Edirneli Kıbrıs Gazisi İbrahim Aksal(70), Kıbrıs Barış Harekâtı’nda yaşadığı anıları, Batı Ekspres’e anlattı. 1973 yılında Türkiye’den Kıbrıs’a askerlik görevini yapmaya giden Aksal, 20 ay süren görevi sırasında İskenderun’da 8 ay boyunca gördüğü eğitimden 12 aylık Kıbrıs görevine, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın başladığı ilk günden Edirne’ye dönüşüne kadar anılarını paylaştı.
Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nda 1973 yılında askerlik görevine başladığını belirten Aksal; “Türkiye’de İskenderun’da 8 ay eğitim gördüm. Seçilmiş askerim, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’ndanım. 20 yaşındaydım. 20 ay askerlik yaptım. 8 ayı eğitim ile geçti, 12 ay da Kıbrıs’taydım. İyi ki eğitim yapmışız. O eğitim beni, bizim takımımızı kurtardı. 26’ncı dönemdeki 20 kişiden 3 şehit var” ifadelerini kullandı.
Aksal, İskenderun’daki 8 aylık eğitiminin ardından 25 Eylül 1973’te Kıbrıs’a gittiğini söyleyerek; “Bizi Magosa’ya indirdiler. Bizi Gönyeli diye bir yere verdiler. Sancağı teslim aldık ve hemen nöbete başladık. 8 ayım da öyle geçti. 15 Temmuz sabahıydı. Devir teslim yapıyorduk. Bir telefon çaldı, ‘Rum bölgesi karışıyor, teyakkuz durumuna geçin’ dediler. Bizim mevzimiz eski havaalanının karşısındaydı. 20’şer kişiden toplam 600 kişi görev yerlerimize dağıldık. Yerimize yerleştik ve o gece orada kaldık” dedi.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın başlayacağını 19 Temmuz gecesi öğrendiğini belirten Aksal; “19 Temmuz gecesi erbaşlar bizi karargâha çağırdılar. Bu arada karşı taraf yanıyor. Makarios kaçmış, başa Sampson geçmiş. Biz burada hep ateş yiyoruz. Denktaş da Türkiye’ye ‘Gelin’ diye çağrı yapıyor. 19 Temmuz’u 20’ye bağlayan gece bizi topladılar, ‘Sabah 6’yı 10 geçe uçaklarımız indirme yapacak. Denizden çıkarma yapılacak. Bize yardım geliyor. Havadan gelenleri koruyacağız’ dediler. Bir tanesi de, ‘Taarruz yapacağız’ dedi. Turuncu renkte uçak tanıtma bezlerini sabah 6’da mevzilerin önüne çakmak için emir verildi. Döndük mevzimize ama o gece uyuyamadık. Çünkü ertesi gün öleceğiz” sözlerine yer verdi.
Aksal, gökyüzünde Türk uçaklarını gördüğünde çok heyecanlandığını söyleyerek; “Sabah oldu, uçak tanıtma bezlerini yaydık. Yukarıda bir uçak gördük, haber verdik. Keşif uçağıymış. Daha sonra bizim uçakları bir gördüm, kara bulut gibi geliyorlardı. Karşıdakiler bize sürekli, ‘Bekledim de gelmedin’ dinletiyorlardı. 5 gün boyunca bizimle dalga geçmişlerdi. Uçakları görünce havaya uçtuk. Mevzinin üzerine çıktım, ‘Gelin ulan’ diye bağırdım. Paraşütlerle alçak atlayış yapmaya başladılar, şu anki Ercan Havaalanı’na kadar yayıldılar. Ateş başladı; havanlar, toplar, tüfekler… Sabaha kadar çarpıştık. Şehitler, yaralılar vardı. Sabah 4 sıraları çekildiler. Biz de arka mevzilere çekildik. Komutanın biri, ‘Geri de gitsek öleceğiz, ileri de gitsek öleceğiz. Görevimizi yapalım, burada ölelim’ dedi. Biz tekrar mevzimize döndük” dedi.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 2’nci gününde adadaki asker sayısının arttığını belirten Aksal; “İkinci günü asker sayımız arttı. Eski havaalanına girip çıktık. 2 şehit, 3 yaralı verdik. Orada yiyecek bulduk, karnımızı doyurduk. Daha sonra havaalanının altına kadar alındı ve oradaki mevzilere yerleştik. Gece taarruz yaptılar. Bu arada biz bir sürü esir aldık. Üçüncü günün akşamı ateşkes oldu. 20 gün boşluk oldu. Ama onlar zaman zaman ateş ediyordu, biz de karşılık veriyorduk” ifadelerine yer verdi.
Aksal, 14 Ağustos tarihinde çatışmaların yeniden başladığını söyleyerek; “14 Ağustos’ta bir daha başladı. Bizim görevimiz Yunan Alayı’nı almaktı. İkinci harekâtta denizden gelenler çok kalabalık geldiler. Girne boğazından geçerken gördüğümde heyecandan delirecek gibi oldum. İkincisi de 3-4 gün gece gündüz sürdü. Son gün Yunan Alayı’na taaruza gidiyoruz. Önünde teller var, giremiyoruz. Uçaklar orasını yamultmuş. Tellere kadar gidiyoruz, önünde yatıyoruz. Üzerimize basıp geçen arkadaşlarımız oluyor ve vuruluyorlar. Arkadaşın için de yatıyorsun. Yalçın adında altın dişi olan bir arkadaşım vardı. ‘Yanımda vurulursan altın dişini ben alacağım’ diye şakalaşıyorduk. Yarım saat sonra kucağımda şehit oldu. Ağlıyorsun ama gözünden yaş gelmiyor artık” dedi.
Askerlik görevinin 1974 yılı Kasım ayında sona erdiğini belirten Aksal; “1974 yılının Kasım ayında görevim bitti. Türkiye’ye geldim, televizyonda, ‘İbrahim Aksal şehit oldu’ yazıyor. Annem ile ağabeyim genelkurmaya Ankara’ya gidiyorlar. Annem, ‘Ben oğlumu diri gönderdim, ölüsünü bana verin. Ben istemiyorum, orada kalmasın’ diyor. Aslında ben ölmedim. Subaylar bakıyor, ‘Anneciğim dün sağdı, bugün bilmiyoruz’ diyorlar, Edirne’ye gönderiyorlar. Askerlik bitti ve eve geldim. Evimin kapısının önünü öptüm. Kapıdan içeri girdim ve ilk yeğenim gördü. Görünce şaşırıp, ‘Amcam ölmemiş’ diye bağırdı. Annem televizyonun karşısındaydı, beni görünce bayıldı. Onu ayıltıp babamın oturduğu kahvehaneye gittim. Orada herkes beni kucakladı, herkesin elini öptüm. O günlerden hatıra olarak postallarımı da saklıyorum” diye konuştu.
UĞUR AKAGÜNDÜZ