Tekin, yaptığı açıklamada şunlara yer verdi:
“Doğu Türkistan’da, kendi vatanında zulüm gören, acı çeken Uygur Türkleri bizden bir ses, bir nefes beklemektedir. Doğu Türkistan’da, o kadim Türk yurdunda ay yıldızlı hilalin altında yaşamaya ant içmiş kardeşlerimizin maruz kaldığı zulmü göz ardı edemeyiz. Çin Halk Cumhuriyeti tarihî ve kültürel bağlarımızın olduğu bu toprakları yer altı kaynakları uğruna işgal ederken oradan bir halkın onurunu, kimliğini, dinini, dilini yok saymaktadır. Uygur kardeşlerimiz Türklüğün, İslam’ın ve insanlığın onurunu taşıyan bir avuç yiğit insandır, bugün baskıların en acımasızca, en zalim olanına maruz kalmaktadırlar. Bu zulüm politikaları sadece Uygurların değil aslında tüm Türk milletinin onurunu hedef almaktadır. Uygur Türklerinin evlerine, yurtlarına, bedenlerine, kimliklerine zorla el konulmaktadır. Dünyada birçok ülke bu vahşete karşı sesini yükseltirken biz burada sessiz kalmayı tercih ediyoruz. Kendi soydaşımızı, kendi kanımızdan, canımızdan Uygur Türklerini görmezden geliyoruz. Uluslararası ilişkiler barış durumunda elbette ki çıkarlar üzerine kurulur ancak insan haklarına aykırı uygulamalar, soykırımlar söz konusu olduğunda çıkarlar bir yana bırakılır, insanlık ve ortak değerler için harekete geçilir. Uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarına göre yüz binlerce Uygur Türkü sözde eğitim kamplarında hapis tutuluyor, zorla işçi olarak çalıştırılıyor ve aileleriyle görüşmelerine izin verilmiyor. Geri kalan Uygurlar ise yüksek teknolojili gözetleme sistemleriyle âdeta bir açık hava hapishanesinde yaşıyor. İktidar bu konuya daha fazla ehemmiyet vermelidir. TBMM İnsan Hakları Komisyonu bizzat bölgeye giderek insan hakları ihlallerini incelemeli ve rapor etmelidir.”
HABER MERKEZİ