Akalın, 2011 yılından bu yana süregelen kontrolsüz göçün ülkenin ekonomik, sosyal ve demografik yapısını olumsuz etkilediğini belirterek, bu sürecin Anadolu’nun kültürel dokusuna zarar verdiğini ifade etti. Türkiye’nin insani yardımlar konusunda üzerine düşeni fazlasıyla yaptığını ancak bu yükün artık sürdürülemez hale geldiğini söyledi.
Akalın, Türkiye’nin 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü kapsamında coğrafi çekinceye sahip olmasına rağmen milyonlarca yabancıya ev sahipliği yaptığını hatırlatarak, bu durumun ekonomik dengeyi bozduğunu ve vatandaşların refah seviyesini düşürdüğünü dile getirdi.
Özellikle büyük şehirlerde kira fiyatlarının artması, işsizliğin yükselmesi ve toplumsal huzurun bozulması gibi sorunlara dikkat çeken Akalın, sığınmacıların yoğun olduğu bölgelerde suç oranlarının arttığını ve demografik yapının değiştiğini belirtti.
"Türkiye bir sığınmacı kampı değildir, millî kimliğimizin korunması için köklü tedbirler almak artık bir zorunluluktur" diyen Akalın, göç yönetimi konusunda hızla uygulanması gereken çözüm önerilerini sıraladı:
Zorunlu geri gönderme programları başlatılmalı: Güvenli bölgelere dönüş süreci hızlandırılmalıdır.
Sınır güvenliği artırılmalı: Yasa dışı girişler kesinlikle engellenmeli, sınırlar askerî ve teknolojik tedbirlerle korunmalıdır.
Vatandaşlık dağıtımı durdurulmalı: Türk vatandaşlığının yabancılara verilmesi gözden geçirilmeli ve sıkı kurallara bağlanmalıdır.
Uluslararası baskı artırılmalı: Avrupa Birliği ve diğer kuruluşlar göç krizinin çözümü için destek vermeye zorlanmalıdır.
Göç yönetimi merkezileştirilmeli: Yerel yönetimler ve merkezi hükümet koordineli hareket etmelidir.
Son olarak, "Büyük Türk milleti kendi vatanında ikinci sınıf vatandaş olmamalıdır" diyen Akalın, yetkilileri göç yönetimi konusunda kararlı ve cesur adımlar atmaya davet etti. "Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir ve bu sorunu aşabilecek iradeye sahiptir" diyerek sözlerini tamamladı.
HABER MERKEZİ
Kaynak: Haber Merkezi