Yaraş’tan Saros’un Mecidiye Kalesi sunumu

Prof. Dr. Ahmet Yaraş, Saros Körfezi’ndeki en önemli tarihi kalıntılardan biri olan Mecidiye Kalesi’nde 2022’den beri gerçekleştirilen kazı çalışmalarını anlattı. Yaraş, sunumunda bölgede bulunan eserlere dikkat çekti.

Haber Giriş Tarihi: 14.11.2023 15:21
Haber Güncellenme Tarihi: 14.11.2023 15:21
https://batiekspres.com/

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü ve Arkeoloji Topluluğu tarafından bugün 2022-2023 yılı çalışmaları programı düzenledi.

Eczacılık Fakültesi Gazi Mustafa Kemal Atatürk Konferans Salonu’nda düzenlenen programa; Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yüksel Topaloğlu, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Program, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitler anısına bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Dört oturumda düzenlenen programın açılış konuşmasını Dekan Topaloğlu gerçekleştirdi. Topaloğlu, konuşmasında düzenlenen programın önemine dikkat çekerek, katılımcılara teşekkür etti.

“2023’TE KAZILARA BAŞLADIK”

Programın ilk oturumunda Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaraş, 2023 çalışmaları ile ilgili sunum yaptı. Yaraş, sunumunda Mecidiye Kalesi kazıları ile ilgili bilgi verdi. Mecidiye Kalesi kazılarının 2022 yılında Edirne Valisi Kürşat Kırbıyık ve Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’nun teklifi ile başladığını belirten Yaraş; “2022 yılında 1 hafta süren arazi tespit çalışması yaptık. 2023 yılında kazı izni, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Ocak ayında geldi ve 2023 yılında kazıya başladık. Bu kazıyı Edirne Müze Müdürlüğü adına yapıyorum” ifadelerini kullandı.

“7-8 YERİN ARKEOLOJİK SİT ALANI OLMASINI SAĞLADIK”

Yaraş, kazının öğrencilerle birlikte gerçekleştirildiğini söyleyerek; “2023 yılında 2 ay süren kazıya başladık. Saros Körfezi’nin kuzeyinde yer alan Mecidiye Kalesi, çok fazla bilinen ve üzerinde araştırma yapılan bir yer değil. Bölgede Mecidiye Kalesi başta olmak üzere çevrede yaptığımız küçük çalışmalar sonucunda 7-8 tane kale kalıntısının ya da ören yerinin arkeolojik sit alanı olmasını sağladık. Bu bile başlı başına önemli bir kriterdir. Çünkü bölge yeteri kadar taranmadığı, envantere tabi tutulmadığı için pek çok yer hiçbir literatürde geçmiyordu” dedi.

“23 TANE KAÇAK KAZI TESPİT ETTİK”

Saros Körfezi’nin en önemli yerlerinden birinin Mecidiye Kalesi olduğunu vurgulayan Yaraş; “Buradaki kazılardan önce ne yazık ki bütün Trakya’da olduğu gibi Mecidiye Kalesi’nde de 23 tane kaçak kazının olduğunu tespit ettik. Hatta iş makinalarıyla kazıların yapıldığı, çevredeki ören yerlerinde rahatlıkla görülebiliyordu. Sayın Kürşat Kırbıyık’ın katkılarıyla Valilik, buradaki bir binayı kazı evi olarak tahsis ettirdi. 3 katlı eski belediye binası şu anda Mecidiye Kalesi’nin kazı evi olarak duruyor. Bu kadar temiz ve güzel bir binanın bize verilmesi nedeniyle Sayın Kürşat Kırbıyık’a minnettarız” sözlerine yer verdi.

“HEM TİCARET, HEM DE GÜVENLİK AMACIYLA İNŞA EDİLMİŞ”

Yaraş, Mecidiye Kalesi’nin daha önce birinci derece arkeolojik sit alanı ilan edildiğini söyleyerek; “Ama burada boylu boyunca uzanan müthiş bir alüvyon dolgu söz konusu. Mecidiye Kalesi daha güneyde yer alıyor ve kalenin bir planı çıkartıldı. Denizin kenarında kurulması nedeniyle hem ticaret, hem de güvenlik amacıyla inşa edilmiş bir kale. Alüvyon dolgunun olduğu yerde klasik döneme ait bir kent var. O kentin korunması amacıyla burada kale inşa edilmiş. Saros’un tam orta noktasını oluşturuyor. Kale kalıntısında çok fazla mimari kalıntı yok. Ama en sağlam kalanı, dört tarafını çeviren, farklı boyutlardaki surlardır. Özellikle kalenin çok uzun soluklu kullanıldığını gösteriyor. Biz, 4 ayrı döneme ait sur kalıntısının varlığını tespit ettik” dedi.

“ANTEFİKS PARÇASI TESPİT ETTİK”

Mecidiye Kalesi’nin yakınında bulunan Harmantepe adlı bölgenin de birinci derece arkeolojik sit alanı ilan edildiğini açıklayan Yaraş; “Çünkü burada bir antefiks parçası tespit ettik. Bu parçanın, Helenistik döneme ait olması gerekiyordu. Ama bu bölgenin askeri bir bölge olması ve çok yoğun maki bulunması nedeniyle ne yazık ki bütün alanı gezemedik. Kalenin dışındaki pek çok yerde böyle amforaları veya mimari taşınmazları tespit ettik” ifadelerine yer verdi.

“KALENİN BATI DUVARI VE KUZEY KISIMLARI ÇOK ÖNEMLİ”

Kazı çalışması sırasında Mecidiye Kalesi’nin bulunduğu bölgeyi perde ile çevirerek koruma altına aldıklarını belirten Yaraş; “Kalenin özellikle batı duvarı ve kuzey kısımları çok önemliydi. Çünkü batı duvarının olduğu yerde giriş kapısının olması gerekiyordu. Bunlar ne yazık ki köylüler tarafından taş ve toprak çekilmesi nedeniyle tahribata uğramış ve büyük yıkımlar olmuş. Ama 2 küçük kule kalıntısı korunmuş. Kazının son aşamasında burasının nasıl bir giriş olduğunu saptamak için bir çalışma yaptık. Duvarların ne kadar erkene gittiğine şahit olduk. Muhteşem bir batı surunun olduğu, öğrencilerimizin yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya çıktı. Duvar kalınlıklarının ne kadar geniş olduğu, özellikle birkaç evrenin yapıldığını gördük. Ama belli ki 13’üncü yüzyılda ciddi anlamda bir değişiklik olduğunu gözlemledik” dedi.

“EN ERKEN HELENİSTİK SURLARIN VARLIĞINI ORTAYA ÇIKARDIK”

Yaraş, kalenin dar bir girişi bulunduğunu söyleyerek; “Alüvyon alanın antik çağda deniz olması nedeniyle girişlerin batıdan yapıldığına tanık oluyoruz. Alanda çok yoğun maki vardı. Makinin kaldırılması ciddi bir problemdi. O da kurumların katkılarıyla çevre köylerden gelen işçiler tarafından kaldırıldı. Böylece daha rahat kazı ve tespit çalışması yapmamız sağlandı. Özellikle kuzeydeki kulede yoğun bir kaçak kazı olduğu gözlemlenebiliyor. Helenistik döneme ait bir duvar tespit edildi. Yerleşmede arkaik, klasik, helenistik döneme ait seramik parçaları bulduk. Ama somut olarak helenistik döneme ait bir duvarın olması, en erken helenistik surların varlığını bu çalışma ile ortaya çıkardı” sözlerine yer verdi.

“MAHZENİN İÇİ DEFİNECİLERİN TALANINA UĞRAMIŞ”

Helenistik duvarın, bölgede bulunan ana kayanın oyularak devam ettirildiğine dikkat çeken Yaraş; “Ana kayanın mimaride kullanıldığını görmeniz mümkün. Kalenin tam orta noktasında bir mahzen yapısı var. Ana kaya oyularak mahzen yapılmış. İçi ise definecilerin talanına uğramış ve çok ciddi alüvyon dolgu var. Bunun tamamen temizlenmesi çok büyük bir iş gücü gerektiriyor. Kalan kısıtlı zamanda 2 noktada sondaj açılması ihtiyacını gördük. Küçük sondajlarla ana kayaya inmeye çalıştık. Birisinde indik. Geç döneme ait duvar kalıntılarını gördük” ifadelerine yer verdi.

“DEFORME OLMUŞ BİR HAÇ BULDUK”

Yaraş, kalenin yüzeyinde Traklara ait bir adak çukuru olduğunu söyleyerek; “Bunu derinleştirdik ve tam olarak kale planına oturtmaya çalıştık. Yüzeyde yaptığımız makilerin kaldırılması çalışmasında bir pitosun ağız kenarına ait dudakta Hermes’in atribüsünü bulduk. Bu da önemlidir. Dolayısıyla burası, Helenistik dönemden itibaren yaklaşık 250-300 kişinin konaklayabileceği, savunma amaçlı konaklama yaptığı bir yer olması gerekiyor. Onlara dair çok sayıda seramik vardı. Klasik Roma ve Bizans dönemine ait seramik parçaları tespit edildi. Özellikle Bizans seramikleri önemliydi. Kazıların sondajlarından bir tanesinde de demir bir haç ortaya çıkartıldı. Çok deforme olmuş bir haç olmasına rağmen bizim için yegâne arkeolojik objeydi” dedi. Yaraş, sunumunun sonunda çalışmalara katılan öğrencilere ve destek verenlere teşekkür etti.

UĞUR AKAGÜNDÜZ