Türkiye’nin en önemli korku edebiyatı yazarlarından biri olan Mehmet Berk Yaltırık, Trakya Üniversitesi (TÜ) Edebiyat Topluluğu’nun düzenlediği “Korku ve Edirne Efsaneleri Üzerine Yazmak, Okumak” konulu söyleşiye katıldı.
Edirne’deki bir işletmede öğrencilerle bir araya gelen tarihçi yazar Yaltırık, Edirne ve Trakya bölgesindeki efsanelerden eserlerinin ortaya çıkış sürecine kadar birçok konuda konuştu.
Edirne’nin anlatı potansiyelini ortaya çıkaran unsurlara dikkat çeken Yaltırık; “Edirne’nin anlatı potansiyelini ortaya çıkaran en büyük unsur, burasının çok eski bir şehir olmasıdır. Bu potansiyel çok keşfedilmiyor. Ben çeşitli Edirne hikayeleri, efsanelerinin ayrıntılarında kalmış tarihi detayları çalışıyorum. Bunlarla ilgili makale yazıyorum ama bunların yapılması, yazılması 1987 doğumlu Mehmet Berk Yaltırık’a kalmamalıydı. Trakya bölgesindeki insanların, kendi malzemelerine sahip çıkıp, bunları araştırıp derlemesi ve halihazırda bulundurması lazımdı. Ben de korku yazan biri olarak gidip bu araştırmalardan, kitaplardan istifade edip, bunları yazmalıydım. Fakat bu benim ulusal çapta da yaşadığım bir sıkıntı oldu. Bir konu hakkında yazmak istiyorum, kaynak bulamıyorum. Doğrudan çalışılmamış, merak edilmemiş ve iğneyle kuyu kazar gibi kaynak taramaya başlıyorum. Romanlarıma, hikayelerime malzeme topluyorum. Sonra bir bakıyorum ki bir makale ya da kitap konusu toplamışım. O da sizlerle bir kitap olarak buluşuyor. Dolayısıyla Edirne’nin bu potansiyelinin iyi değerlendirilmediğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Yaltırık, sadece insanların beğenisine eserler sunmak değil, aynı zamanda insanların korku türüne dair ön yargılarını kırmaya çalıştığını belirterek; “İnsanlar dışarıdan bakınca tamamen entelektüel bir merakla bu işe bulaşmış biri günü görüyorlar ama zorunluluktan bu kadar donanımlı olmak durumunda kaldım. Bu hâlâ da sürüyor” dedi.
Edirne’nin ‘Hayalet Gelin’ gibi meşhur bir motifi olduğunu söyleyen Yaltırık; “Farklı varyantlarla anlatılır ki Trakya’da kırsala indiğimiz zaman hikayelerin çeşitleri daha da artıyor. Zengin bir motif. Ama bu hayalet gelini müstakil olarak konu alan bir folklorik çalışma henüz yapılmış değil. Korku filmi izlediğimde en çok özendiğim şey; sahneye çıkan yaratığı gören kişi kütüphaneye gidiyor, o konuyla ilgili bir sürü literatür var ve hiçbiri set icabı yapılmamış. Hepsi gerçek kitaplar. Lovecraft’ı, Bram Stoker’ı, Dracula’nın binbir çeşit baskısını görüyorsun. Ben kitapçıya korku kitabı sorduğumda, şansıma Stephen King oluyordu. Türk yazar olmadığını söylüyorlardı. Niye olmadığını sorguluyordum. O, içimde bir eksiklikti. Benden önce yapılması gereken işler 2000’lere kaldığı için, Türk korku edebiyatı 2000’lerde internet üzerinden başladığı için, sonradan yayın evlerini ikna edebildikleri için bugün etkinliklere gidiyoruz ama bu durum 1 günde gelinmiş bir netice değil. Bu eksiklik beni yazmaya itti” sözlerine yer verdi.
Yaltırık, Edirne’de kendisini en çok etkileyen hikâyeyi de açıklarken; “Edirne’de birçok efsane var ama benim en çok etkilendiğim, Atatürk Bulvarı üzerinde olan ve günümüzde Zorlutuna Konağı olarak bilinen, eski adı Dertli Mustafa Efendi Konağı olan konakta yaşanan bir efsanedir. Dertli Mustafa Efendi Konağı’nın adının neden ‘Dertli’ olarak anıldığını merak ettim. Edirne’ye yeni geldiğim bir dönemdi ve araştırdıktan sonra öğrendim. Orada Edirne’nin en zengin beylerinden biri yaşıyormuş. Oğlunu, Bulgar komitacıları rehin alıyorlar ve para istiyorlar. Pazarlık sırasında çatışma çıkıyor ve oğlu öldürülüyor. Adam, oğlunu kaybetmenin üzüntüsünden gittikçe fakirleşiyor. Bu efsane dikkatimi çekmişti. Bunun dışında ‘Edirne’nin ardı da bayler’ adlı türküde geçen bir Rum kızı ile buradaki bir delikanlının aşkı ve Meriç köprüsü üzerinde kaçarken öldürülmeleri de dikkatimi çekmişti. Bu hikayeleri duyuyorsun ve o yerlerden geçerken nasıl yaşanmış olabileceğini düşünüyorsun. Hunaşamzade adlı eserime de bu efsanenin küçük bir detayını koydum. Eserlerimde bunlara referans vermeyi seviyorum. Bunu herkes bilmiyor ama 1-2 okur bile fark etse hoşuma gidiyor” dedi. Söyleşi, soru ve cevap bölümünün ardından sona erdi.
UĞUR AKAGÜNDÜZ
Kaynak: UĞUR AKAGÜNDÜZ