Hava Durumu

#Atatürk

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Atatürk haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Atatürk haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Atatürk’ün Arkeolojiye Verdiği Değeri Anlattı Haber

Atatürk’ün Arkeolojiye Verdiği Değeri Anlattı

Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) Edirne İl Temsilciliği tarafından düzenlenen arkeoloji atölyesi devam ediyor. TAKSAV Edirne İl Temsilciliği Salonu’nda düzenlenen atölyede, Arkeolog Dr. Umut M. Doğan, cumhuriyet devriminin arkeoloji ve kültür politikaları konusunda sunum yaptı. Atölyeye, Edirneliler yoğun ilgi gösterdi. “GENÇLİĞİNDEN İTİBAREN TÜRK DİLİ, EDEBİYATI VE TARİHİNE İLGİ GÖSTERDİ” Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, gençlik yıllarından itibaren iyi bir entelektüel olarak yetiştiğini belirten Doğan; “Gençlik yıllarında okuduğu bütün kaynaklarda hem İslam tarihi hem de Avrupa tarihi içerisinde Türkleri aşağılayan ve Türk milletini küçük gören bir zümrenin var olduğunu görüyor. Gençlik yıllarının zamanına baktığımızda tam da Fransız devrimi sonrası ulusçuluk akımının gelişmeye başladığı, milliyetçi düşüncelerin ön plana çıktığı bir dönemde genç bir dimağ, kendi milletinin aşağılandığını okuyor. Bu da onun gençliğinden itibaren Türk dili, Türk edebiyatı ve Türk tarihine özel bir ilgi göstermesine neden oluyor” ifadelerini kullandı. “4 TEMEL ANA İLKESİ VARDI” Atatürk’ün milliyetçi bakış açısının gelişirken aynı zaman Batı ile zihinsel entegre kurabilen entelektüel bir aklı olduğunu söyleyen Doğan; “Bu bakış açısıyla yola çıkan Mustafa Kemal ve onun devrim kadrosunun, cumhuriyeti kurarken bence 4 temel ana ilkesi vardı. Bunlar da kültür politikalarıyla bağdaştırabileceğimiz ilkelerdi. Benim kanaatim; cumhuriyetin akılcılık/pozitivizm, çağdaşlaşma, halkçılık ve bağımsızlaşma ilkeleri, kültür politikalarının da zeminini oluşturdu” dedi. “BİRÇOK MÜZE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA AÇILDI” Doğan, cumhuriyet devriminin kültür politikalarından birçok örnek sundu. Müzecilik çalışmalarına dikkat çeken Doğan; “Türkiye’nin dört bir yanına müzeler açılmaya başlandı. Antalya, Diyarbakır, Edirne ve Efes müzeleri gibi daha birçok müze, cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda açıldı ve döneminin modern müzecilik anlayışı içerisinde teşhir edildi ve eserler sergilenmeye başlandı. Bunları birçok arkeolojik kazılar takip etti. Türkiye’nin dört bir tarafında birçok arkeolojik kazının, bizzat Atatürk’ün direktifleriyle bir devlet politikası olarak başlatıldığını biliyoruz” sözlerine yer verdi. “OSMANLI SARAYI’NIN KAPISINI HALKA AÇILMASIDIR” Topkapı Müzesi’nin, cumhuriyetin ilanından 6 ay sonra büyük bir restorasyondan geçirilerek müzeye dönüştürüldüğüne dikkat çeken Doğan; “Bu alelade bir binanın müze yapılması değildir. 600 yıllık bir Osmanlı Sarayı’nın, sadece belirli kişilere açılan bir kapının, dünya insanlarına, bütün Türk milletine açılması, halka açılması anlamındadır. Bir sarayı müzeye çevirmek, halkçı bakış açısıdır. Hem halkçı bir düşünce hem devrimci bir dönüşüm, hem de bilimsel bir entelektüel bakış açısı vardır. Aynı şekilde Sultanahmet Camii’nde büyük bir onarıma, bizzat Atatürk’ün direktifleriyle başlanıyor. Ankara’da Mahmutpaşa Bedesteni hemen restorasyondan geçirilip Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne dönüştürülüyor. Öte taraftan bu süreçte tekke, türbe ve zaviyelerin kapatılması süreci var. Bütün bu tekke, türbelerdeki eşyalar tek tek toplanıyor ve çeşitli müzelere dağıtılarak Türkiye’nin etnografya müzelerinin oluşmasının temelleri atılıyor. Bu süreç içerisinde İslami kültür varlıklarının korunmasına yönelik yapılan çalışmalardan en dikkat çekenlerden birisi Mevlâna Türbesi’nin bir müzeye dönüştürülmesidir. O da dinsel bir kimlikten bilimsel bir statüye taşınmıştır” dedi. “AYASOFYA’YI ATATÜRK’ÜN KÜLTÜR DEVRİMLERİNİN EN BÜYÜKLERİNDENDİ” Doğan, 2020 yılında yeniden camiye dönüştürülen Ayasofya’ya da dikkat çekerek; “Ayasofya bir simgeydi. Ayasofya’nın simge olması; belki Fatih Sultan Mehmet zamanında bir imparatorluğun, bir başkenti ele geçirmesinin simgesi olabilir ama 15’inci yüzyılın simgesiydi. Biz 21’inci yüzyıldayız. Ayasofya, özü itibariyle Pagan tapınağıydı. En erken hali, Roma döneminde bir tapınaktı. Sonra bir Bizans kilisesine, Hristiyan tapınağına dönüştürüldü. Ardından da Fatih Sultan Mehmet döneminde bir camiye dönüştürüldü. Eğer tarihe Mustafa Kemal Atatürk de 17, 18 ve 19’uncu yüzyıl Osmanlı tarihçiliği bakış açısından baksaydı, orası cami olarak devam ederdi. Oysa Atatürk artık bir pozitivist, bir bilimciydi, muasırlaşma çabası içinde bir entelektüeldi ve 20’nci yüzyıl entelektüelinin yapması gerekeni yaptı. Farklı 3 dinin simgesi olan bir binayı, bütün dünya halklarının hizmetine sunarak bir müzeye dönüştürdü. Bu, müthiş bir bakış açısıdır. Ayasofya, 1934 yılında bir müzeye dönüştürülürken; Atatürk’ün kültür devrimlerinin en büyüklerinden birisi yapıldı” ifadelerine yer verdi. “TÜRKLERİN BU COĞRAFYAYA AİT OLDUĞUNU İSPAT ETMEYE YÖNELİK ÇALIŞMALAR” Doğan, 1930’lu yıllarda antropoloji konusunda yapılan çalışmaların da Türkiye’yi neredeyse dünya antropoloji tarihinin belirlendiği bir coğrafya yaptığını belirtti. Doğan, 1930’lu yıllarda yoğunlaştırılan arkeolojik kazı çalışmaları olduğunu da ifade eden Doğan “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Türk milletinin tarihi kökenlerini araştırmak ve Türklerin bu coğrafyaya ait olduğunu ispat etmeye yönelik çalışmalar çok yoğun bir şekilde gündeme gelmeye başlıyor. Atatürk’ün arkeoloji ve kültürel mirasa yönelik ilgisini biliyoruz. Entelektüel çaba olarak arkeolojik kazıları destekliyor ama aynı zamanda başta Orta Anadolu coğrafyası olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde arkeolojik kazıların başlamasına bizzat sebep oluyor. Direktifleriyle kazıları başlatıyor, hatta birkaç kazının mali ödeneğini kendi cebinden verdiğine dair bilgiler var. Cumhuriyet devrimi, Ahlatlıbel, Karalar, Alacahöyük, Eti yokuşunda, Trakya bölgesindeki tümülüslerde farklı tarihi dönemlere ait kültürleri araştırarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin prehistoryasına inerek bir bilgi dağarcığı oluşturmaya çalışıyor” dedi. VEFAT ETMEDEN ÖNCE KAZILARDAKİ BULGULARI GÖRMEK İSTEMİŞ Atatürk’ün birçok antik kenti gezdiğini söyleyen Doğan, 1938 yılındaki vefatına kadar Alacahöyük, Aspendos gibi yerler ile Edirne Müzesi’ni ziyaret ettiğine dikkat çekerek; “Gittiği her bölgede müze ve antik kentleri gezen Atatürk, hasta yatağında gidemiyor ama aklı o kazılarda. Hem ilgisinden dolayı, hem de arkasında durduğu bir politik angajman var. O arayışla ilgili bir şeyler bulmaya çalışıyor. Hatıratlardan biliyoruz ki vefatına birkaç ay kala Alacahöyük’te neler olduğunu soruyor. Eti yokuşundaki kazılar hakkında Afet İnan’dan her gün bilgi alıyor. Hatta bir gün o kadar ısrar ediyor ki arkeologlar hem Eti yokuşu kazısında hem de Vize’de yapılan Trakya kazılarında yeni önemli bulgulara ulaştıklarını söylüyorlar. Atatürk, ‘Onları bana getirin. O eserleri görmek istiyorum’ diyor. Vize’den ve Eti yokuşu kazılarından eserler, Dolmabahçe’ye götürülerek Atatürk’e bizzat sunum yapılıyor. Atatürk konuyla bu kadar ilgili ve yakın. Bu da onun gençliğinden beri arkeoloji ve kültüre verdiği önem ve oluşturmak istediği ulus modeli, bu model için arkeolojik verilerin çok önemli olduğuna dair düşüncesidir” diye konuştu. UĞUR AKAGÜNDÜZ

Milli Eğitim Bakanı Tekin, Tüm İllerden Gelen Öğretmenlerle Anıtkabir'i Ziyaret Etti Haber

Milli Eğitim Bakanı Tekin, Tüm İllerden Gelen Öğretmenlerle Anıtkabir'i Ziyaret Etti

Tekin başkanlığındaki Bakanlık bürokratları ile öğretmenlerden oluşan heyet, Aslanlı Yol'dan yürüyerek Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün mozolesine geldi. Bakan Tekin'in mozoleye çelenk bırakmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu. Beraberindeki bürokratlar ve öğretmenlerle Anıtkabir merdivenlerinde hatıra fotoğrafı çektiren Tekin, daha sonra Misak-ı Milli Kulesi'ne geçerek Anıtkabir Özel Defteri'ni imzaladı. Tekin, deftere şunları yazdı: "Başöğretmenimiz Aziz Atatürk, Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul edişinizin 96. yıl dönümünde öğretmenlerimizi temsilen manevi huzurlarınızdayız. Mukaddes bir mesleğin mensupları olarak insan haklarına dayanması ve demokratikliği vasıflarıyla gurur duyduğumuz Cumhuriyetimizin ideallerini yaşatmak üzere istikbalimizin emanetçisi telakki ettiğimiz evlatlarımızı en nitelikli şekilde yetiştirme gayretimiz bakidir. 'Köklerden Geleceğe' şiarında, kadim kültürümüzle aydınlık geleceğimize 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli' idealiyle yola çıktığımız bu tarihi süreçte bugünü imar, geleceği inşa eden öğretmenlerimizle bizlere hedef gösterdiğiniz muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak için azim ve kararlılıkla çalışmaktayız. Bizler fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür şuurlu nesiller yetiştirip Türkiye Cumhuriyeti'nin aydınlık yarınları için çalışmaya devam edeceğiz. Ruhunuz şad olsun."

Havsa Belediyesinden Yeni Atatürk Heykeli Haber

Havsa Belediyesinden Yeni Atatürk Heykeli

Havsa Belediye Başkanı Hüseyin Özden, değiştirilecek olan Atatürk rölyefiyle ilgili www.batiekspres.com haber sitesine yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Atatürk, milletimizin ortak değeridir ve ona duyduğumuz saygı sonsuzdur. İlçe girişine konulan eski rölyefin vatandaşlarımız tarafından tepkiyle karşılanması ve değiştirilmesinin istenmesi sebebiyle Haziran ayı meclis toplantısında bilir kişi raporu doğrultusunda mevcut Atatürk rölyefinin kaldırılıp yerine Atamıza yakışan yeni Atatürk heykelinin yapılıp, Atatürk Bahçesi olarak düzenlenmesine oy birliği ile karar verdik. Mahkeme kararında da Havsa ilçe girişine yapılan Atatürk Rölyefine ilişkin görülmekte olan davada yapılan rölyefin yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara uygun olmadığı, uygulamanın kusurlu (yetersiz) olduğu tespit edilmiş olup Belediye lehine olarak davanın reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamında alınan raporda davaya konu rölyefin Atatürk’ün yüce şahsiyetine yakışmadığı açıklamasına da yer verilmiştir. Amacımız, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü en iyi şekilde temsil etmek ve ona olan saygımızı en güzel biçimde yansıtmaktır. Vatandaşlarımızın görüş ve önerilerini her zaman önemsiyoruz. Atatürk’ün anısına yakışır bir çalışma yapmak, bizim için bir görevdir. Yeni görselin tüm Havsa halkına hayırlı olmasını diliyorum" dedi. ERGİN SÖZER

“Atatürk’ün Belgesel Filmi Edirne’de de Gösterilmeli” Haber

“Atatürk’ün Belgesel Filmi Edirne’de de Gösterilmeli”

Gazeteci Nahide Deniz, yapımcılığını yaptığı “Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya Yılları 1913-1915” adlı belgesel film ve yapımı aşamasında Atatürk ile ilgili karşılaştığı bilgileri Batı Ekspres’e anlattı. Yönetmenliğini Ufuk Karakaş’ın yaptığı belgesel film ile ilgili konuşan Deniz, 2022 yılında Bulgaristan’ın başkenti Sofya’daki Merkez Orduevi’nde 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda promiyeri yapılan belgesel filminin hazırlanmasında Türk ve Bulgar birçok tarihçi ile çalıştıklarını söyledi. Gün yüzüne çıkmayan birçok belge ve bilgi ile 3 yıl çalıştıklarını belirten Deniz, “Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya Yılları 1913-1915” belgesel filminin Edirne’de de gösterilmesini talep etti. “OSMANLI İLE BULGARİSTAN’I BARIŞTIRMAYI BAŞARIYOR” “Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya Yılları 1913-1915” belgesel filminin hayatındaki dönüm noktası olduğunu ve 40 yıllık gazetecilik tecrübesi ile ilk belgesel filmini yaptığını belirten Deniz; “Bu filmde birkaç ilk ortaya çıktı. Mustafa Kemal’in Sofya’daki askeri ataşe dönemi, genelde daha az bilinen bir dönemdir. Oysa çok önemli bir dönemdir. Çünkü Osmanlı’nın ilk askeri ateşesidir. Atatürk gitmeden önce Osmanlı ile Bulgaristan savaştan dolayı düşman. Ama Atatürk, Osmanlı ve Bulgaristan’ı barıştırmayı başarıyor. Atatürk, aslında Sofya’ya sürgün sayılabilecek bir görevle gönderiliyor. Ama üstün zekâsı, parlak nitelikleri sayesinde bu görevi başarılı şekilde yerine getiriyor. Çünkü Sofya’dan Osmanlı Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdiği 109 adet rapor var. O raporlarda, Balkan Savaşları’ndan sonra Birinci Cihan Harbi öncesi Bulgaristan’ın askeri ve sosyal durumunun geniş bir özetini yapıyor. Ayrıca Atatürk, raporlarından birinde Bulgaristan’ın, Osmanlı ile yaklaşan Birinci Cihan Harbi’nde müttefik olacağının öngörüsünde bulunuyor. Bu çok önemlidir. Çünkü müttefik oluyorlar” ifadelerini kullandı. “ATA’MIZIN BULGARİSTAN’DAKİ İZLERİNDEN YOLA ÇIKTIK” Deniz, belgesel filmdeki bir diğer ilkin ise dönemi bilgi, belge ve araştırmacılar ile birlikte yapılması olduğunu söyleyerek; “Üçüncü ilk ise ilk kez Türk ve Bulgar tarihçilerini bir araya getirdik. Atatürk’ün Sofya’daki yıllarını ve faaliyetlerini, onların gözünden anlatıyoruz. Çünkü şu ana kadar yapılanlarda Sofya’daki faaliyetleri daha çok bir aşk hikâyesi üzerinden anlatılıyordu. Dönemin ünlü generali Stiliyan Kovaçev’in kızı ile aşkı ilişkilendiriliyordu. Aşk hikâyesi anlatmak herkesin hoşuna gidiyor ama sadece bunu anlatırsanız diğer detayları kaçırırsınız. Dolayısıyla ben başka bir yöntem seçtim. Ata’mızın Bulgaristan’daki izlerinden yola çıkarak hareket ettik” dedi. “SOFYA, PROJELERİNDE LABORATUVAR GİBİ OLUYOR” Atatürk, Sofya’daki görevine ilk başladığı günlerde hayatı sıkıcı bulduğunu belirten Deniz; “Kendi evi yok, otelde kalıyor. Ama çok kısa bir sürede bunları aşıyor. Orada Avrupa havasını soluyor. Çünkü 20’nci yüzyılda Bulgaristan çok hızlı ilerliyor. Askerlerin manevralarını muntazam bir şekilde izliyor. Bütün askerlerin gittiği kentlere gidiyor. Bulgar askerlerin hazırlıkları hakkında rapor veriyor. Atatürk, Bulgarların fiziksel hazırlıklarından çok etkileniyor. Daha sonra bizim buradaki askerlerin de fiziksel hazırlığına çok önem veriyor. Dolayısıyla Sofya, Atatürk’ün ilerideki projelerinin şekillendirilmesinde laboratuvar gibi oluyor” sözlerine yer verdi. “PARLAMENTONUN OTURUMLARINI TAKİP EDİYOR” Deniz, Bulgaristan’da Atatürk ile ilgili bilgi ve belgelerin beklediğinden az çıktığını söylerken; “1945’te hanedanın bütün arşivini Ruslar alıp götürüyorlar. Bulgaristan’daki o döneme ait birçok evrak şu anda Moskova’daki arşivlerdedir. Atatürk’ün Sofya’da bulunduğu dönem aslında çok hareketli bir dönem. Balkan Savaşları bitmiş, Birinci Cihan Harbi’nin ayak sesleri geliyor. İttifak ve İtilaf Devletleri, Bulgaristan’ı kendi saflarına çekmek için yarış içindeler. Atatürk böyle bir dönemde göreve geliyor ve kendini kısıtlamıyor. Her yere gidiyor, geziyor. Operaya gidiyor. Her gün parlamentoya gidiyor. İlk kez bir yabancı askeri ateşe, parlamentonun oturumlarını yakından takip ediyor. Hiçbir belgede Atatürk’ün fotoğrafı yok. Atatürk’ün Sofya’da sadece 2 tane fotoğrafı var. Bir tanesi askeri üniformayla, diğeri yeniçeri kıyafetiyle. Demek ki bütün bunlar götürülmüş” dedi. “ATATÜRK, MİTİ İLE EVLENMEK İSTİYOR” Belgesel filmde Atatürk’ün âşık olduğu iddia edilen General Stiliyan Kovaçev’in kızı Dimitrina’nın (Miti) torunu ile röportaj yaptıklarını açıklayan Deniz; “Filmimizde Miti’nin torunu konuştu. Bu hikâye onların ailesinde biliniyor. Ailede konuşuluyormuş. Atatürk gerçekten de Miti ile evlenmek istiyor. Çünkü bir Bulgar gazetesine verdiği beyanatta söylüyor. Torununa niye vermediklerini sordum. ‘Dedem, Kemal’i çok seviyormuş. Ona çok yakınmış ama babaannemi siyasi veya dini sebeplerden vermiyor’ diyor. Ben dini sebeplerden vermediğini düşünüyorum. Bulgarların bu konudaki tezi; General Kovaçev, Atatürk’e kızının yaşam tarzı farklılıkları nedeniyle mutlu olamayacağını söylüyor. Ama bunun bir belgesi yok. Atatürk, 2 kez evlenmek istemiş ama General Kovaçev 2 kez reddetmiş” ifadelerine yer verdi. “ALMANLARIN OSMANLI ORDUSUNDAKİ NÜFUZUNDAN RAHATSIZ” Deniz, Atatürk’ün, dönemin Bulgar Genelkurmay Başkanı ile yakın bir dostluk kurduğunu belirtirken; “Bir konuşmalarında Atatürk’e şöyle bir bilgi veriyor; Bulgarlar, Edirne’yi almak için Alman ordusundan Türk askerlerin hareketleri hakkında bilgi alıyorlarmış. Bu da filmde var. Edirne’nin ele geçirilmesi, Osmanlı için çok büyük bir yaradır. Atatürk ile Enver Paşa arasındaki anlaşmazlık bundan kaynaklanıyor. Çünkü Atatürk, Almanların Osmanlı ordusundaki nüfuzundan rahatsız ve Sofya’da duyduğu bilgiden, öngörüsünde ne kadar haklı olduğu ortaya çıkıyor” dedi. “2 KİŞİNİN ÇOK BÜYÜK DESTEĞİ OLDU” Atatürk ile ilgili belgesel film hayalinin gerçekleşmesinde 2 kişinin büyük desteği olduğunu açıklayan Deniz; “Birincisi; böyle bir belgesel yapma fikri Bulgaristan eski Büyükelçimiz Hasan Ulusoy’dan geldi. Fikir onundu. Ben de hemen kabul ettim. Kendisi aynı zamanda akademisyendir ve çok yardımda bulundu. İkincisi; filmimize çok büyük maddi destek sağlayan Fikret İnce’dir. Fikret İnce, Bulgaristan’da ünlü Türk iş insanı ve Türk-Bulgar Ticaret ve Sanayi Odası Onursal Başkanıdır. Bu 2 kişi olmasaydı belki de bu film olmazdı” sözlerine yer verdi. “EDİRNE’DE HÂLÂ GÖSTEREMEDİK” Deniz, belgesel filmin hazırlanmasında 80 saat kamera çekimi ve 150 sayfa rapor taslağı yaptıklarını söyleyerek; “3 sene boyunca çalıştık. Biz bu filmi şu ana kadar 12 ülkede gösterdik. Her ülkede Atatürk’ün ne kadar çok sevildiğine gözlerimle şahit oldum. ABD, İngiltere, İsveç, Kosova, Almanya, Avusturya, Bulgaristan, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde filmi gösterdik ama hâlâ Edirne’de gösteremedik. Oysa göstermemiz iyi olurdu. Çünkü Atatürk, Sofya’ya giderken Edirne’den geçiyor. Bulgaristan’da gittiğimiz her yerde kapılar açıldı. Hiçbir yerde kısıtlama görmedik. Orada Atatürk’ü ne kadar sevdiklerini gözlemledim” dedi. “TÜRK-BULGAR İLİŞKİLERİNİN MİMARIDIR” Filmin prömiyerinin Sofya’da yapıldığını belirten Deniz; “Sofya Büyükelçimiz Aylin Sekizkök’ün ev sahipliğinde, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda, Atatürk’ün Yeniçeri kıyafetiyle katılarak birincilik aldığı askeri kulüpte yapıldı. Çok üst düzey yetkililerle, 2 eski cumhurbaşkanı, kral Simeon, mevcut cumhurbaşkanının eşi geldi. Atatürk birçok yere gidip gelmiş ama bir nişan bile yok. Sadece Romanya’nın Bükreş şehrinde var. Bir opera binasına, (Atatürk burada opera seyretti) veya (Atatürk burada bulundu) gibi nişanlar oluşturulabilir ama hiçbir nişan yok. Biz bunun için bir kamuoyu oluşturmalıyız. Çünkü Atatürk, Türk-Bulgar ilişkilerinin mimarıdır. Bugün de ilişkiler çok iyi gidiyor ve bunun mimarı Atatürk’tür” diye konuştu. UĞUR AKAGÜNDÜZ

Kayapınar’dan Atatürk’e dil uzatanlara sert yanıt Haber

Kayapınar’dan Atatürk’e dil uzatanlara sert yanıt

Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü, Anadolu’dan Balkanlar’a Türk Göçü, Atatürk ve Selanik konferansını düzenledi. Balkan Kongre Merkezi Senato Salonu’nda düzenlenen konferansa konuşmacı olarak Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Levent Kayapınar katıldı. Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, akademisyen ve öğrencilerin izleyici olarak katıldığı konferansta Prof. Dr. Levent Kayapınar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve ailesi ile ilgili önemli belge ve bilgiler paylaştı. “EVİ ORTAK ALMIŞLAR” Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu evin Koca Kasım Paşa Mahallesi olduğunu belirten Kayapınar; “Ev, Mustafa Kemal doğmadan önce başka bir aile tarafından inşa edilmiş. Daha önce inşa edilen bu evi 1877’de Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım ortak almışlar. Ev, 72 hisse. 52 hissesini Ali Rıza Efendi, 20 hissesini de Zübeyde Hanım almış” ifadelerini kullandı. “3 NESİL GERİYE KAYDINI GÖRÜYORUZ” Kayapınar, 1883 tarihli bir şeri’yye siciline dikkat çekerek; “Bu sicile göre eve bir oda ilave etmişler. Bu da mahkemelik olmuş. Mahkemelik olunca evin sahibinin adı kayıtlara geçmiş. Buna göre, Mustafa bin Ahmet bin Ali Rıza Efendi’nin şeceresi kayıt altına alınmış. Ali Rıza Efendi’nin babasının adının Ahmet, dedesinin adının Mustafa olduğu anlaşılıyor. Zübeyde Hanım da İbrahim’in oğlu olan Feyzullah’ın kızı olarak kaydedilmiş. Biz bu kayıtlardan hem Zübeyde Hanım’ın, hem de Mustafa Kemal’in 3 nesil geriye kaydını görüyoruz” dedi. ALİ RIZA EFENDİ’NİN MİRASI Ali Rıza Efendi’nin vefatının ardından mirasının çıkarıldığını söyleyen Kayapınar; “Bir palto, bir pantolon, bu ev ile birkaç şey dikkat çekiyor. Bunlardan bir tanesi bir kitap. Bu kitap, Bektaşi ve Nakşibendi tarikatlarının kullandığı bir tür zikir kitabı. Kitap da Osmanlıca lügat. Bu kitap da Ali Rıza Efendi’nin gümrük memurluğundan kaynaklanıyor. Bunların da Makbule Hanım ile küçük Mustafa’ya gideceği anlaşılıyor” sözlerine yer verdi. “MUSTAFA KEMAL’İN MÜSLÜMAN VE TÜRK OLDUĞU KANITLANMIŞTIR” Kayapınar, Mustafa Kemal Atatürk’ün soy şeceresini paylaşırken; “Mustafa Kemal’e büyük dedesinin ismi verilmiş. Dedesi Ahmet, vefat eden kardeşi Ahmet’e verilmiş. O yaşamayınca Ahmet değil de büyük dedesinin ismi olan Mustafa’yı vermişler. Dolayısıyla Mustafa Kemal, 4 nesil Osmanlı şer’iyye mahkeme kayıtlarıyla Müslüman ve Türk olduğu kanıtlanmış birisidir. Onun için de O’na dil uzatacak kişilerin de en azından metodolojik olarak kendilerinin 4 nesil Müslüman ve Türk olduklarını kanıtladıktan sonra söz söylemesi gerekir” dedi. Kayapınar’ın konuşması, katılımcılardan yoğun alkış aldı. “SELANİK’TEN 2 KÜÇÜK EV ALDIĞINI GÖRÜYORUZ” Mustafa Kemal’in 1908 yılında Selanik’e geldiğini belirten Kayapınar; “Zübeyde Hanım, Ali Rıza Efendi vefat ettikten sonra Ragıp Efendi diye birisiyle evleniyor. Mustafa Kemal bunu hiçbir zaman kabul etmiyor. O eve bir daha girmiyor. Askeri mektebe gitmesinde de bunun rolü var. Fakat Selanik’e geri döndüğü zaman da teyzesinin yakınından 2 tane ev alıyor. Onların kayıtları da arşivden çıktı. Birer odalı 2 küçük ev aldığını görüyoruz” ifadelerine yer verdi. “MUSTAFA KEMAL’E AİT OLDUĞUNU ANLIYORUZ” Kayapınar, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu evin, mübadele ile Anadolu’dan giden bir Rum’a verildiğini söyleyerek; “Bu belgede evin Zübeyde Hanım’a ait olduğunu yazmışlar. Balkan Harbi’nden sonra Zübeyde Hanım İstanbul’a dönüyor ama Ragıp Efendi orada kalıyor ve evi kiraya veriyor. Kiracılar kirayı ödememiş ve mahkemeye gitmişler. Evin Ragıp Efendi’ye değil, Zübeyde Hanım’a ait olduğu da Yunan kayıtlarına yansımış. Buradan da evin yine Mustafa Kemal’e ait olduğunu anlıyoruz” dedi. “ZÜBEYDE HANIM DAHA ESKİ SELANİKLİ” Mustafa Kemal Atatürk’ün ailesinin soy şeceresine yeniden dikkat çeken Kayapınar; “Mustafa, Ali Rıza, Ahmet ve Mustafa olarak karşımıza çıkıyor. Naciye adlı diğer kız kardeşi vefat ediyor. Makbule Hanım Türkiye’ye kadar gelecek. Zübeyde Hanım’ın babası Feyzullah ve dedesi İbrahim. Zübeyde Hanım, Ali Rıza Bey’e göre daha eski Selanikli. Şeceresi daha geriye gidiyor” diye konuştu. Konferansın ardından Rektör Tabakoğlu, Kayapınar’a teşekkür belgesi takdim etti. UĞUR AKAGÜNDÜZ

Edirneli esnaftan uzay yolculuğu mesajı Haber

Edirneli esnaftan uzay yolculuğu mesajı

Edirne’de Alipaşa Çarşısı’nda yıllardır kuyumculuk yapan Muteber Kenar, dükkanının önünde bulunan yazı tahtasına önemli gördüğü olayları ve sözleri yazıyor. Kenar, geçtiğimiz günlerde Türk Astronot ve Bilim Misyonu Projesi kapsamında uzaya gönderilen Alper Gezeravcı’nın uzaya çıktıktan sonraki ilk sözlerine değindi. Kenar, el yazısıyla yazdığı yazıda Mustafa Kemal Atatürk ve uzay yolcusu Alper Gezeravcı’nın sözlerine değindi. Kenar yazdığı yazıda; Türkiye’nin insanlı uzay misyonu için ilk Türk’ün uzaya adım attığı şu anda yüce atamızın sözüyle bu anı başlatmak istiyorum “İstikbal göklerdedir” ifadelerine yer verdi. “KÖŞEMİZDE YAZMAK İSTEDİK” Kenar, “Atatürk’ün sözü olduğu için Bulgarca yazmadıklarını belirten Kenar, “Biliyorsunuz ki ilk defa Türkiye’den bir vatandaşımız uzaya çıktı.  Biz de bunu köşemize yazmak istedik. Aslında biz 4 yıldan beri özel günlerde bu tarzda yazılar yazıyoruz. Şehitlerimizi, bayramlarımızı, Atatürk’ümüzün güzel sözlerini sürekli yazıyoruz. Yazdığımız bu yazılarımızı hem Türkçe hem de Bulgarca olarak değiniyoruz. Edirne’ye çok sayıda Bulgar turist geldiği için onların da anlamasını sağlamak adına Türkçe’nin altına Bulgarca da yazıyoruz. Fakat uzaya çıkan vatandaşımız Türkiye’de ilk olduğu için yazımızı sadece Türkçe yazdık. Özellikle Atatürk’ün sözüne de değindiğimiz için Bulgarca değil de hepsinin Türkçe olmasını istedik. Bu yazıyı gören vatandaşlarımız hemen cep telefonlarına sarılıp çekiyorlar. Vatandaşlarımızın çok hoşuna gidiyor” dedi. MERT ERİŞKİN

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.