Taş ocağına karşı mücadele sürüyor

Vaysallılar taş ocağına karşı mücadeleyi sürdürüyor.

Haber Giriş Tarihi: 02.12.2023 17:33
Haber Güncellenme Tarihi: 02.12.2023 17:33

Lalapaşa ilçesine bağlı Vaysal köylüleri, köylerine yapılmak istenen taş ocağının arazisinde toplanarak basın açıklaması yaptı.

Edirne'nin Lalapaşa ilçesine bağlı Vaysal köylüleri, köylerine yapılmak istenen taş ocağı için basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, köylülerin yanı sıra Edirne Kent Konseyi, Vaysal köyü Kalkınma Kooperatifi başkanı, Lalapaşa ziraat odası başkanı da katıldı.

Başından beri köylerine taş ocağı açılmasına karşı olan ve köylülerle birlikte hukuk mücadelesini sürdüren Vaysal Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanı İbrahim Karapoyraz, köyde tarım, hayvancılık ve orman işçiliğiyle geçindiklerini, Süloğlu Barajı’nı besleyen su kaynaklarının tamamının taş ocağı açılmak istenen bölgede bulunduğunu belirterek, “Biz açmış olduğumuz davayı hukuksal olarak kazandık fakat Cantaş firması aynı yere proje vererek tekrar açmıştır” dedi.

Karapoyraz; “2007 yılında su kaynaklarımızın çıktığı bölgeye çok yakin mesafede faaliyete başlayan taş ocaklarında dinamit patlatılarak malzeme çıkarılmaya başladıktan sonra evlerimizin duvarlarında çatlamalar ile şebeke suyumuzda aşırı kirlenmeler ve çok sık aralıklarla su kesintileri yaşanmaktadır. Bizim şebekemize bağlı iki kaynak suyu en kurak yıllarda komşu köylerimiz ile köyümüze yeterli oluyordu. Bölgemizde dinamitle taş çıkarılmaya başlayana kadar. Bu gün üçüncü bir kaynağımız daha şebekeye bağlamamıza rağmen sularımız köyümüze yeterli olmamaktadır. Şuanda bulunduğumuz bölgeye yeni bir taş ocağı açmak isteyen şirket köyümüze ve bölgemize hayat veren su kaynaklarımızın tamamına zarar vereceğinden yaşam alanlarımızı yok edecektir. Doğa verirken ne kadar cömertse alırken kat kat o kadar acımasızdır. Doğanın katledilmesi oksijen kaynağımız olan ormanların ve gelecekte su kaynaklarımızın yok olmasıdır. Kısaca yıllar sonra bölgemizde yaşayacak olan nesillerimizin bu bölgelerde felaketleri yaşaması demektir” dedi.

“PANDEMİDE TAŞ OCAĞINA DEĞİL, ÜRETTİĞİMİZ ÜRÜNLERİ ALMAYA KOŞTUNUZ”

Bölgenin hayvancılık yapılan bir bölge olduğu ve son bir haftadır ülkede koyun etinin yüzde 40-45 seviyelerdeki artışının konuşulduğunu söyleyen Lalapaşa Ziraat Odası Başkanı Taner Öztürk ise “Bulunduğumuz bu bölge koyunculuğun, hayvancılığın anavatanı. İnsanların yüzde 70’inin geçim kaynağı hayvancılıktır. Bu sahanın yaklaşık 500 metre ilerisinde bir vatandaşın koyunculuk yaptığı kışlası bulunmaktadır. Eğer kazanılmış bir davanın üzerine tekrar proje değiştirerek tekrar ısrarla bu meralara, bu ormana, taş ocağı, kum ocağı açarsanız, üretimde olması gereken bu vatandaşı 6 ayda bir buralara toplarsanız bir yere varamazsınız. Kısır döngü içerisinde gidiyoruz. 3 sene önce pandemide herkes taş ocaklarına koşmadı, marketlere koştu. Bu insanların ürettiği şeyleri almak için koştu. Bu insanları rahat bırakın. Köylüleri rahat bırakın. Devlet olarak köye dönmek için bir sürü nedenin var, köye dönün diyorsun, şehirden köye göçü destekliyorsun fakat şehirden göçüp köye gelen, para harcayıp kışla yapan, hayvan bakacağı yere taş ocağı açıyorsun. Dünya iklim krizine, gıda krizine doğru gidiyor. Bu insanlar üretsin, para kazasın ki şehirdeki insanlar da bu gıdaya, özellikle de güvenli gıdaya ulaşsın. Artık bu mahkeme kararlarının sağından solundan arkasından dönmeyi bırakalım. Bu insanlar üretsinler ki şehirdeki vatandaşta güvenli gıda tüketerek sağlıklı yaşasın” şeklinde konuştu.

“İKİ MAHKEME KARARI YETERLİ BİR HUKUKSAL BELGE DEĞİL MİDİR?

Kazanılan davanın itirazının reddine dair Danıştay 4’üncü dairesinin iki ve Edirne Bölge İdare Mahkemesi’nin iki kararları olduğunu belirten Av Bülent Kaçar “Şu an bulunduğumuz noktaya dair daha önce Edirne Valiliği’nce verilen ÇED gerekli değildir kararı, Edirne idare mahkemesince iptal edilmiştir. Geçtiğimiz hafta Cantaş firmasının ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı yürütmeyi durdurulması itirazına reddedilmiştir. Cantaş firmasının halen süren kalker ocağı kırma eleme tesisinin kapasite artışının iptal kararı var. Oraya kazandığımız davaya itirazın reddine dair Danıştay 4’üncü dairesinin kararı var. Geçtiğimiz hafta bu alana açılmak istenen yeni kalker ocağına karşı açtığımız davada kazandığımız kararın iptali kararının yürütmesini durdurulması kararının ret kararı var. Yani iki Danıştay kararı, iki Edirne İdare Mahkemesi kararı, Edirne Valiliği ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın bu meseleyi iptal etmesi, bu ÇED süreçlerinin sonlandırılması için yeterli bir hukuksal belge değimlidir. Açtığımız iki davada verilen kapsamlı bilirkişi heyet raporları burada orman arazilerinin zarar göreceğini, tozuşma sebebiyle hemen şurada organik tarım yapılabilecek çok kıymetli tarım arazileri var, dereler var, yer altı su kaynakları var. Bunların zarar göreceği bilimsel olarak, bilirkişi raporlarıyla ispatlandığı halde biz Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın, Edirne Valiliği’nin, organik tarım merkezi olabileceğini belirten devletin bu ısrarını anlamıyoruz. Halka ve haklara rağmen, halkın doğa hakkına, yaşam hakkına, su hakkına rağmen bu ısrarı anlamıyoruz. Şirket mi? yoksa buradaki 5 köy mü daha önemli? Sayıştay Başkanlığı 2019 raporunda Orman Genel Müdürlüğü hakkında şunu söylüyor; ‘taş ocağı ruhsatı verilen yerlerin nasıl belirlendiği, söz konusu alanların yer seçiminde hangi ölçütleri esas aldığı taş ocaklarının ne kadar bir orman alanında, kaç adet orman alanın kaybına neden olduğu bilinmemektedir’. Bu iktidar 15 yılda 365 bin taş ocağı ruhsatı dağıtmış. Tarım, hayvancılık yapan orman köylüsüne hak mıdır? Reva mıdır?

“LALAPAŞA ORGANİK ÜRETİM MERKEZİ”

2010 yılında da Edirne İl Çevre Düzeni Planını açıkladığında, Lalapaşa ilçesi tarımda organik üretim merkezi olarak tanımlandığını söyleyen Av. Kaçar; “Ocak açılmak istenen bu yerin hemen dibinde tarım arazileri var, orman arazileri var ve yer altı suyu kaynakları var. Vaysal köyündeki projeleri 2 defa Danıştay kararıyla iptal edilen kalker ocağı işletmesine hala devlet kurumlarınca ÇED gerekli değildir kararı verilmesi hukuka, akla ve vicdana aykırıdır. Trakya yerleşimlerinin ve ovalarının su deposu olan balkanların ve Istrancanın yamaçlarına taş ve maden ocağı işletmelerinin açılması bizce cinayetten farksızdır. Yeni açılacak bu dinamitli patlatmalı kalker ocağı çalışmaları sonucunda tozuşma, tır kamyon taşıma faaliyetleri, su havzasını, tarım ve hayvancılığı, yol ve can güvenliğini kat be kat arttırarak olumsuz etkileyecektir. Bölgedeki bu orman kırımları, tarıma verilen zararlar, tarım ve hayvancılıkta veya diğer canlı yaşamında yaşam döngüsüne çok yük zararlar verecektir. Yeni ÇED proje tanıtım dosyasında proje alanı ekolojik olarak değerlendirilmemiştir. Mahkeme kararlarındaki uyarılar, bilirkişi raporlarındaki uyarılar ve olumsuzluklar giderilmemiştir. Masa başında sadece, kazandığımız davayı arkadan dolanabilmek için proje tanıtım dosyası hazırlanmış ve halka karşı, halkımıza karşı yürürlüğe konmuştur. Oysa Trakya bölgesinin ana fonksiyonu tarımsal faaliyetler ve hayvancılıktır. Trakya’da halkımızın yaşamına ve doğaya kast eden her tür projeye karşı çıkmak her şeyden önce insanlık görevidir. Yeni bir rapor, yeni bir tanıtım dosyası Vaysal Köyü’nde asla yeni bir maden ocağı açılmasına hukuksal olarak imkan sağlamaz. Çünkü mahkeme iptal kararları Vaysal Köyü’ne ve doğasına dokunulamayacağını karara bağlamıştır. Var olan taş ocağının ve kırım eleme tesisinin kapasite artışı mahkemece iptal edilmiştir. Bu alana dair ÇED gerekli değildir kararı iptal edilmiştir. Her iki karara dair Danıştay’ın iki adet kararı vardır. 3’üncü getirilen proje tanıtım dosyasında bu alana 3 ayrı patlatmalı, dinamitli kalker ocağı açılmak istenmektedir. Yargı kararları hukuksal ve toplumsal olarak haklılığı çerçevesinde savunulmaya devam edecektir. Yargı kararlarına, bilimsel bilirkişi heyet raporlarına aykırı olan geçtiğimiz hafta açıklanan ÇED gerekli değildir kararına Vaysal Köylüleri ve Vaysal Tarımsal Kalkınma kooperatifi dava açmaya ve mücadelelerini sürdürmeye karar vermişlerdir” şeklinde konuştu.

Taş ocağı açılmak istenen alana, her yaş grubundan vatandaşlar gelerek destek verdiler. Bazı vatandaşlar da köy muhtarının kendilerine destek vermediğini ve baskılardan çekindiğini söylediler.

ŞENER ŞENTÜRK