Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Aşı

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Aşı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Aşı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Uzmanı Uyardı: Grip 65 Yaş Üstü ve Kronik Rahatsızlığı Olanlarda Ölüme Neden Olabiliyor Haber

Uzmanı Uyardı: Grip 65 Yaş Üstü ve Kronik Rahatsızlığı Olanlarda Ölüme Neden Olabiliyor

İnfluenza virüsünden kaynaklanan ve her yıl karşılaşılan grip, mevsim geçişlerinde salgına dönüşebiliyor. 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olanlarda ölüme dahi neden olabilen griple ilgili açıklama yapan Sivas Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Uzm. Dr. Caner Öksüz, hastalığın bulaş yolları, belirtileri ve korunma yollarını anlattı. Grip hastalığının etkeninin influenza virüsü olduğunu ifade eden Dr. Öksüz, “Yani bir virüsün neden olduğu hastalıktır. Aslında halkımız da, biz de grip hastalığını yakinen biliyoruz. Çünkü bu influenza virüsü, grip hastalığı daha önce dünyada birçok salgına sebep olmuştur. Şöyle örnek vermek gerekirse daha önce İspanyol gribi, sonrasında Asya gribi, 2009 yılında yaşadığımız domuz gribi etkeni de influenza virüsüdür ve bunlar da bir grip hastalığı salgınıdır. Özellikle dediğiniz gibi sonbahar aylarının sonu, kış ayları, ilkbaharın başlarında da vaka sayıları, hasta sayıları oldukça artmaktadır. Peki, bu hastalığın belirtileri nelerdir? Grip hastalığında öncelikle ateş, beraberinde boğaz ağrısı, öksürük, yoğun bir halsizlik, kas, eklem ağrısı gibi günlük işleri yapmayı engelleyecek belirtiler olur. Bu şikâyetlerle başvururlar. Genelde de virüs alındıktan sonra bir ila üç gün içerisinde bu belirtileri hastalar yaşamaya başlarlar ve sağlık kurumlarına başvururlar. Bu hastalık bulaşıcı bir hastalık. Özellikle konuşma, öksürme, hapşırma gibi durumlarda bir damlacık çıkarıyoruz. Bu damlacıklar yoluyla bu virüs bulaşabilmekte. Bu hastalık da dediğimiz gibi alındıktan sonra bir ila üç gün içerisinde ortaya çıkmaktadır. Yine bakıldığı zaman grip hastalığımız aslında sağlıklı erişkinlerde, bir hastalığı olmayanlarda hafif seyredebiliyorken, ağır geçtiği durumlar da vardır. Özellikle altta yatan kronik hastalığı olan kişilerde, yaşlı kişilerde ağır seyretme, hastanede yatışlara neden olma ve hatta ilerleyerek ölüme bile sebep olma durumu ortaya çıkar” dedi. “GRİP AŞISI ÖLÜM ORANLARINI AZALTMAKTADIR” Grip virüsünden en etkin korunma yönteminin aşı olduğuna değinen Dr. Öksüz, “Aslında grip aşısını da gribi de biz çok önceden beri biliyoruz. İşte ilk 1933 yılında bir insandan grip virüsünün izole edildiğini biliyoruz. 1935'ten itibaren aşı çalışmalarının yapıldığını biliyoruz. Dolayısıyla grip aşısı da bilinen bir aşıdır, eski bir aşıdır ve güvenilir bir aşıdır. Grip aşısı özellikle hastanede yatışları ve ölüm oranlarını azaltmaktadır. Grip aşısının önerildiği riskli bir grup vardır. Bu gruba öncelikli olarak önerilir. O gruptaki kişiler hastalığı ağır geçirme riski olan kişilerdir. Kimlerdir bunlar? Özellikle 65 yaş ve üzerindeki kişiler ağır geçirme riskine sahiptir. Huzurevinde ve bakımevinde kalanlar, yine gebeler, kronik rahatsızlığı olanlar. Bunlara örnek verirsek özellikle astım hastalığı, kistik fibrozis hastalığı, KOAH hastalığı olan bireylerimiz risk altında. Yine kronik akciğer hastalığı dışında kronik kalp hastalığı olan kişiler, doğumsal kalp rahatsızlığı olan, kapak rahatsızlığı olan, kalp yetmezliği tanısı bulunan kimseler. Bu gruplara da aşı önermekteyiz” ifadelerine yer verdi. “HER YIL GRİP AŞISI OLUN” Grip aşısı için en uygun zamanın ekim ve kasım ayları olduğuna dikkat çeken Öksüz, “Biz şimdi aşının koruyuculuk sürecini de göz önüne alarak ve salgının başlama zamanlarını göz önüne alarak özellikle grip aşısının ekim, kasım aylarında yapılmasını öneriyoruz. Hastalarımız yaptırmak için ekim veya kasım aylarını tercih etmeliler. Fakat yaptırmayanlar grip aşısı sezonu boyunca yani mart ayı sonuna kadar aşı olabilirler. Koruyuculuğu yaklaşık olarak 6-8 ay kadar olduğu söylenmektedir. Yani şu anlama geliyor; biz her yıl grip aşısı olmak zorundayız. Ben önceki yıl olmuştum, tekrar olacak mıyım? Evet olacağız. Her yıl grip aşısı olunması öneriliyor” şeklinde konuştu.

HPV Aşıları Yüzde 90'ın Üzerinde Koruma Vadediyor Haber

HPV Aşıları Yüzde 90'ın Üzerinde Koruma Vadediyor

Rahim ağzı kanseri, HPV virüsünün yüksek riskli türlerinin neden olduğu ve erken aşamada tespit edildiğinde önlenebilir bir kanser türü olarak öne çıkıyor. Biruni Üniversitesi Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı ve Jinekolojik Onkoloji Yan Dal Uzmanı Doç. Dr. Mine Dağgez, tarama testleri ile HPV aşılarının kritik rolü ile ilgili açıklamalarda bulundu. Doç.Dr. Dağgez, HPV‘den korunabilmek için güvenli cinsellik, güçlü bir bağışıklık sistemi, sigaradan uzak sağlıklı bir hayat ve ihmal edilmeden yapılan tarama testlerinin hayati önemini vurguladı. “SONUÇLAR NORMAL GELDİĞİ TAKDİRDE 5 YILDA BİR TEST YAPILMALIDIR” Rahim ağzı kanserinin tarama testi bulunan önlenebilir bir kanser olduğunu belirten Doç. Dr. Dağgez, “Günümüzde rahim ağzı kanseri için tarama testleri 21 yaş sonrası üç yılda bir smear ve 30 yaş sonrası beş yılda bir smear ve HPV testleri şeklinde yapılmaktadır. Tek başına smear, duyarlılığı düşük bir test olduğundan imkan varsa mutlaka HPV testi ile kombinlenmesi önerilir. Sonucu normal geldiği takdirde bu testlerin beş yılda bir yapılması yeterlidir. Çok sık bir yanlış uygulama olarak smear testi 6 ayda bir veya yılda 1 gibi gereksiz sıklıklarla yapılmakta ancak HPV testi yapılmamaktadır. Doğru olan tarama aralığı testler normal geldiği takdirde beş yılda bir bu iki testin kombine bir şekilde yapılmasıdır” dedi. Erken teşhisin önemine vurgu yapan Doç. Dr. Dağgez, “Düzenli taramalarını ihmal etmeyen hastaların rahim ağzı kanseri öncül lezyonları aşamasında tespit edilmesi ve bunların kansere ilerlemeden çok daha küçük girişimlerle iyileştirilebilmesi mümkündür. Yüksek riskli bir HPV tipi (16,18,45 gibi) veya smear testinde yüksek dereceli bir hücre bozulması tespit edilmesi halinde kolposkopi denilen bir işlemle bu alanın detaylı incelenmesi ve uygun doku örneklemesi tecrübeli ellerce uygulanmalıdır” diye konuştu. “YÜZDE 90 ÜZERİ BİR KORUYUCULUK VADETMEKTEDİR” Tüm dünyada ve ülkemizde uzun yıllardır koruyucu HPV aşıları uygulandığı aktaran Doç. Dr. Dağgez, “Günümüzde henüz kişide tespit edilmiş olan HPV virüsünü temizlemeye yönelik bir tedavi veya tedavi edici bir aşı geliştirilmiş değildir. Uygulamada olan koruyucu HPV aşıları, 9 -14 yaş arası kız ve erkek çocuklarına uygulanmaktadır ve bu şekilde uygulandığında yüzde 90 üzeri bir koruyuculuk vadetmektedir. Ancak tabii ki aşının etkinliği uygulama yaşı ve bireysel sağlık durumuna bağlı olarak değişiklik gösterebilmektedir. En iyi koruma için aşının 9 ile 14 yaş aralığında yapılması öneriliyor olsa da, HPV aşıları bir kısmı yaş sınırı olmaksızın bir kısmı ise henüz 45 yaşa kadar onay almış bir şekilde herkese önerilmektedir” ifadelerini kullandı. “HPV AŞILARI UYGUN GRUPTAKİ TÜM KİŞİLERE ÖNERİLİR” HPV aşılarıyla ilgili merak edilenlere açıklık getiren Doç. Dr. Dağgez, “Cinsel aktivitesi olsun veya olmasın hatta HPV pozitifliği öyküsü dahi olsa HPV aşıları uygun gruptaki tüm kişilere önerilir. HPV virüsü pozitif olmama rağmen neden aşı olmalıyım diyorsanız, doğal HPV enfeksiyonu vücutta kalıcı bir bağışıklık sağlayamamaktadır bu nedenle kişi belirli bir süre içerisinde bu virüsü temizleme şansı yakalasa bile tekrar maruz kaldığında aynı virüsle tekrar enfekte olacaktır. HPV pozitifliği olan hastalara da veya karşılaşmış olma olasılığı yüksek olan hastalara da aşı öneriyor olmamızın ana mekanizması bu şekilde açıklanmaktadır” şeklinde konuştu. “15 YAŞ VE ÜSTÜ HERKESE ÜÇ DOZ AŞI ÖNERİLMEKTEDİR” Günümüzde dünyada üç tip aşı mevcut olduğunu söyleyen Dağgez, “Bunlar ikili, dörtlü ve en yeni aşı olan dokuzlu aşıdır. Dokuzlu aşıya ülkemizde de bir süredir ulaşılabilmektedir. 9-14 yaş aralığındaki tüm bireylere altı ay arayla olmak üzere iki doz yeterlidir. 15 yaştan gün almış ve üstü herkese üç doz aşı önerilmektedir” ifadelerini kullandı. “KİŞİNİN HPV POZİTİF OLMASI KANSER OLDUĞU ANLAMINA GELMEZ” HPV pozitif olan kişilerin kanser riski hakkında konuşan Doç. Dr. Dağgez, “Kişinin HPV pozitif olması kanser olduğu veya ilerleyen süreçte kanser olacağı anlamına asla gelmemektedir. Bu virüsün kişinin vücuduna girmesi ile hücrelerde ve dokuda bozulma yapması ve bu bozulmaların da belli bir süreçte kansere ilerlemesi arasında geçen süre 10-15 yıl gibi uzun bir süreçtir. Yani kişi HPV virüsü ile karşılaştığı anda kanser olmamaktadır. Ancak kişinin virüsle ne zaman karşılaştığı da yapılan bu test ile bilinemeyeceğinden, bu kişilerin yaptırması gereken belli işlemleri yaptırması ve takiplerini ihmal etmemeleri gerekmektedir” dedi. “SİGARA KULLANIMI KESİNLİKLE ÖNERİLMEMEKTEDİR” Özellikle 30 yaş altında HPV enfeksiyonunun, kişinin bağışıklık sistemi tarafından temizlenme şansını son derece yüksek olduğunu söyleyen Doç. Dr. Dağgez, “Menopoz sonrası kadınlarda HPV virüsünün temizlenme şansı giderek düştüğü için bu gruba daha dikkatli yaklaşılması önerilmektedir. Her şekilde HPV 16,18,45 gibi yüksek riskli HPV tiplerinin pozitif olarak tespit edildiği hastalarda alınan smear testi normal dahi olsa mutlaka ileri inceleme işlemi olan kolposkopi ve doku örneklemesi işlemi tecrübeli uzmanlarca yapılmalıdır. Bu virüsün vücuttan temizlenmesinde ana mekanizma bağışıklık sistemi olduğundan bağışıklık sisteminin desteklenmesi ve güçlü tutulması son derece önemlidir. Sigara kullanımı bu hasta grubunda kesinlikle önerilmemektedir” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Kovid-19 Vakalarının Arttığı Konusunda DSÖ Uyarıda Bulundu Haber

Kovid-19 Vakalarının Arttığı Konusunda DSÖ Uyarıda Bulundu

Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) Salgın ve Pandemi Hazırlığı ve Önleme Direktörü Maria Van Kerkhove, Kovid-19 için pozitif testlerin yüzdesinin son birkaç haftadır arttığını, bölgeden bölgeye değişiklik göstermesine rağmen test pozitifliğinin yüzde 10'un üzerinde olduğunu söyledi. Kerkhove, BM Cenevre Ofisi'nin haftalık basın toplantısında Kovid-19 salgınına ilişkin değerlendirmede bulundu. Kovid-19'un dünya genelinde hala yaygın olduğunu belirten Kerkhove, "84 ülkedeki gözetim sistemimizden gelen veriler, Kovid-19 için pozitif testlerin yüzdesinin son birkaç haftadır arttığını bildiriyor. Genel olarak, test pozitifliği yüzde 10'un üzerinde ancak bu bölgeye göre değişiyor. Avrupa'da pozitiflik yüzdesi yüzde 20'nin üzerinde." dedi. Kerkhove, Kovid-19'un dolaşımının şu anda bildirilenden çok daha fazla olduğunu ifade ederek, "Bu önemli çünkü virüs evrimleşmeye ve değişmeye devam ediyor. Bu durum da hepimizi, tespitimizden veya aşılama dahil tıbbi müdahalelerimizden kaçabilecek potansiyel olarak daha şiddetli bir virüs riskiyle karşı karşıya bırakıyor." diye konuştu. Mevsimden bağımsız olarak son aylarda birçok ülkede Kovid-19 vakalarındaki artışlara dikkati çeken Kerkhove, Fransa'da düzenlenen Paris 2024 Olimpiyat Oyunları'nda yarışan en az 40 sporcunun da Kovid-19 test sonucunun pozitif olduğunu kaydetti. Kerkhove, bu dalgalanmaların birçok ülkede hastane yatışlarında ve ölümlerde artışlara neden olduğunu vurgularken, ülkelerin Kovid-19 ile mücadele etmesi ve bunun uzun vadeli etkileriyle başa çıkmak için yatırım yapması gerektiğini vurguladı. KOVİD-19 İLE İLGİLİ AŞILAMADA DÜŞÜŞ YAŞANDIĞI UYARISI "Ülkelere, özellikle dolaşımdaki virüsleri karakterize etmek, hastaların erken tespiti ve klinik bakımı için temel stratejik hedeflere ulaşmak amacıyla çoklu yaklaşımlar kullanarak temel Kovid-19 gözetimini sürdürmelerini öneriyoruz." ifadelerini kullanan Kerkhove, ülkelere, Kovid-19 ile ilgili hastaneye yatışlar, yoğun bakım kabulleri ve ölümler hakkında daha fazla raporlama yapmaya çağrısında bulundu. Kerkhove, 2024'te 35 ülkenin Kovid-19'dan hastaneye yatışlar, 24 ülkenin yoğun bakım kabulleri ve 70 ülkenin de ölümler hakkında veri bildirdiğini kaydetti. Özellikle risk grubundakilerin hatırlatma dozunu almaları gerektiğine vurgu yapan Kerkhove, "Son iki yıldır aşılamada, özellikle en riskli gruplardan ikisi olan sağlık çalışanları ve 60 yaş üstü kişiler arasında endişe verici bir düşüş görüyoruz. Bu durumun acilen tersine çevrilmesi gerekiyor." dedi.

VAKALAR ARTIYOR! 1 YAŞ ALTI BEBEKLER AĞIR KIZAMIK İÇİN RİSK ALTINDA! Haber

VAKALAR ARTIYOR! 1 YAŞ ALTI BEBEKLER AĞIR KIZAMIK İÇİN RİSK ALTINDA!

Kızamık vakalarının artması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, 2019 yılında 1 yaşında uygulanan kızamık-kızamıkçık-kabakulak (KKK) aşısına ek olarak 9. ayda da aşı yapılması kararı aldı. Halen hem 9. ayda hem de 12. ayda yapılan kızamık aşısı süt ve yumurta ihtiva ettiği için sorun yaşandığını belirten Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD), yaptığı basın açıklamasında, “1 yaş altı bebekler, ağır kızamık için risk altındadır. Kızamık aşıları süt ya da yumurta proteini içerebildiğinden alerjisi olan çocuklarda alerjik reaksiyonlara neden olma ihtimali olsa da, önlemler alınarak aşı uygulaması yapılabilir” dedi.  Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 31 Mayıs tarihinde yayınlandığı Avrupa Bölgesi Kızamık Raporuna göre, Mayıs 2022'den Nisan 2023'e kadar olan dönemde Avrupa genelinde en çok kızamık vakasının Türkiye'den bildirildiği görüldü. Mayıs 2022'den Nisan 2023'e kadar bildirilen 4 bin 544 kızamık vakasının yüzde 95'i, Türkiye, Rusya ve Tacikistan'da saptandı. Türkiye'nin 1543 kızamık vakası ile ilk sırada yer aldığı belirtilirken, Rusya 1129 vaka ile ikinci sırada, Tacikistan ise 568 vaka ile üçüncü sırada yer aldı. Kızamık vakalarında aşısız ya da eksik aşılıların çoğunlukta olduğu görüldü. Özellikle kızamık komplikasyonları ve ölüm açısından en riskli 5 yaş altında aşılanma durumu açısından vakalar değerlendirildiğinde 1 yaş altında vakaların neredeyse tümünün, 1-4 yaşta ise yarısından fazlasının aşısız olduğu ortaya çıktı.  “Alerjik çocukların aşıları önlemler alınarak yapılabilir” Konuyu yakından takip eden Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) yaptığı basın açıklamasında, aşılamanın önemini vurguladı. Aşının içinde bulunan süt ve yumurta proteinlere karşı alerjik reaksiyon gösterebilme ihtimali olan çocuklar için de bu aşının mümkün olduğunun altını çizdi ve şu açıklamalarda bulundu: “Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısından sonra alerjik reaksiyonlar oldukça nadirdir. İnek sütü ve yumurta dışında başka bir besine alerjisi olan çocuklarda, alerjisi olmayan çocuklarda alınan önlemler eşliğinde kızamık aşısı yapılabilir. Kanlı, mukuslu kakası veya egzaması olup inek sütü alerjisi ya da yumurta alerjisi teşhisi konan çocuklara, alerjisi olmayan çocuklarda alınan önlemler eşliğinde kızamık aşısı yapılabilir. İnek sütü veya yumurta ile karşılaştıktan kısa bir süre içinde ciltte kızarıklık, kaşıntı, şişlik, kusma gibi yakınmaları olan çocuklara çocuk doktoru gözetiminde aşı yapılmalıdır.   Şiddetli inek sütü veya yumurta alerjisi olup veya daha önce bu besinlerle alerjik şok (anafilaksi) geçirmiş çocuklar, aşı yapılmadan önce mutlaka çocuk alerji immünoloji uzmanına sevk edilmelidir.” BASIN BÜLTENİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.