Trakya'da yaz aylarıyla birlikte insan kaynaklı ve artan hava sıcaklığı nedeniyle çok sayıda yangın çıkıyor, bu yangınlarda ekili ve anızlı tarım arazileri zarar görüyor. Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli'de bu yılın haziran, temmuz ve ağustos aylarında, sigara, kibrit ve benzeri yakıcı maddeler, balya ve biçerdöver makineleri kaynaklı, elektrik tellerinin kıvılcım atması, atıl çöplerin yakılması ve insan kaynaklı arazi yangınları çıktı.
Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli İl Tarım ve Orman Müdürlükleri ve itfaiye müdürlüklerinin verilerine göre, Edirne'de 700 dekar ekili, 10 bin dekar anızlı, Tekirdağ'da 2 bin 515 ekili, 23 bin 200 anızlı, Kırklareli'de 200 dönüm ekili, 500 dekar anızlı alan çıkan yangınlardan etkilendi. Bu yangılarda Trakya'da 3 bin 410 dekarı buğday, ayçiçeği, arpa, kanola gibi ürünlerin ekili bulunduğu tarla ile 33 bin 700 dekar da anız olmak üzere toplam 37 bin 110 dekar tarım alanı zarar gördü. Geçen yıl ise aynı tarihler arasında Trakya'da 2 bin 210 dekar ekili ile 5 bin 38 anızlı olmak üzere toplam 7 bin 248 dekar tarım alanı zarar görmüştü.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su Kaynakları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta, anız yangınlarında bu yıl artış olduğunu ve bunların toprağa zarar, çiftçiye de ekonomik anlamda etki olduğunu söyledi. Orta, "Çiftçilerin anız yakmalarından kaynaklandığı söyleniyor. Ben buna çok katılmıyorum. Özellikle Trakya bölgesinde ovadaki son ürün kalkmadan, son üründe ayçiçeğidir en son hasat olur. İşte kavun, karpuz zaten buna dahil etmiyoruz. Kalkmadan hiçbir çiftçi ki son zamanlarda zaten anız yakmak diye bir hadise kalmadı, çiftçiler bilinçlendi, bu yangınlar mümkün olmaz. Bir enerji iletim hatlarından, ikincisi de esasında en büyük sıkıntı Trakya'da hepimizin bildiği gibi büyük Oba Koruma Projesi altında olan alanlarda bile insanlar tarım alanlarının içerisinde aldıkları birkaç metrekare, birkaç dekarlık alanların hemen etrafını çevirip içerisine bir konteynır koyup orada bir yaşam alanı oluşturuyorlar. Ve bu insanların o oluşturdukları yaşam alanlarına gidip gelirken kullandıkları tarla yollarında attıkları şişeler, söndürülmemiş izmaritler, sonra o konteynerlerde yaşarken yaktıkları mangal ateşleri bu yangınların temel sebebi. Böyle bir şey olamaz, tarım alanlarının içerisinde yaşam yeri oluşturamazsınız" dedi.
Özellikle hasat dönemine yakın zamanlarda bu bölgelere girmenin yasak olmasının önemli olduğunu söyleyen Orta, "Bugün bölgede özellikle büyükşehirlerin periferinde, hemen dış altlarında bu tür konteynerleri ve tel örgü altına alınmış tarım alanlarını maalesef görmek mümkün. Ana sebebi buradan kaynaklanıyor. Bunun yanında tabii iş makinelerinden çıkan, biçerdöver ve balyalama makinelerinden çıkan muhtelif yangınlar da gerçekleşti. Ciddi alan yandı, sadece anız yanmadı. Bu yıl Trakya'da buğday alanları da önemli düzeyde zarar gördü. Bunlardan nasıl korunmak lazım? İşte bu bilinçli olmak lazım. Bir kere alanları korumak lazım. İnsanları bilinçlendirmek lazım. Şehirden gelen, orada bir iki dönüm arazi almış, orada yaşamaya çalışan insanın zaten böyle bir kültürü yok. Orada ateşin ne anlama geldiğini bilmiyor. Dolayısıyla buradaki rahatlığı tarımsal alanlarda, üretim alanlarında ve anızlarda sıkıntılar oluşturuyor" diye konuştu.
Prof. Dr. Orta, yaşanan anız yangınlarını ürün kaybına neden olduğunu belirterek, "Ekonomiye zararı, ürün kayıpları oluyor, organik madde kaybı oluyor. Bir kere tarımsal ve gerçek geniş kapsamdaki ekosistemi kökünden etkiliyor. Organik maddenin ve canlıların, omurgasız canlıların ve mikrobiyolojik canlıların yok olmasına sebep oluyor. Tabi o toprak yanınca, toprak üzerindeki bitkiler yanınca azot ve karbon dengesi felaket biçimde bozuluyor ve o sıcaklıkla yani toprağın yüzeyiyle yakın yerde yaşayan toprak içerisinde olsa bile o canlılar, o sıcağa dayanamadıkları, ateşe dayanamadıkları için o mikro organizmalarda ve dolayısıyla onların oluşturacakları faaliyetlerde ciddi azalmalar meydana geliyor. Bu toprağın verimlilik düzeyinin de verimlilik kapasitesinin potansiyelinin de azalmasına sebep oluyor. Bir de tabii yangın, küresel ısınma yani o büyük yangınlar, çıkan duman, hava kirliliğinden tutun da bütün ekosistemin bozulmasına etki ediyor" ifadelerini kullandı.
Hava sıcaklığının bu duruma etken olduğunu belirten Orta, "Mesela tükettiğiniz bir meşrubat şişesi onu elinizden atınca sıcakta mercek görevi görerek güneşin dik geldiği özellikle öğle saatlerinde oluşturduğu mercek etkisiyle orada bir kıvılcım oluşturuyor ve orada yangınla karşılaşıyoruz. Enerji iletim hatlarında çok ciddi rastlanıyor. Özellikle bu sıcak mevsim koşullarında her şey çok kuru zaten. Yağışlar yok biliyorsunuz. Bir taraftan da sıcaklıklar haziran, temmuz aylarına baktığınızda birkaç derece mevsim normallerinin üzerinde seyretti bu sene. Dolayısıyla çok bilinçli olmazsak, çok koruyucu olmazsak, her zaman söylediğimiz gibi mevcudu korumak, bozulanı düzeltmekten her zaman çok kolay ve ekonomiktir. Koruyucu önlemleri almamız lazım, insanı bilinçlendirmemiz lazım. Tarım alanlarını böyle yerleşime vesaire, hatta yangın tehlikesi var diye günübirlikçilerin ziyaretine, piknikçilerin ziyaretine nasıl ormanlarımızı kapatıyoruz. Orman alanları belirli tarihlerden sonra valilik kararıyla giriş çıkışları yasaklanıyor. Bence üretim alanları da köy meraları da bu biçimde kesinlikle kapanmalı. Böyle piknikçilere ve günübirlikçi ziyaretçilere hiç olmazsa hasat dönemlerinde kapanması gerekir" diye konuştu.