Ay Büyük Sinagog’ta anlattı: EDİRNE’NİN KAYBOLAN DEĞERLERİ
Edirne Kent Konseyi Düşünce Çalışma Grubu’nun yürüttüğü ve Edirne Belediyesi’nin destekleriyle hayata geçirilen Edirne Düşünce Günleri devam ediyor. Bu yıl ilk defa ‘Sınırda Yaşamak’ temasıyla Edirne’de gerçekleştirilen etkinliğin 3’üncü günü Edirne Büyük Sinagogu’nda düzenlendi.
Etkinliğin üçüncü gününe katılan Edirne Belediyesi eski Başkanı İbrahim Ay, Edirne’nin kaybolan değerleri konulu sunum gerçekleştirdi. Ay, sunumunda Edirneli Yahudilerin kent kültürüne katkılarının yanı sıra helva sohbetleri, ipek böcekçiliği, Edirne gülü, susam ekimi ve yağcılığı gibi kentin kaybolan değerlerini anlattı.
“KALEİÇİ EN ÖNDE GELEN MAHALLEYDİ”
Edirne’nin en önemli özelliklerinden bir tanesinin mahalle yaşantıları olduğunu belirten Ay; “Edirne’deki mahalleler arasında en önde geleni Kaleiçi’ydi. Bu mahallede 19-20 bin Yahudi yaşardı. Bizim o yıllarda yaşadığımız mahalle ve şehir mutluluğu şu anda yok. Biz de onları aramaya çalışıyoruz. Kaleiçi; Ermenilerin, Yahudilerin, Almanların ve Fransızların çoğunlukta olduğu bir semt. Azınlıklar, bu şehrin bütün özelliklerini etkileyen bir topluluktu. Biz Türkler burada çok azdık. Bizler, onların kültürlerine komşuluk yaparak, onlara ayak uydurarak yaşamaya çalıştık. Çünkü Yahudiler, 15’inci asırda Edirne’ye gelmişlerdi. 19’uncu asrın başlarında da tamamen buraya hâkim olmuşlardı” ifadelerini kullandı.
“YAHUDİ-TÜRK AYRIMI YOKTU”
Ay, Edirne’de mahalle kültürü, arkadarşlık ve komşuluk ilişkilerinin çok iyi olduğunu söyleyerek; “Bu Havra’ya çocukken çok sık girerdik. Cumartesi günleri onlar ateşi ellemezler, elektriklerini yakmazlardı. Biz evde sobalarını, elektriklerini yakardık. Kutsallarına katkıda bulunurduk. Komşuluk ilişkilerinde Yahudi-Türk ayrımı yoktu. Bu bakımdan iç içe yaşadık. Bizim dini bayramlarımızda evlerimize gelirler, bayramlarımızı kutlarlar, bizimle beraber soframıza otururlardı. Biz de onların bayramlarına gider, cenazelerine katılırdık. Şu anda mahalle arkadaşlığı olmayan bir şey. Bunlar kaybolan değerlerimizdir” dedi.
“BALOLAR, PARTİLER DÜZENLERDİK”
Edirneli Yahudilerin eğlence kültürünün gelişmiş olduğunu söyleyen Ay; “Neredeyse hepsi enstrüman çalarlardı. Yahudi arkadaşlarımızdan bazıları Edirne Bandosu’nda trompet çalardı. O zamanlar şu anki Tugay bahçesinde Cumartesi geceleri müzik vardı. Kızlı erkekli gruplarla orada sabaha kadar dans ederek eğlenirdik. Hiç kimse bize karışmazdı. Bu kültürler artık kayboldu. Bizdeki mahalle yaşantılarından bir tanesi de ‘Garden’ partilerdi. Şimdiki Villa Restoran’ın terası vardı. O binada ‘Garden’ partiler verirdik. Cumartesi günleri hep beraber gider, orada eğlenirdik. Edirne’de o zamanlar balolar yapılırdı. Çok sık yapılan balolarda Edirne halkının her kesiminden bir araya gelirler ve Bandocu Bahattin’in müziği, Albert’in batı müziğiyle eğlenirlerdi. Mahalle yaşantılarımızdan bir tanesi de Reşadiye Sineması’ydı. Bütün Yahudi aileleriyle beraber bizim ailelerimiz akşam üstü toplanır, orada çaylarını ve kahvelerini içerler, akşam da sinema izlerlerdi. Edirne’nin mahalle yaşamının en güzel olaylarından bir tanesi de yazlık sinemalardı. Bu yazlık sinemalara herkes gider ve mahalle yaşamının pekişmesini sağlarlardı. O tarihlerde Edirne'de inanır mısınız 14 tane tenis kortu vardı. Yahudi vatandaşlarımız çok iyi tenis oynar ve bizlere de öğretirlerdi ” sözlerine yer verdi.
“İSRAİL’DE EDİRNE GECESİ DÜZENLEDİLER”
Ay, Edirneli Yahudilerin, İsrail’in Bat-Yam şehrine göç ettiğini belirterek; “Biz de oraya 2 defa gittik, onları ziyaret ettik. Oraya gittiğimizde yaklaşık 60 aile toplandık ve bize Edirne gecesi yaptılar ve İstiklal Marşı’nı okudular. Onlar Türk Yahudisiydi ve Türklüklerini unutmamışlardı. Orada Atatürk parkı vardı. Fotoğraf çektireceğimiz sırada Yahudi bir arkadaşım cebinden Türk bayrağını çıkardı, ‘Bununla fotoğraf çektirin’ dedi. Edirne Belediye’miz de Bat-Yam şehri ile kardeş şehir oldu. İlişkilerimiz daha da iyileşecek” dedi.
“BETONARMECİ OLDUK”
Ay, Edirne’ye 1960-80 yılları arasında 19 bin kişinin göç ettiğini söyleyerek; “Yahudiler, Anadolu’dan göçle gelenlere evlerini sattılar. Köylerden de tarlasını, mahsulünü satan bu evlerden aldılar. Bu evler artık özelliklerini kaybetmeye başladı. O yıllarda Edirne’de inşaatçılık başladı. Evler yıkılıp betonlar dökülmeye başlayınca Kaleiçi’ndeki sohbetler, mahalle arkadaşlıkları, güzellikler kaybolmaya başladı. Bu kaybolan değerleri aramaya çalışırken betonarmeci olduk” ifadelerine yer verdi.
“HELVA SOHBETLERİ VE İPEK BÖCEKÇİLİĞİ YOK OLDU”
Edirne’de kaybolan değerlerden birinin de helva sohbetleri olduğunu belirten Ay; “Helva sohbetleri, Edirnelilerin mahalle yaşantısından ayrı olarak üst düzey bireylerin oyunlar oynayarak yaptıkları sohbetlerdi. En son yaptığımız helva sohbetinde helvayı yapan kişi rahmetli Dr. Saadet Yardım’dı. Edirne’de ipek böcekçiliği de şu an yok oldu. Edirne'nin bütün etrafı dut ağaçlarıyla çevriliydi. Kaleiçi’nde koza mektebi var. Edirne'de toplanan kozalar buraya getirilir, haşlanır ve oradan ipek olarak çıkartılırdı. Şimdi ise koza ve ipekböcekçiliği işi Yunanistan'da Sofulu kasabasında bu işe devam ediliyor. İpek böcekçiliği müzeleri bile var. Edirne’ye sadece 70 km uzaklıkta. Demek ki bazı değerler göçler ile kayboluyor. Gittiği yerde devam ediyor” dedi.
“EDİRNE GÜLÜ VE SUSAM YAĞCILIĞI ÖNEMLİYDİ”
Ay, Edirne gülünün ise Isparta’ya götürüldüğüne dikkat çekerek; “Edirne gülü de şu anda yok olmuş vaziyette. Edirne gülü Edirne'den Isparta’ya götürülüyor. Isparta'da ve çevresinde büyük bir sanayi şeklinde gelişmiş vaziyette. Edirne gül şehriydi. Edirne’den Bulgaristan Kazanlık’a giden Edirne gülü. Kazanlık Edirne’ye 160 km. Orada gül ve gül yağcılığı çok önemli. Dünyanın gül merkezi olarak geçer. Edirne'de daha önceleri kaybolan değerlerden bahsetmek istersek Edirne'de susam ekimi ve yağcılığı çok önemliydi. O tarihlerde Edirne'de çok fazla yağhane vardı. Bu yağhaneler susam işlerdi. O tarihlerde ayçiçeği yoktu. Tarla aralarında süs bitkisi olarak biliniyor. Bir Yahudi vatandaşımızın denemesi ile ayçiçeğinden yağ çıktığı belli olunca ondan sonra bütün tarlalar, bağlar, bahçeler bozulup ayçiçeği ve buğday ekimine ağırlık veriliyor” sözlerine yer verdi.
“YAŞATMAK BOYNUMUZUN BORCUDUR”
Sunumunun sonunda Ay, Edirne’nin kaybolan bir diğer değerlerini de sayarken; “Kaybolan değerlerinden bir kaçı da çinicilik, ebru sanatı, talika, süpürgecilik ve Edirne Kırmızısı’dır. Bunlara kesinlikle ve kesinlikle eskiye dönüş olarak almamak lazım. Örfü, âdeti bırakmamak, mirasını bırakmamak, yok olan değerleri yaşatmak şu anda bizim kesinlikle boynumuzun borcudur” diye konuştu.
UĞUR AKAGÜNDÜZ