HAS BAHÇE’NİN ACI HALİ NE OLACAK?
Edirne’de Osmanlı döneminin 2’nci sarayı olan Saray-ı Cedid-i Amire’nin Has Bahçesi olan ve halk arasında ‘Tavuk Ormanı’ olarak adlandırılan orman, özellikle son 1 yıldır verilen zararın artmasıyla dikkat çekiyor. II. Murat döneminde yapımına başlayan ve Fatih Sultan Mehmet’in de yaşadığı sarayın Has Bahçesi olan orman, günümüzde orta bölümlerindeki ağaç kesimleri ile gündeme geliyor.
Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Yavuz Güner, Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Kerem İşcanoğlu ile Plastik Sanatlar Topluluğu Üyesi ve Sanat ve Kültür Yönetimi Uzmanı Kutalmış Bayraktar, ormanda yaşanan ağaç kesimleri, ortaya çıkan zararlar ile korunması için yapılması gerekenler hakkında Batı Ekspres’e konuştular.
“ÖREN YERİNE DÂHİL EDİLEBİLİR”
Dr. Öğr. Üyesi Yavuz Güner, Has Bahçe’nin korunmasının genişletilmesi gerektiğini söyleyerek; “Orada tarihi sit ve doğal sit kararları var. Tarihi sit ve doğal sit, mevzuat açısından Has Bahçe’nin korunması için yeterli koruma şemsiyesinin sağlamıyor. Bunun için Edirne Sarayı ile ilişkisinin altı çizilerek ören yerine dâhil edilmesi, koruma şemsiyesini genişletir. En azından bürokratik açıdan daha uygun bir noktaya getirebilir” ifadelerini kullandı.
“ORMANIN ORTASINDA IŞIĞIN NE İŞİ VAR?”
Ormanın içinde gerçekleştirilen uygulamalara dikkat çeken Güner; “Ormanda yapılan uygulamalar çok tartışılır uygulamalardır. Belediye bir dönem yere taşlar döşedi, yollar yapıldı. Doğal oluşuma sahip bir bölgenin aslında kullanılması, taş döşeme, banklar, aydınlatma gibi unsurları gereksiz kılıyor. Bu tip uygulamaların alana görece zarar verdiğini söylemek mümkündür. Zira bunun tam tersini de söylemek mümkündür. Çünkü bazı insanlar buradaki bankların ve ışıkların olmasını olumlu değerlendiriyor. Fakat doğal olan orada sadece tarihsel olarak oluşan patikanın korunmasıdır. O patikanın sert zeminle döşenmesi zaten tahribatın başlangıcıdır. Bir dönem oraya ışıklandırma konmuştu. 3 gün sonra paramparça edildi. Paramparça edilmesi de ayrıca eleştirilebilir ama ışıklandırma konulması da eleştirilmesi gerekir. Ormanın ortasında ışığın ne işi var?” dedi.
“GİRİŞ ÇIKIŞLAR KONTROL EDİLEBİLİR”
Güner, ormanın ören yerine dâhil edilmesi halinde giriş çıkışların kontrol edilebileceğini belirterek; “Kullanımının niteliğini de tanımlayabilirsiniz. Ama yasakçı bir zihniyetten bahsetmiyorum ama doğal haliyle kullanılmasına fırsat verilmeli. Burasının arkeolojik varlığının ötesinde biyolojik zenginliği de var. Bazı kuşların yumurtlama bölgesidir. Işıkların varlığı, düğünlerin yapılması, ortaya çıkan yüksek ses biyolojik çeşitliliğe zarar veren unsurlar olarak değerlendiriliyor. İyi düşünülmesi ve orada belki de mesleki disiplinleri bir araya getiren bir komite ile kararlar üretilmeli. Fakat şu anda bu durumdan uzak. Şu anda alanda Kırkpınar’dan tutun da birtakım uygulamalar var” sözlerine yer verdi.
“KORUNMASININ GEREKLİLİĞİ AÇIKTIR”
Ormanın hem arkeolojik, hem de biyolojik açıdan özel bir yer olduğunu vurgulayan Güner; “Osmanlı sarayının inşası sonrasında orada birtakım özel olarak ağaç dikme faaliyetinin yürütüldüğünü evraklardan biliyoruz. Dolayısıyla ormanın olma biçimi de tarihsel kıymet barındırır. Burasının korunmasının gerekliliği açıktır. Ören yeri en pratik ve en kolay koruma biçimi olabilir” dedi.
“SARAYİÇİ’NİN DE DÂHİL EDİLMESİ LAZIM”
Doç. Kerem İşcanoğlu ise ormanın korunması için planlama yapılması gerektiğini söyleyerek; “Ormana insan giriş ve çıkışlarının dengelenmesi lazım. Kontrollü insan girişi lazım. Ormana, devamı olan Sarayiçi’nin, yani bugün Kırkpınar alanı olarak bildiğimiz yerin de dâhil edilmesi lazım. Oradaki restoran ya da benzer işletmelerin tamamının ormanlaştırılması lazım. Aslında ormanın eski haline getirilmesi, alanın ağaçlandırılması lazım” ifadelerine yer verdi.
“ORMAN ERİYOR”
Sanat ve Kültür Yönetimi Uzmanı Kutalmış Bayraktar da ormanı ziyareti sırasında karşı karşıya kaldığı görüntüleri anlatırken; “Kentte Tavuk Ormanı olarak bilinen, fakat asıl adı Edirne Sarayı Has Bahçesi olan bu yerde özellikle son 1 yıldaki bakımsızlık artmaktadır. Her ay 1 kez gidiyor ve gözlemliyorum. Bu ormana bazı vatandaşların motosikletle gelip ağaçları kestiğini görüyorum. Yürüyüş parkurunun yanında olmayan, aralarda olan ağaçları kesiyorlar ve bu orman eriyor” dedi.
“ÜCRETSİZ ODUN ALANI HALİNE GELİYOR”
Ormanın, Edirne Sarayı’nın Has Bahçesi olması nedeniyle önemli bir avlan alanı ve sarayın bir parçası olduğunu vurgulayan Bayraktar; “Ayrıca Balkan Savaşları ile alakalı çok önemli bir hatırası var. Dolayısıyla burası sadece doğal bir alan değil; aynı zamanda tarihi de bir alan. Hem tarihi sit, hem de doğal sit alanı ilan edilmiş. Bu mirasımızı korumak için çok sistematik çalışılması lazım. Ne yazık ki burayı koruyamıyoruz. Şu anda o çok ciddi bir azalma var. Edirne’de başka bir orman kalmadı. İnsanın kendiyle baş başa kalacağı yerler ormanlardır. Edirneliler olarak bu ihtiyacımızı karşılayan yer, resmen birilerinin ücretsiz odunu haline geliyor. Geç saatlere doğru orada balta ve testere sesleri duyuluyor. Gittikçe ormanın iç taraflarını yok ediyorlar” sözlerine yer verdi.
“ORMAN HAM KALMALIDIR”
Bayraktar, ormanın içine yapılan yürüyüş yolu ve ışıklandırmaya da tepki gösterirken; “Ormana elektrik tesisatı da çekildi. Aslında ormana elektrik çekildiği zaman bahçe ya da park olur. Bütün elektrik tesisatları sökülerek çalındı. Bunlar hep bizim vergilerimizle yapılıyor. Yer karoları bile zarar görmüş. Görme engelliler için yapılan yol zarar görmüş, üzerinde ot bitmiş. Orman resmen bitmiş durumda. Orman ham kalmalıdır. Böyle müdahaleler yapılmamalıdır. Aksi halde paralarımız boşa gidiyor” diye konuştu.
UĞUR AKAGÜNDÜZ