Edirne Belediyesi Tarımsal Hizmetler Müdürü Egemen Ilgın, belediyenin tarım alanındaki çalışmaları ile ilgili açıklama yaptı.
Ilgın, Edirne Belediyesi’nin yerli tohum arama ve çoğaltma çalışmaları ile ilgili basın mensuplarına konuşurken; özellikle Trakya bölgesindeki Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’ın İstanbul’a yakınlığına dikkat çekti. Marmara Belediyeler Birliği’nin toplantısında İstanbul’un gıda ihtiyacının Edirne ve Trakya bölgesindeki şehirlerden karşılanması konusunun gündeme geldiğini belirten Ilgın, Karaağaç mahallesindeki sebze ve meyve üretiminin kent tarihindeki yeri ve önemini hatırlattı.
“ZİRAİ İLAÇ KULLANIMI CİDDİ ORANDA ARTIYOR”Edirne Belediyesi’nin, yerli tohum arama ve çoğaltma çalışmalarına devam ettiğini belirten Ilgın; “Bunu önemsiyoruz. Çünkü son günlerde çok fazla gündeme gelen bir zirai ilaç kullanımı konusu var. Türkiye'de her geçen yıl zirai ilaç kullanımı çok ciddi oranda artıyor. Bu zirai ilaç kullanımı, insan sağlığına belirli oranda zarar demek. Bizim bunu azaltmamız gerekiyor. Dışarıdan ithal tohum getiriliyor. Bu tohum, tahıl anlamında da, sebze anlamında da olabilir. Bu dışarıdan getirdiğimiz tohumu Türkiye'de, Türk topraklarına ekiyoruz. Ama tohum, dışarıdaki ülkelerde yetiştirilmiş, o ülkenin iklimine, bitki örtüsüne, havasına uygun. Dolayısıyla biz bunu Türkiye'ye getirdiğimiz zaman, gelen bu ithal tohumun Türk topraklarında, Türk havasında, Türk coğrafyasında bazı sıkıntılar, stresler yaşadığını ve uyum sağlayamadığını görüyoruz. Dolayısıyla bu hastalıklara neden oluyor. Bu hastalıkların tedavisi için de ilaç kullanmaya başlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Ilgın, dünya piyasasında hibrit tohum fabrikalar ve şirketlerinin sahipleri ile ilaç şirketlerinin sahiplerinin aynı kişiler olduğuna dikkat çekerek; “Hibrit tohum beraberinde ilacı getirdi. Biz istedik ki bizim yerli ve milli cinslerimiz çoğalsın, bunları koruyalım. Bunların satışı olmuyor, sertifikalı olmadığı için yasak. Ama takası mümkün. Bu nedenle tohum takas şenliklerini başlattık. Böyle bir yol aldık. Sebze meyvede çok başarılı, çok olumlu dönüşler aldık. Ancak buğday grubunda, arpa grubunda hibrit tohumlara göre atalık dediğimiz tohumlarda verimde bir düşüklük var. Çiftçi de para kazanmak istiyor. Siz 700 kilo mu, 350 kilo mu elde etmek istersiniz? Sonuçta aynı paraya satacaksınız. Bu nedenle Türkiye Ulusal Yem Bankası ve Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü, bizlerin de gayretleriyle bu atalık tohumları geliştirerek, verimlerini arttırmak ve onları sertifikalandırmak adına bazı çalışmalar yapıyorlar. Eğer bu çalışmalar başarılı olursa, çiftçimiz yerli atalık tohumlardan yüksek düzeyde bir verim alacak ve ilaç da kullanmasına gerek kalmadan bunlarla baş edebilecek” dedi.
“HASAT TARİHİ DEĞİŞTİ”İklim krizinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleyen Ilgın; “Ekim ayı, adını ekmekten alır. Ama biz artık tohumlarımızı Ekim ayında değil; Kasım ayında, hatta Aralık ayının başında ekmeye başladık. Dolayısıyla hasat tarihi de değişti. Bu konuda bilinçlendirme ve eğitim çalışmalarıyla inanıyorum ki iyi bir düzeyde verim alacağız. Biz her zaman Türk tarımında fiyata odaklandık. Ürünün fiyatı üzerinden kar-zarar hesabı yaptık. Evet, ürünün fiyatı çok önemli. Tarımın sürekliliği açısından da çok önemli. Ama Türk tarımının fiyat kadar önemli bir konusu da verimdir. Verim arttırabilirsek, maliyetleri azaltabilirsek inanıyorum ki çok daha fazla başarılı olacağız” sözlerine yer verdi.
“HALK BOSTANLARI ÇALIŞMASI YAPABİLİRİZ”Ilgın, belediye ekiplerinin Ocak ayı itibariyle tohum toplama çalışmalarına başlayacağını açıklarken; “Daha sonra bunları çoğaltıp Mart ayında hem üreticilerimize hem de Edirne halkının ilgisine sunacağız. Balkon tarımı, bahçe tarımı, ev tarımını çok önemsiyoruz. Belediye Başkanımız ile de paylaştım; belki ilerleyen süreçte boş duran belirli alanlarda halk bostanları şeklinde çalışmalar yaparak Edirne halkının ilgisine sunacağız” dedi.
“EN BÜYÜK EKSİKLİĞİMİZ PLANLAMA”Basın mensuplarının Karaağaç mahallesinde bir dönem İstanbul için sebze ve meyve üretimi yapıldığını hatırlatması üzerine konuşan Ilgın; “İstanbul'da belediyemizi temsilen Marmara Belediyeler Birliği’nin toplantısına katıldım. Burada da o konuşuldu. İstanbul bize çok yakın. Aslında Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul'un tüm gıda ihtiyacı karşılayabilecek bir yapıya sahip ama maalesef en büyük eksikliğimiz planlamadır. Biz ne ekeceğimizi planlayamıyoruz. Dolayısıyla hasatta da sorun yaşıyoruz. Bir yanda tarlada kalan domatesler, bir yanda taneyle 3-4 domates alarak evine domates götürmeye çalışan şehirliler var. Burada sıkıntı var. Birincisi, planlamayı doğru bir şekilde yapmak durumundayız. İkincisi; belediyeler el ele vererek, belirli bir koordinasyon sağlayarak, sözleşmeli ekim yöntemiyle Karaağaç tekrar eski günlerine kavuşabilir. Karaağaç'ın toprakları, Edirne'mizin toprakları oldukça verimli topraklardır. ‘İnsan ekseniz insan çıkacak’ denilen topraklar. Bu alanda tekrar vatandaşlarımızı sebzeciliğe yöneltebiliriz. Bunun nedeni, tarlada mahsulün kalmasıdır. İnsanlar satamayınca bir sonraki sene ekmedi. Onlar bir sonraki sene ekmeyince o ürünün ekimi az oldu. Talep aynı kaldı ve dolayısıyla ürün fiyatları yükselmeye başladı” ifadelerine yer verdi.
“ÜRETTİĞİNİ YİYEMEYECEK KADAR FAKİRLEŞMİŞ ÜLKE POZİSYONUNA DÜŞTÜK”Ilgın, Türkiye’de ciddi bir gıda enflasyonu olduğunu belirterek; “Dünyada birinciyiz. Dünya ortalamasının 8 katı. Bana göre gerçekten bir dramı, trajediyi yaşıyoruz. Biz eskiden domatesi 3 kilo alırdık. Fiyatlanma da onun üzerinden yapılırdı. Şimdi 2 tane alıyoruz. Avrupa’da yarım karpuz var diyorduk, Türkiye'de de bunu yaşamaya başladık. En acısı Türkiye, dünyada incir üretiminde birinci olan bir ülke ama bizim insanımızın yüzde 80’i yaz ayında bir tane dahi incir yiyemiyor. Biz, ürettiğimizi yiyemeyecek kadar fakirleşmiş bir ülke pozisyonuna düştük. Bununla alakalı tabii ki en nihayetinde devletimiz, daha sonra yerel yönetimler gerekli çalışmaları, iş birliğini sağlayarak bu durumların üstesinden gelmeye çalışacağız” diye konuştu.
UĞUR AKAGÜNDÜZ