Çevrim içi olarak düzenlenen konferansa Yozgat Bozok Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Erdal konuşmacı olarak katıldı.
Balkan Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. İbrahim Kelağa Ahmet’in açılış konuşması ile başlayan konferansa, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yüksel Topaloğlu, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nurten Çetin, akademisyenler ve öğrenciler ile vatandaşlar katıldı.
Prof. Dr. İbrahim Erdal konferansının başında mübadele konusunu tarihçilerin yanı sıra, nüfus değişiminin karşılıklı coğrafyalarda yaşayan insanların etkileşimini kapsadığı için sosyologların, edebiyatçıların ve halk bilimi uzmanlarının ortak çalışması gereken bir husus olduğunu ifade etti.
Mübadelenin sadece iskân gibi konularla sınırlı olmadığını söyleyen Erdal “Mübadele kimlik boyutu olan bir mevzudur. 19. yüzyıldan itibaren Balkan coğrafyasında milliyetçilik akımı ile birlikte gelişen isyanlar ve savaşlar yoğun göçlere neden olmuştur. Bölgede ulus devletlerin kurulma aşamasında her devlet nüfus bakımından homojen bir devlet oluşturma düşüncesiyle kendinden olmayan olarak gördüğü nüfusu göçe tabi tutmuştur. Bunun söz konusu dönemde her devletin olabildiğince homojen, yeknesak bir nüfus oluşturma amacından kaynaklanmaktadır. Ayrıca nüfus mübadeleleri sadece Türkiye ile Yunanistan arasında değil, Bulgaristan ile Yunanistan arasında da düşünülmüş ve görüşülmüş, diğer bölge devletleri ise bunu anlaşmaya dökmeden yapmıştır.” dedi.
Balkan Savaşları ile birlikte bölgede karmaşanın hâkim olması nedeniyle Balkan coğrafyasından Müslüman Türklerin Türk topraklarına, Trakya’da yaşayan Rumların ise Yunan topraklarına göç etmeye başladığını belirten Erdal, 14 Kasım 1913 Atina Antlaşması ile Osmanlı Devleti ve Yunanistan arasında nüfus değişimine karar verildiğini ifade etti.
Komisyonların kurulduğunu ve gönüllülük esasına dayalı bir göçün gerçekleşmesi konusunda anlaşmaya varıldığını hatırlatan Erdal, ilerleyen süreçte taraflar arasında çıkan anlaşmazlıklar ve Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasındaki anılan antlaşmanın tam manasıyla uygulanamadığını vurguladı.
Birinci Dünya Savaşı sonrası önce Bulgaristan ve Yunanistan arasında gerçekleşen ve yine gönüllülük esasına dayanan nüfus değişimine değinen Erdal “Millî Mücadele sırasında ve hatta Lozan Antlaşması öncesi Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus değişiminin zorunluluğu konusu gündeme geldi. Bu bağlamda 30 Ocak 1923’te Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol imzalandı. Burada yapılacak olan mübadele, daha önce gerçekleşen nüfus değişimlerinin aksine zorunlu olması açısından önemli bir husustur. Sözleşme kapsamında Yunanistan, İstanbul’daki Rumların ve Patrikhane’nin mübadele kapsamı dışında kalmasını talep etmiş, Türkiye de mütekabiliyeti esas alarak Batı Trakya’daki Türklerin mübadele kapsamı dışında tutulmasını talep etmiştir. Lozan’da Türk ve Yunan heyetleri arasında kimlerin etabli yani yerleşik sayılacağı tartışması 1930’lara kadar devam etmiştir. Türk ve Yunan nüfusu mübadelesine ilişkin tam ve net bir rakam vermek oldukça güç olmakla birlikte genel olarak 500.000 civarında Türk’ün, 1.200.000 Rum’un mübadeleye tabi tutulduğunu söyleyebiliriz, Türkiye’den gelen mübadiller Yunanistan coğrafyasında ağırlıklı olarak Batı Trakya, Ege Makedonyası, Tesalya ve Adalar bölgesine göç ve iskân edilmişlerdir. Türkiye’de ise iskân 10 bölgede gerçekleşmiş, iskânın coğrafi olarak çok geniş bir bölgede olması nedeniyle Yunanistan’dan gelen aileler arasında parçalanma durumu yaşanmıştır. Bu durumun nedeni de Türkiye’den giden nüfusun sayıca çok, gelenlerin ise az olmasından kaynaklanmaktadır.” dedi ve Türkiye’de boşalan yerleşim yerlerinin oldukça fazla olması nedeniyle ihtiyaca göre iskân gerçekleştiğini söyleyerek, Türkiye’nin iskân sürecinde büyük sorunlar yaşadığını anlattı.
Prof. Erdal, Yunanistan’a giden Rumların genel olarak Türkiye’de orta üst sınıfa mensup olduklarını ve gittikleri yerlerde kollektif bir şekilde yerleştiklerinden dolayı Yeni İzmir, Yeni Aksaray, Yeni Silifke gibi isimlerle yeni köy ve şehirler kurduklarını, ancak Türkiye’ye göç eden Türklerde böyle bir durumun söz konusu olmadığını ifade etti.
Günümüzde atalarının Türkiye’den göç ettikleri bölgeleri ziyaret eden Yunanlıların buralarla duygusal bağlarının devam ettiğini ve bir kısmının halen Türkçe konuştuklarını da söyleyen Erdal, Anadolu’ya ilişkin özlemlerinin sürdüğünü belirtti.
Prof. Dr. İbrahim Erdal sözlerini “Sonuç olarak zorunluluk esasına dayalı söz konusu mübadele her iki taraf için de önemli trajedilere sahip olan, önemli özlemleri barındıran, kimlik kavgalarını içinde tutan bir göç dalgası olarak tarihe nakşedilmiştir” diyerek tamamladı.
Konferans, dinleyicilerin Prof. Dr. İbrahim Erdal’a sorular yöneltmesinin ardından sona erdi.