında bir artış tespit edilmiş. Ancak artış, sadece ABD ve Kuzey Atlantik'te değil, Avrupa, Orta Doğu, Güney Atlantik ve Doğu Pasifik üzerindeki popüler rotalarda da belirgin bir şekilde görülmüş. İklim Değişikliğiyle Artan Açık Hava Türbülansı Tehlikeli Boyutlara Ulaşıyor Uçakların Karşılaştığı Açık Hava Türbülansı, Seferlerin Güvenliğini Tehlikeye Atıyor Bu durum, havayolları için ciddi bir sorun oluşturuyor. Türbülans, yıllık olarak havayolu şirketlerine yüz milyonlarca dolarlık zarar veriyor ve yaralanmalara, uçuş gecikmelerine, uçak hasarına ve aşınma problemlerine neden oluyor. Uçuş süresindeki her ekstra dakika, bu riskleri daha da artırıyor. Ne yazık ki, açık hava türbülansı özellikle zorlu bir şekilde yönetilen bir sorun. Uçak radarı, yakındaki bir fırtınadan kaynaklanan türbülansı uyarabilirken, bulut olmadığında oluşan açık hava türbülansını algılamak mümkün değil. Açık Hava Türbülansının Belirlenmesi Havayollarını Zorluyor Bu tür türbülansın oluşmasının nedeni, farklı yüksekliklerdeki rüzgar hızları arasındaki farklılıklar, yani rüzgar kesimleridir. Rüzgar kesimleri, jet akıntıları adı verilen hızlı akıntı bölgelerinde artış göstermektedir. Fosil yakıtlardan kaynaklanan sera gazı emisyonları, Dünya'nın atmosferin en alt katmanı olan troposfer ile stratosfer arasındaki sıcaklık farkının artması sonucunda jet akıntılarının daha da kaotik hale gelmesine neden olmaktadır. Bu kaotik durum, troposfer ile stratosfer arasındaki sıcaklık farkının artmasından kaynaklanmaktadır ve açık hava türbülansının artışına yol açmaktadır. Geçmiş dört on yıl boyunca toplanan atmosfer verilerine dayanan çalışmanın aksine, Reading Üniversitesi'ndeki meteorolog ve doktora öğrencisi Isabel Smith'in kendi araştırması, gelecekte ne kadar açık hava türbülansı beklenileceğini tahmin etmektedir. Smith'in araştırmasına göre, her bir derece Celsius küresel ısınma için her mevsimde açık hava türbülansının %9 ila arasında ortalama bir artış beklenmektedir. Sanayi devriminden bu yana dünya zaten bir dereceden fazla ısınmış durumda. Özellikle yoğun seyahat dönemleri olan yaz aylarında, türbülansın daha da artacağı öngörülmektedir. Tarihsel olarak en fazla türbülansın yaşandığı kış mevsimlerinden bile daha büyük bir artış gözlemlenebilir. 2050 yılında yaz ayları, 1950'lerdeki kışlar kadar türbülanslı olabilir. 2050'de Yazın Kış Mevsimlerini Aratmayan Bir Açık Hava Türbülansı Bekleniyor Araştırmacılar, bu verilere dayanarak havayollarının artan açık hava türbülansıyla nasıl başa çıkacaklarını düşünmeleri gerektiğini belirtiyor. Çünkü türbülansın sıklaşması ve şiddetlenmesi, havacılık sektörü için önemli bir sorun haline gelmektedir. Bu durum, havayolu şirketlerinin güvenlik önlemlerini gözden geçirmelerini, mürettebat ve yolcuların zarar görmesini engellemek için gerekli adımları atmalarını gerektirmektedir. İklim değişikliğiyle birlikte artan açık hava türbülansının etkileriyle başa çıkmak için çözümler arayışı, havacılık sektörünün gelecekteki zorluklarından biri olmaya devam edecek. Havayolları şirketleri bu konuya bir çözüm bulamazsa ticari uçuş faliyetleri uzak bir gelecekte riske girebilir. Haber MERKEZİ

ORGANİK OLMAYAN ATIKLAR SUYUN YAPISINI BOZARAK KİRLETİYOR Haber

ORGANİK OLMAYAN ATIKLAR SUYUN YAPISINI BOZARAK KİRLETİYOR

Prof. Dr. Elipek, Çevre Haftası etkinlikleri kapsamında Edirne Çevre Gönüllüleri Derneğince Sarayiçi'nde düzenlenen programda su, toprak ve atmosferin kendini temizleme özelliği olduğunu ifade etti. Sudaki çözülmüş oksijen ve bakterilerin organik maddeleri parçaladığını vurgulayan Elipek, su kaynaklarına atılan organik olmayan plastik ve benzeri atıkların kirliliğe neden olduğunu dile getirdi. Suyun kendini temizleme kapasitesinin aşımında problemlerin ortaya çıktığını işaret eden Elipek, "Suya organik madde atıldığında onu parçalayıp elementlerine ayırıyor, tekrar atıldığında yine parçalıyor ama bu devamlı olunca suyun kendini temizleme kapasitesi aşılıyor. Aynı zamanda sudaki bakterileri ortadan kaldıracak toksik maddeler atıyoruz ve suya ağır metaller yüklüyoruz. Suyun taşıma kapasitesi aşıldığında artık tehlike başlıyor. Sudaki oksijen azalıyor ve suyun döngüsü bozuluyor." ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Elipek, su kaynaklarının çöplerle doldurulmasının o su kaynağını kullanılamaz hale getirdiği uyarısında bulundu. Dünyadaki su varlığının yüzde 97'sini okyanus ve denizlerdeki tuzlu suyun oluşturduğunu ifade eden Elipek, kullanılabilir su miktarının sınırlı olduğuna dikkati çekerek bu kaynakların korunmasının tüm insanlığın görevi olduğunu vurguladı. Elipek, gelecek yıllarda su sıkıntısı yaşanmaması için tasarrufun önemine işaret ederek su kaynaklarının kirletilmemesi gerektiğinin altını çizdi.

BÜYÜME ÇAĞI SKOLYOZUNDA İPLİ YÖNTEM Haber

BÜYÜME ÇAĞI SKOLYOZUNDA İPLİ YÖNTEM

Çocuklarda çok sık rastlanan skolyozda ebeveynler en çok ‘ipli skolyoz’ tedavi yöntemini merak ederken; tedavi sonrasında çocuklar kısa sürede normal hayatlarına geri dönebiliyor. Doç. Dr. Mehmet Çetinkaya, skolyoz ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Skolyozun toplumda tahmin edilenden daha yaygın görülen bir omurga eğriliği olduğunu söyleyen Medicana International İstanbul Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mehmet Çetinkaya, “Skolyoz, birçok sebebe bağlı olabilir. En sık görülen tipi sebebi ortaya koyulamayan “Adölesan İdiyopatik Skolyoz” (AIS) olarak isimlendirdiğimiz tiptir. Bu tip skolyozlar genellikle daha selim seyirli olurlar ve tedavi süreçleri nispeten çok daha sorunsuz seyreder. İdiyopatik Skolyoz her yaşta ortaya çıkabilir. 10 yaşından sonra ortaya çıkanlara adölesan tip idiyopatik Skolyoz adı verilir. AIS, omurganın kendi etrafında dönmeye başlamasıyla tetiklenen üç boyutlu bir deformitedir. Karşıdan bakıldığında çocuğun gövdesinde S biçimli bir deformite, yani eğrilik oluşturur. Hastaların omuzlarında seviye farkı, sırtta, göğüste ve kaburga alt köşelerinde bir tarafta kabarıklık, bel çukurunda asimetri gibi bulgularla anlaşılır. Kesin tanısı tüm omurganın röntgen filmiyle görüntülenmesi ile koyulabilir” dedi. “BAZI SKOLYOZ TİPLERİ FİZYOTERAPİYLE KONTROL ALTINA ALINABİLİYOR” Skolyoz eğriliklerinin çok küçük bir kısmının cerrahi gerektirdiğine dikkat çeken Doç. Dr. Mehmet Çetinkaya, şöyle devam etti: “Skolyozun bir kısmı özellikle de erken teşhis edildiğinde, korse ve skolyoz spesifik fizyoterapi egzersizleri tedavileri ile kontrol altına alınabilir. Yapılan çalışmalar bu egzersizlerin ve iyi yapılmış bir korsenin skolyozun ilerlemesini durdurmada, yavaşlatmada, hatta bazen eğrilik miktarını azaltmada etkili olduğunu göstermiştir. Korse tedavisi alan hastaların spesifik egzersizlere devam etmesi veya sportif aktivitelerden uzak kalmaması çok önemlidir. Bazı durumlarda korse ve egzersiz tedavisi ne kadar iyi olursa olsun, eğrilikler ilerlemeye eğilimli olabilmekte veya hasta uyumsuzluğu olmakta ve skolyoz deformitesi istenmeyen bir seyir gösterebilmektedir. Bu sebeplerle kontrol altına alınamadığı takdirde veya çok ilerlediğinde ise son seçenek olarak cerrahi tedavi yöntemine geçilir. Cerrahi tedavi yöntemi olarak da mümkünse füzyonsuz, yani omurların birbirine kaynatılmadan ve hareketinin mümkün mertebe korunduğu, bu sayede hastanın fiziksel aktivitesinin mümkün olan en az miktarda etkilendiği yöntemler ilk sıra tedavi seçenekleridir. İPLİ SKOLYOZ BÜYÜMESİ DEVAM EDEN ÇOCUKLARA UYGULANIYOR Günümüzde kabul edilen altın standart tedavi yöntemi füzyonlu ameliyatlar olsa da, artık dünyanın ileri gelen tüm merkezlerinde uygun hastalarda ipli skolyoz yöntemi giderek daha sık kullanılmaya başlanmıştır. İpli skolyoz tedavisi genellikle büyümesi devam eden çocuklara uygulanır. Bu yöntemde omurga sırt kısmından değil, göğüs duvarı yan tarafından açılan küçük açıklıklardan yerleştirilen kamera ve özel aletler yardımıyla yapılır. Omurlar birbirine yüksek teknoloji ile üretilmiş özel bir ip yardımıyla gerdirilerek omurga eğriliği düzeltilir. Omurlar arasındaki hareket korunmuş olur. Son dönemde giderek yaygınlaşan bu teknik dünyanın bazı önemli omurga sağlığı merkezlerinde büyümesini tamamlamış hastalarda da uygulanmaya ve ümit verici sonuçlar alınmaya başlanmıştır. NORMAL HAYATA KISA SÜREDE DÖNÜLEBİLİYOR İşlem sonrası dönemde çocuklar normal hayatlarına çok daha kısa zamanda dönerler. Sportif aktivitelerine de hemen hemen tamamen benzer performans ile devam edebilirler. Belirli aralıklarla yapılan kontroller ile omurga deformitesi izlenerek nasıl davrandığı mutlaka takip edilir. Skolyoz tedavisi konusunda ailelerin oldukça seçici olması gerekir. Tedavi yapılan yerin bir ileri omurga merkezi olması önemlidir. Bu merkezlerde hastalar, deneyimli ve uluslararası omurga hastalıkları eğitimi almış omurga sağlığı uzmanları tarafından detaylı bir şekilde muayene edildikten ve değerlendirildikten sonra tedaviye alınır. Multidisipliner bir çalışma daha uygun olacaktır. Bu merkezlerde Aile ve hasta, hastalık hakkında en ince teferruatına kadar mutlaka bilgilendirilir. Gerektiğinde tedavi süreçleri boyunca, bazen de öncesi ve sonrasında, psikiyatri uzmanı yardımı alınır.”

İNSAN KAYNAKLI SİBER OLAYLARIN SAYISI 1,5 KAT ARTTI Haber

İNSAN KAYNAKLI SİBER OLAYLARIN SAYISI 1,5 KAT ARTTI

Şirket açıklamasına göre, dış kaynak uzmanlarının siber güvenlik çözümleriyle uğraşırken sağladığı verimlilik ve özel bilgi gereksinimleri, 2022'de şirketlerin dış kaynak uzmanlığından yararlanmasının ana sebeplerinden biri oldu. Kaspersky, bilgi teknolojileri güvenliği uzmanları arasındaki uzmanlık eksikliğini gidermek ve onlara mevcut tehdit ortamı hakkında içgörü sağlamak için MDR hizmeti tarafından tespit edilen ve anonim olarak sunulan müşteri vakalarını analiz etti. Kaspersky'nin yıllık Yönetilen Tespit ve Yanıt Analist Raporu, yüksek önem derecesine sahip olayların Kaspersky MDR tarafından tespit edilmesi için ortalama 43,8 dakika gerektiğini ortaya koydu. İnsan kaynaklı saldırılardaki artış nedeniyle bu işlem süresi, SOC analistlerini daha uzun süre uğraştırması nedeniyle bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 6 arttı. MDR, SOC analistlerinin 2022 yılında her gün doğrudan insan kaynaklı 3'ten fazla siber olay keşfettiğini ortaya koydu. Söz konusu olayların niteliğine bakıldığında bunların yüzde 30'unun APT'lerle ilişkili olduğu, yüzde 26'sının kötü amaçlı yazılım saldırılarından kaynaklandığı ve yüzde 19'undan fazlasının "etik korsanlıktan" (bilgi teknolojileri sistemlerinin güvenlik değerlendirmesi veya MDR hizmetinin operasyonel hazırlığını test etmek için müşterilerin altyapılarında gerçekleştirilen pentestler, kırmızı ekip veya diğer siber tatbikat türleri) kaynaklandığı görülüyor. Kamuoyuyla paylaşılmış kritik güvenlik açıklarını içeren ve insanların dahil olduğu önceki saldırıların izlerinin tespit edildiği olayların oranı yaklaşık yüzde 9. Geri kalan vakalar sosyal mühendislik tekniklerinin başarılı bir şekilde kullanılmasından kaynaklanıyor veya bunların içeriden gelen tehditlerle bağlantısı bulunuyor. "PERSONELİNİZE TEMEL SİBER GÜVENLİK EĞİTİMİ VERİN" Açıklamada görüşlerine yer verilen Kaspersky Güvenlik Operasyonları Merkezi Başkanı Sergey Soldatov, MDR raporunun, insanlar tarafından yönlendirilen sofistike saldırıların artmaya devam ettiğini gösterdiğini belirterek, "Bu saldırıların araştırılması için daha fazla kaynak gerekiyor ve bu tür saldırılar otomasyona daha az uygun olduğu için SOC analistlerinin daha fazla zamanını alıyor. Bu saldırıları etkili bir şekilde tespit etmek için şirketlere klasik uyarı izleme ile birlikte kapsamlı tehdit avı uygulamaları kullanmalarını öneriyoruz." ifadelerini kullandı. Kaspersky uzmanları, gelişmiş saldırılara karşı daha fazla koruma için şunları öneriyor: "Tespit ve müdahale yeteneklerini birleştiren ve ek kurum içi kaynakları dahil etmeden tehditlerin belirlenmesine yardımcı olan çözümleri yaygınlaştırın. SOC ekibinizin en son tehdit istihbaratına erişimini sağlayın ve kuruluşunuzu hedef alan siber tehditler hakkında derinlemesine görünürlük sunun. Hedefli saldırı olasılığını azaltmak için personelinize temel siber güvenlik eğitimi verin. Kurum içi dijital adli tıp ve olay müdahale ekibinizin uzmanlığını geliştirmek için uzman olay müdahale eğitimi uygulayın.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.