Edirne Kent Konseyi Kadın Meclisi ve Gençlik Çalışma Grubu tarafından düzenlenen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Paneli, bugün DİSK Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Panele, Edirne Belediyesi Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu, kentteki kadın hakları savunucuları ve vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi.
Panelde konuşmacı olarak Emine Ayas, Remziye Şahin Cankıran, Serap Sevinç, Sevcan Arslan ve Şenay Salam yer aldı. Panelde, kadınların ilham verici hikayeleri, mücadeleleri ve başarıları konuşularak dayanışma çağrısında bulunuldu.
Açılış konuşmasını ve panel moderatörlüğünü yapan Edirne Kent Konseyi Gençlik Çalışma Grubu üyesi Nilsu Budak; “Bugün toplanma amacımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü anmak, yas tutmak, kutlamak olmadığını hatırlatarak sözlerime başlamak isterim. Bugün, kadınların toplumsal hayatta karşılaştıkları eşitsizlikleri konuşmak, cam tavanları kıran kadınların hikâyelerinden ilham almak ve dayanışmamızı güçlendirmek için buradayız. Cam tavan dememin sebebi kadınların ve dezavantajlı grupların iş hayatında veya toplumsal alanda belirli bir noktaya kadar yükselmelerine izin verilirken, daha üst kademelere çıkmalarını engelleyen görünmez ama güçlü bariyerleri ifade eden bir kavram olmasıdır. Cam tavanı kırmak ise, bu eşitsizliklere meydan okumak, kadınların hak ettikleri yerlere gelebilmeleri için fırsat eşitliği sağlamak anlamına gelir. Bugün burada yaptığımız gibi, bu konular üzerine konuşmak, farkındalık yaratmak ve değişim için adım atmak, bu görünmez duvarları yıkmanın en önemli yollarından biridir” dedi.
Panelde konuşmacı olarak yer alan Emicustom atölyesi sahibi Emine Ayas; “Kendimden ve nasıl tutkuyla bağlı olduğum meslek hayatımdan, yani gümrük işletmeden moda tasarımına uzanan yolculuğumdan bahsetmek istiyorum. Ben Trakya Üniversitesi Gümrük İşletme mezunuyum ama ilk moda tasarımcısıyım. Mezun olduktan sonra yıllarca çeşitli ithalat-ihracat firmalarında ithalat-ihracat sorumlusu olarak çalıştım. Tabii ki farklı iş deneyimlerim de oldu ama itiraf etmeliyim ki bu işler hiç bana göre değildi. İçimde her zaman farklı bir ışık vardı ve sanat, yaratıcılık hep beni cezbeden şeylerden biriydi. İçimdeki küçük sanatçıyı hiçbir zaman bastıramadım, susturamadım. Zaten bunu yapmak da istemiyordum. Farklı işlerde uğraşırken bile hep üretim çabasındaydım, o küçük sanatçı beni hiç rahat bırakmıyordu. Kıyafetler üzerine boyamalar yapıyordum, çizimler yapıyordum. Bu çok alışılagelmiş bir şey değildi. Bir gün sosyal medyada bir sanatçıyla karşılaştım ve onu takip etmeye başladım. O da benim gibi kıyafetler üzerine tasarımlar yapıyordu, çizimler yapıyordu. Bu beni çok etkiledi ve ondan ilham aldım. Bir gün dolabımı açtığımda çok beyaz bir ayakkabımı fark ettim ve çok beyaz olduğu için beni rahatsız etti, üzerine boyama yapmak istedim. Kişiselleştirmek istediğim ayakkabımı, eşim müzikle uğraşıyor. Onun şarkı sözlerini yazmaya başladım. O an benim için çok anlamlıydı çünkü hem meslek hayatımda attığım ilk adımdı, hem de eşimin şarkı sözlerini yazmış olması beni çok mutlu etti. Şu an o ayakkabıları atölyemde saklıyorum. Daha önce farklı bir işte çalışırken, ithalat ve ihracat firmalarında, yine bu işlerle uğraşıyordum. Yani hobim vardı ve hobimi birilerine hediye ederek içimdeki sanatçıyı mutlu ediyordum. Bir gün patronumla aramızda bir tartışma yaşadım. Eminim sizin de hayatınızda böyle anlar olmuştur. O gün gerçekten çok üzücüydü, çünkü haksızlığa uğradığımı düşündüm. Ama sanırım şimdi o patrona çok şey borçluyum, ona bir teşekkür borçluyum. İyi ki o gün o üzücü olay yaşandı ve bugün buradayım. Aslında heyecanlanmayacağımı düşünmüştüm ama işimi anlatırken çok heyecanlandım. Ve aslında o, benim için bir kırılma günüydü. O gün üzerine sanat çalıştım, çizim yaptım, hayal edip tasarladığım ürünleri insanlarla buluşturma vakti gelmişti. Bu süreç, sokaklarda başladı. Çünkü sanat böyle bir şeydi; görünmeyeni görünebilir kılabilmek ve insanlarla tanıştırabilmekti. Ben hayallerimi, fikirlerimi, tasarımlarımı kıyafetler üzerinde ifade ediyordum ve artık bunları insanlarla buluşturmalıydım. Pazarda tezgah açarak ürünlerimi insanlarla tanıştırmaya başladım. Bu, iş hayatımın ve hayallerimin başlangıcıydı. Sonrasında çok güzel şeyler yaşadım. Ürünlerimi insanlarla tanıştırırken, bazen onları satmak değil, tanıtmak istiyordum. Bir kadın olarak bu sektörde var olmanın zorluklarını da yaşadım. Toplumda, bir kadın olarak iş yapmanın zorluklarını yaşadım. Hepimizin hayatında, bizleri aşağı çekmeye çalışan insanlar vardır. Bu insanlar bazen ailemizden, yakın çevremizden, dostlarımızdan olabilir. Ama eğer siz kendinizle iyi bir arkadaşsanız, en iyi dostsanız ve baş koyduğunuz yola inanıyorsanız, bu tür insanların söylediklerinin hiçbir önemi yoktur. Kimsenin onayına ihtiyaç duymadığınızda, bunların hiçbiri anlam kazanmaz. Ben tek başıma yürüdüm ve başardığımı düşünüyorum. Ürünlerimi insanlarla buluşturdukça işimi daha da büyütmeye karar verdim. Bir gün Saray Caddesi'nde dolaşıyordum ve üretici kadınlar grubunun alanını gördüm. Edirne Belediyesi'nin üretici kadınlara sunduğu imkanlarla burada satış yapmaya başladım. Kot deri ceketlerim ve kol ceketlerim üzerine çizimler yapıyordum. Bu çok dikkat çekti çünkü burası turistik bir bölgeydi ve çok fazla insan tanıdı işimi. Bu beni gerçekten çok mutlu etti. Çünkü ben görünmeyen bir sanatçıyım ve görünmek istiyordum. Artık işimi tamamen hobi olmaktan çıkarıp bir mesleğe dönüştürmeye karar verdim. Her zaman işime inandım ve işime olan güvenimi bir an olsun kaybetmedim. Stantlardaki çalışma arkadaşlarımızla çok güzel dostluklar kurduk. Üretici kadınlarla birlikte çalıştım ve oradaki insanlardı ki bu yolu bana ışık tutacaklardı. Bir gün bir öğretmenle tanıştım, o da halk eğitimi alanında dikiş eğitimi veriyordu. Onun hikayesi de burada başlamıştı. Ben ona çok teşekkür ediyorum, çünkü onun sayesinde işimi daha da geliştirdim. Şu an yanımda oturan sevgili hocam, o da o dönemde yanımdaydı. Ben ona, herkesin huzurunda çok teşekkür ediyorum, çünkü o benim yoluma ışık tuttu. Şu an, ürünlerimin üzerine sadece çizim yapmakla kalmıyor, aynı zamanda dikiş yaparak da fikirlerimi hayata geçiriyorum. Ve evet, bugün buradaysam aslında bu sadece tek başıma yaptığım bir mücadele değil. Bu, benden önceki cesur kadınların açtığı yolda yürümekle mümkün oldu. Bugün buradaysam, buradayım çünkü kadınların özgürce yaşayabileceği ve mesleklerini icra edebileceği bir dünyayı inşa etmenin mümkün olduğunu gördüm. Sanat, moda veya herhangi bir alan fark etmeksizin, tüm kadınların gücünü, zarafetini ve mücadelesini anlatmaya devam edeceğim. Tıpkı benden önceki güçlü kadınlar benim yoluma ışık tuttuğu gibi, ben de bundan sonraki güçlü kadınların yoluna ışık tutmaya devam edeceğim. Bugün yolculuğuma tanıklık ettiğiniz için, beni dinlediğiniz ve yolculuğumu anı bıraktığınız için hepinize çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.
“İŞİN CİNSİYETİ YOKTUR”
Eski Sanayi Sitesi’nde oto lastik tamircisi olarak çalışan Remziye Şahin Cankıran, erkek egemen bir sektörde kadın olarak çalışmanın zorluklarını paylaşarak; “Ben çok farklı bir sektördeyim. Edirne Eski Sanayi Sitesi’nde otomobil satış ve servis dükkanı işletiyorum. Mesleğe 1992 yılında başladım. Aslında iş arıyordum, önüme çıkan ilk işti. O yüzden girdim. Zor bir meslek ama ben mesleğin cinsiyeti olduğuna inanmıyorum. İşin cinsiyeti yoktur, işinizi seviyorsanız her işte her işi yapabilirsiniz. Kadın isterse her şeyi yapabilir. Ben erkek söyleminin tam tersine kadının doğuştan artı bir önde olduğuna inananlardanım. Çünkü üretmeyi severiz ve kadın elinin değdiği her yerde işler daha düzgün daha muntazam yürür. İlk zamanlar farklı tepkilerle karşılaştım. Sanayiye gelen müşterilerin yüzde 80’i erkekti, artık yarı yarıya geldi bu durum. Yapamayacağım ve başaramayacağım gibi önyargılar vardı, hepsini kırdım. Ben işini seven insanlardanım işimi sevdiğim için de kendi kendimi geliştirdim. Sanayide artık eleman yetiştiriyorum” ifadelerini kullandı.
“NİCE ÇOCUKLARA KİTAP OLDUM KALEM OLDUM”
İkinci el satış mağazası sahibi Serap Sevinç; “Mağazamda, sosyal medya hesabımda anlatamaya devam ediyorum. Bana fırsat verilen her yerde anlatmaya devam emceğim. Tekstil endüstrisinin ve moda sektörünün şu andaki gezegene, dünyaya ve insana nasıl zararlı olduğunu. Giymediklerimizin nasıl iyiliğe dönüşebileceklerini, güzel ve şık olmanın daha ekonomik ve etik yollarının da olduğunu anlatmaya devam ediyorum. Asla pes etmedim ve asla kendimi başarısız hissetmedim. Kendime her an söylediğim bir şey vardı; ‘Ben asla kaybetmem, ya kazanırım ya öğrenirim. Her öğrendiğimi de işime kattım, yoluma devam ettim.’ Nice güzel insanlarla tanıştım bu yolda. Nice çocuklara kitap oldum kalem oldum. İşimin en sevdiğim kısmı da bu oldu. Sokaktaki canlılara bir kap mama oldum” dedi.
“HAYALİMİ YAŞIYORUM”
Terzi ve usta öğretici Sevcan Arslan, hayalini yaşadığını söyleyerek; “10 yıl kadar fabrikada çalıştım, sağlık sorunları nedeniyle bu işi bırakmak zorunda kaldım. Dikiş dikmek bana büyük bir mutluluk veriyor. Bir süre evde çeşitli çantalar, yastıklar ve farklı ürünler yaparak zaman geçirdim. Daha sonra üretici kadınlar pazarına kaydımı yaptırdım. Gidip gelmeye başladım. Sonra Sevim Karaman’la tanıştım. O benim içimdeki güveni dışarı çıkarmama yardım etti. Kendime daha güvenerek yoluma devam ettim. Sınavlara girerek usta öğretici belgemi aldım. Kurs vermeye başladım, usta öğretici olmak benim hayalimdi. Kursta amacım, kadınlara kendi ihtiyacını karşılayacak kadar dikiş ve basit kesimi öğretmekti. Bunu başardığımı düşünüyorum. Hayalimi yaşıyorum” şeklinde konuştu.
“EN BÜYÜK DESTEKÇİM EŞİM”
Aşçı ve esnaf lokantası sahibi Şenay Salam; “Başından beri en büyük destekçim eşim oldu. Onun sayesinde sürücü belgesi aldım, kendime güvendim ve bu yola çıktım. Şu anda ev yemeği çıkardığım dükkanım var. Yarışmalara katıldım, çeşitli başarılarım oldu. Kadınların kendine güvenmesi ve asla vazgeçmemesi gerekiyor. Olduğum yerden çok mutluyum, öğrenmeyi çok seviyorum” dedi.
Panel, Edirne Kent Konseyi Gençlik Çalışma Grubu Başkanı Berkant Kul’un “Erkek Dediğin Yerini Bilecek” konuşması ile devam etti. Kul, konuşmasında kadın hakları alanında yaşanılan sorunlar sadece kadınları değil bütün toplumu etkilediğini belirterek; “Bugün burada bir kutlama yapmak, bir anma töreni düzenlemek ya da sadece 8 Mart’ın sembolik anlamını hatırlamak için toplanmadık. Bugün, kadınların yüzyıllardır süren hak mücadelesini anlamak, bu mücadelenin neden hala devam ettiğini görmek ve en önemlisi bu mücadelenin bir parçası olmak için buradayız. Kadın hakları alanında yaşanılan sorunlar sadece kadınları değil bütün toplumu etkilemektedir. Ve bu noktada erkekler olarak bizlerin nerede durduğumuzu, bu mücadelede hangi rolleri üstlenmemiz gerektiğini sorgulamamız gerekir. Gerçek şu ki erkekler olarak kadınların mücadelesine sadece destek veren değil, aktif bir şekilde dönüşümün parçası olan bireyler olmalıyız. Erkeklerin sorumluluğu, sadece eşitlik söylemlerini dile getirmek değil, bunu hayatın her alanında hayata geçirmek, değişimin aktif bir parçası olmaktır. Eşit bir yaşam; yalnızca yasalarla, söylemlerle değil, değişimle, dayanışmayla, birlik ile mümkündür. Erkek dediğin yerini bilecek. Kadının yanında olacak, hak mücadelesini destekleyecek ve üzerine düşen sorumluluğu alacak. Çünkü bu mücadele, yalnızca kadınların omuzlarına bırakılacak bir yük değil, gerekirse hepimizin altında ezileceği fakat yılmadan beraber omuzlayacağı ortak bir sorumluluktur” diye konuştu.
Panel, teşekkür belgesi ve Edirne Kent Konseyi Gençlik Çalışma Grubu üyesi Nur Bakhaş’ın hediye kutusu konuşması ile sona erdi.
HİLAL PEKER
Kaynak: HİLAL PEKER