Edirne’de Trakya Üniversitesi, Kırklareli Üniversitesi ve Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’nin işbirliğiyle Mimarlık Fakültesi ev sahipliğinde 3’üncü Kent Tarihi ve Morfoloji Atölyesi devam ediyor.
Mimarlık Fakültesi Sinan Amfisinde düzenlenen etkinlikte, Trakya Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Yavuz Güner’in “Edirne Sarayı’nın Kent Mekânına Etkisi” konulu sunumunun ardından, Trakya Üniversitesi Doç. Dr. Arif Mısırlı, “Tunca Nehri’nin Biçimlendirdiği Kentler: Edirne ve Yanbolu” konusunda sunum yaptı.
“ROMA DÖNEMİNDE NEHİR TEK TARAFLI KULLANILIYOR”
Doç. Dr. Arif Mısırlı, Tunca Nehri’nin Bulgaristan ve Türkiye’de uzanan ve Meriç Nehri’nin en önemli kollarından biri olduğunu söyleyerek; “Bulgaristan’dan doğuyor ve Yanbolu’ya kadar doğuya kadar uzanıyor. Ardından keskin bir dönüşle güneyde Meriç Nehri ile birleşinceye kadar Edirne’ye kadar uzanıyor. Tunca Nehri’nin 50’ye yakın kolunun olduğunu söylemek mümkündür. Hadrian döneminden itibaren varlığını gördüğümüzü söyleyebiliriz. Burada tek taraflı bir nehir kullanımı olduğunu belirtebiliriz. Orta Çağ süresi boyunca da antik dönemin sınırlarını koruduğunu belirtmek mümkündür. Hatta Osmanlı’nın ilk evrelerinde de böyledir” ifadelerini kullandı.
“OSMANLI’DA DA TEK TARAF AĞIRLIKLI KULLANIM VAR”
1360’lı yılların başlarında Edirne’nin fethedilmesinin ardından yaklaşık 50 yıllık süreçte ciddi bir yapılanma olmadığını belirten Mısırlı; “15’inci yüzyılın başlarından itibaren kentin gelişmeye başladığını söyleyebiliyoruz. 16’ncı yüzyılla birlikte kentin daha yoğun bir imar faaliyeti gördüğünü söyleyebiliriz. Burada artık kentin, nehrin 2 yanında da varlığını göstermeye başladığını söyleyebiliriz ama tarihsel merkez dediğimiz Kaleiçi ve çevresinde gelişen kale dışı mahalleler, kentin ağırlıklı olarak varlığını gösterdiği bölgeler olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla burada nehre göre tek taraf ağırlıklı bir kullanım karşımıza çıkıyor” dedi.
“DEMİRYOLU KARAAĞAÇ’IN GELİŞMESİNE OLANAK SAĞLIYOR”
Mısırlı, 19’uncu yüzyıl sonlarından itibaren demiryolunun kentlere gelmesinin birtakım farklılaşmalara neden olduğunu söyleyerek; “Edirne’de demiryolu, Meriç’in batı yakasından geçiyor ve istasyon, Karaağaç’ın gelişmesine olanak sağlıyor. Karaağaç istasyonuyla gelişmeye başlayan yeni bir sokak dokusu bölgede oluşuyor. ‘Izgara’ planı ile bölgede bir doku ortaya çıkıyor. Ancak Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı, bu bölgenin gelişmesini kısıtlıyor” sözlerine yer verdi.
“EDİRNE’DE TEK TARAFLI KULLANIM ÇOK FAZLA DEĞİŞMİYOR”
20’nci yüzyılın başlarında Edirne’de tek taraf ağırlıklı bir yerleşimin söz konusu olduğunu belirten Mısırlı; “Bu durum 21’inci yüzyılda da çok fazla değişmiyor. Çünkü kentin Yıldırım, Yeni İmaret bölgelerinin gelişmesinin oranı ile tarihsel merkezinin gelişmesinin oranı arasındaki denge nispeten korunuyor” sözlerine yer verdi.
“YANBOLU EN ESKİ ŞEHİRLERİNDEN BİRİ”
Mısırlı, Yanbolu’nun ise Bulgaristan ve Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri olduğuna dikkat çekerek; “Şehir çevresindeki yaşamla ilgili veriler, M.Ö. 6000’lere kadar uzanıyor. 1370’lerin başında Osmanlılar tarafından fethediliyor. Osmanlı Yanbolusu, eski kalenin doğusunda biraz daha yüksek bir kotta gelişme göstererek yelpaze biçiminde yayılıyor. Nehrin bentleriyle sınır hale geliyor. Kentte 1875 yılından itibaren demiryolu bağlantısı var. 1890 yılından itibaren Burgaz’a kadar devam ediyor. Burgaz limanı aracılığıyla birçok ürünün ihraç edilmesi, şehrin ekonomik kalkınması üzerinde de olumlu bir etki yaratıyor. Demiryolunun, nehrin batı yakasında bir yerleşmeye sahne olmadığını okuyabiliyoruz” dedi.
“EDİRNE’DE TEK, YANBOLU’DA 2 TARAFLI EŞİT BİR KULLANIM VAR”
Yanbolu’da 19’uncu yüzyılın sonunda 2 taraflı eşit kullanılabilir yerleşimin ortaya çıktığını belirten Mısırlı; “Kentin merkezi bir şekilde nehir etrafında geliştiğini görüyoruz ve 2 taraflı eşit bir kullanım karşımıza çıkıyor. 20’nci yüzyılın başlarında Edirne’de tek taraflı bir kullanım söz konusuyken, Yanbolu’da 2 taraflı eşit bir kullanım dikkat çekiyor” ifadelerine yer verdi.
“YANBOLU’DA DAHA KUVVETLİ KENT-NEHİR İLİŞKİSİ VAR”
Mısırlı, Edirne’nin Tunca nehri ile ilişkili olan yerin Gazi Mihal Bey Köprüsü ve çevresi olarak tespit edildiğini açıklarken; “Yanbolu’da ise nehirle olan ilişkinin daha kuvvetli olduğunu okumak mümkündür. Sonuç olarak Edirne’de Tunca kentsel bir sınır olarak dikkat çekiyor ve işlevlerin ayrılmasını sağlayan doğal bir sınır olarak belirtebiliyoruz. Yanbolu’daysa Orta Çağ ve Osmanlı’da özellikle batı kolu kentsel bir sınır oluşturuyor ve işlevlerin ayrılmasını sağlayan doğal bir eşik olarak görebiliyoruz. Edirne ile kıyasladığımızda da nehir kıyı alanlarının kullanımının daha yüksek olduğunu belirtmek mümkündür. Antik dönemden itibaren Tunca Nehri’nin, kentlerin konumlanması ve biçimlenmesinde başat rol oynadığını belirtebiliyoruz. Her 2 kent için de kentsel sınırları oluşturmakta olduğunu ve kentsel işlevlerin ayrılmasına olanak sağladığını belirtebiliriz. Nehir-kent ilişkisine baktığımızdaysa Yanbolu’da daha kuvvetli bir nehir-kent ilişkisinin okunduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.
UĞUR AKAGÜNDÜZ
Kaynak: UĞUR AKAGÜNDÜZ