Yılbaşı Ağacı Geleneği Kime Ait?

TAKSAV Edirne Temsilciliği’nin düzenlediği “Yılbaşı Ağacının Kültür Tarihi (Bir ‘Beni Rahat Bırakın’ Öyküsü)” konulu söyleşide Arkeolog Dr. Umut M. Doğan, yılbaşı ağacının geçmişten günümüze tarihi serüvenini anlattı. Doğan, her yıl gündeme gelen yılbaşı ağacı geleneğinin kime ait olduğuna dair sorunun cevabını da açıkladı.

Haber Giriş Tarihi: 26.12.2024 09:18
Haber Güncellenme Tarihi: 26.12.2024 09:18

Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf (TAKSAV) Edirne Temsilciliği tarafından düzenlenen Arkeoloji Atölyesi devam ediyor.

TAKSAV Edirne Salonu’nda düzenlenen atölye kapsamında Arkeolog Dr. Umut M. Doğan tarafından “Yılbaşı Ağacının Kültür Tarihi (Bir ‘Beni Rahat Bırakın’ Öyküsü)” konulu söyleşi gerçekleştirildi. Vatandaşların ilgi gösterdiği söyleşide Doğan, yılbaşı ağacının geçmişten günümüze ulaşan tarihi serüvenini anlattı. Yılbaşı ağacının hikayesini anlayabilmek için arkeolojinin çalışma disiplininden yararlandığını belirten Doğan, yılbaşı ağacını anlayabilmek için Paleolitik çağ, Şamanik felsefe, göçebeliğin gücü ve senkretizm üzerinde bazı olayların netleştirilmesi gerektiğini söyledi.

“DOĞADA GÖRDÜKLERİ HER ŞEYE BİR ANLAM VERDİLER”

Paleolitik çağda insanın doğaya karşı savunmasız olması nedeniyle ölüm korkusu yaşadığına ve doğada gördüğü her şeye bir anlam verdiğine dikkat çeken Doğan, insanların zaman içerisinde yerleşik düzene geçmesiyle doğayı kontrol etmeye başlaması sonucu, ‘Dağ kudretli bir güçtür. Belki bir şeyleri yaratan odur’ gibi düşüncelerin din kültürünü ortaya çıkardığını belirtti. Dinsel kültürün en temelinde Şamanik düşünce olduğunu söyleyen Doğan, insanlığın en eski dinsel yapısının Şamanik düşünce olduğunu ve doğada yaratıcı güçlere olan inançla açıklandığını belirtti.

“KUTSAL RUH OLARAK ALGILANIYORDU”

İnsanların anlam yüklediği en önemli şeylerden birisinin de ağaçlar ve ormanlar olduğunu söyleyen Doğan, insanlık tarihi içerisinde ağaçlar ve ormanlık sahaların kutsal ruh olarak algılanmaya başlandığını açıkladı. Sibirya bölgesindeki Şamanlara göre ormanın bir ruhu olduğunu ve ormanın ruhunu, ormanın derinliklerinde yaşayan ak saçlı ve ak sakallı bir ihtiyar gibi düşündüklerini belirten Doğan, aynı düşüncenin Türklerin de içinde bulunduğu Altay yöresi kültürlerinde de bulunduğunu söyledi. Doğan, görkemli ağaçların her birinin bir atanın ruhunu temsil ettiğine ve kutsal bir imge olarak kabul edildiğine dikkat çekti.

“ODİN’DE KOZMİK AĞAÇ İNANCI VARDI”

İskandinavya’nın en büyük tanrılarından birisinin Odin olduğunu belirten Doğan, Odin’in inancına göre yer altından başlayıp yer yüzüne doğru çıkan ve kâinatın sonsuzluğunu temsil eden bir kozmik ağaç inancı olduğunu açıkladı. Doğan, Odin için yapılan Yule Festivali’nde kutsal ağaçların rengarenk eşyalar ve bereketi simgeleyen meyvelerle süslendiğini söyledi.

“KELT GELENEĞİNDE KUMAŞ BAĞLAYIP ADAKTA BULUNMA GELENEĞİ VARDI”

Doğan, göçebe toplumlarda ise ağacın, tanrılar katına çıkmak için bir basamak olarak kabul edildiğine dikkat çekerek; ağaca tırmanma ritüellerinin Şamanik toplumlarda çok yaygın olduğunu ve tanrıya ulaşmak olarak kabul edildiğini belirtti. Kelt geleneğinde ağaç dallarına kurdele ve kumaşlar bağlayarak adaklarda bulunma geleneği olduğunu açıklayan Doğan, ağaçlara bağlanan her bir kumaşın kainattaki bereketi artıracağına dair bir inançları olduğunu söyledi.

OSMANLI’DA NAHIL AĞACI SÜSLENMESİNE DİKKAT ÇEKTİ

Kenya’da günümüzde yaşayan kabilelerin de bölgedeki en görkemli ağacı, atalarının ruhu olarak kabul ettiğini yapılan antropolojik araştırmalarla anlaşıldığını belirten Doğan, ormanların da iyi ve kötü ruhların yaşadığı bir ev olarak kabul ettiklerini söyledi. Ağacın süslendiği bir başka inancın ise Kibele inancı olduğunu açıklayan Doğan, Osmanlı döneminde yapılan bir düğün töreninin de gravürüne dikkat çekti. Doğan, törende meydana nahıl ağacı dikildiğini ve ağacın çeşitli meyveler ve adaklarla süslendiğini belirtti. Doğan, nahıl ağacı geleneğinin Osmanlı’ndan yakın döneme kadar devam eden bir gelenek olduğunu ifade etti.

“AVRUPA GELENEKLERİNDEN HIRİSTİYANLIĞA GEÇMİŞ OLABİLİR”

Geleneksel Hıristiyan teorisine göre ağaçlara ya da ormanlara tapmanın ya da kutsal kabul edilmesinin, kabul edilebilir bir şey olmadığına dikkat çeken Doğan, yeni ahitte Noel kutlaması, bir ağaca simgeler asılmasına dair hiçbir ibare bulunmadığını söyledi. Havarilerin de Noel kutlaması yapmadıklarını dile getiren Doğan, günümüzde de birçok Hıristiyan mezhebinin Noel kutlamalarını kabul etmediğini ve bunun paganizme dayandığını kabul ettiğini belirtti. Noel ağacı oluşturma geleneğinin, Avrupa geleneklerinden Hıristiyanlığa geçmiş olabileceğini söyleyen Doğan, toplumları Hıristiyanlığa daha kolay adapte edebilmek için ağaç süsleme geleneğinin 16’ncı yüzyılda ilk defa Almanlarda kullanılmaya başlandığını belirtti.

“EĞLENCE MOTİFİNE DÖNÜŞTÜĞÜ KABUL EDİLMELİ”

Paleolitik düşünce tarzını göçebelerin dünyanın her yerine yaydığını söyleyen Doğan, yerleşik toplumlara, büyük devletlere dönüşseler bile göçebelikten gelen izlerin sürdürüldüğünü ifade etti. Doğan, kültürlerin iç içe geçtiğine dikkat çekerek, yılbaşı ağacı geleneğinin Türk, Hıristiyan, Babil ya da bir başkasına ait bir gelenek olmadığını söyledi. Doğan, 21’nci yüzyılda modern insanın, yılbaşı ağacını rengarenk süslenen bir eğlence motifine dönüştüğünü kabul etmesi gerektiğini dile getirdi.

UĞUR AKAGÜNDÜZ