Gürgendereli; “Edirne şair sayısı bakımından 3. sırada”

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müberra Gürgendereli, Ulusal Edirne Sempozyumu’ndaki Edirne ve Şiir konulu sunumunda; “İstanbul ve Bursa’dan sonra Edirne, yetiştirdiği şair sayısı bakımından üçüncü sırada gelmektedir” dedi.

Haber Giriş Tarihi: 02.05.2024 16:21
Haber Güncellenme Tarihi: 02.05.2024 16:21

Trakya Üniversitesi Arda Meslek Yüksekokulu (MYO), Edirne Teknik Bilimler MYO, Sosyal Bilimler MYO ve Şehit Ressam Hasan Rıza Güzel Sanatlar MYO tarafından bu yıl ilki düzenlenen Ulusal Edirne Sempozyumu devam ediyor.

Balkan Kongre Merkezi’nde 2-4 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen sempozyumda Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müberra Gürgendereli, Edirne ve Şiir konulu sunum yaptı. Gürgendereli, Osmanlı dönemindeki Edirneli şairlere ve şehirle ilgili yazdıkları şiirlere örnekler sunarken; Edirne’yi seven padişahları da dikkat çekti.

“EDİRNE’DE DOĞUP YETİŞMİŞ BİRÇOK ŞAİR VAR”

Edirne’nin sultanları yetiştiren bir şehir olduğunu söyleyen Gürgendereli; “Fatih Sultan Mehmet, Şehzade Cem gibi önemli tarihi sultanları yetiştirdiği gibi aynı zamanda Ahmet Paşa, Necati, Emri, Kıpri, Ahmet Badi, Edirneli Nazmi gibi şiirin sultanlarını da yetiştirmiş. Osmanlı döneminden günümüze kadar Edirne’de doğup büyümüş, yetişmiş birçok şair var. Şair kadrolarına baktığımız zaman görüyoruz ki İstanbul ve Bursa’dan sonra Edirne, yetiştirdiği şair sayısı bakımından üçüncü sırada gelmektedir. Osmanlı kültür coğrafyasını düşündüğümüze bu çok yüksek bir orandır. 15. yüzyıl divan şairi Caferi, bunu bize şiirinde belgeliyor” ifadelerini kullandı.

“HANEDANIN BÜTÜN ÜYELERİ ŞİİR YAZABİLİYOR”

Gürgendereli, dünyadaki hanedanlık veya krallıkların hiçbirinde sultanların şair olarak yetişmediğini belirterek; “Osmanlı’da hanedanın bütün üyeleri şiir yazabiliyor ve mahlasları var. Bu kültür altyapısı ile yetişen sultan, ülkesindeki şairleri de hem maddi, hem de manevi olarak destekliyor. Bu da Osmanlı döneminde şiirin gelişmesinde çok önemli bir etkendir” dedi.

“ŞAİRLERİN YETİŞTİĞİ BİR MEMBA”

Edirne’nin Osmanlı’ya başkentlik yapması ve kültür merkezi olması nedeniyle birçok klasik şair yetiştirdiğini açıklayan Gürgendereli; “Kınalızade Hasan Çelebi, Edirne için; ‘Halis şiirler söyleyen tatlı sözlü şairlerin yetiştiği bir memba’ der. Bağdatlı Ahri, tezkiresini yazmak için Edirne’de bulunduğu dönemde Edirneli şairler tarafından son derece misafirperver bir şekilde karşılanmış, çok iyi muamele görmüş ve bunu tezkiresinde özel olarak ifade etmiştir. Tezkiresinde aynı zamanda Edirne ile ilgili bir gazel mevcuttur. Bu gazelde şehrin ve Edirne insanının güzelliklerini anlatmıştır. Hatta bir beyitinde şöyle der; ‘Edirneli dostlardan o kadar iyilik, o kadar yakınlık gördüm ki artık onların samimiyeti karşısında ilgisinden, yakınlığından utanmaktayım’ demiştir” sözlerine yer verdi.

“ŞAİRLERE İLHAM VEREN BİR ŞEHİR”

Gürgendereli, Osmanlı’da şairlere bakıldığında Edirne’nin güzelliklerinin sözle anlatılmasının mümkün olmadığı, cennetteki ırmakları andıran nehirleriyle şairlere ilham veren bir şehir olarak tasvir edildiğini söylerken; “Edirne, Osmanlı döneminde toprağı üzerinde yer alan onlarca cami, türbe, mescit ve tekkelerinin yanında, toprağın altında mevcut şehitleri, gazileri ve mübarek zatların kanlarıyla sulanmış toprağıyla muazzam bir kutsiyete sahiptir. Rivayete göre; Osmanlılardan önce Sarı Saltuk ve gazileri, kafir askerlerini kırarak 850 şehit vermiş ve sonunda şehri ele geçirmiştir. Onun içindir ki Edirne’nin toprağı şehit ve gazilerin kanıyla yoğurulmuş derler. Bu şehre ‘Gaziler Ocağı’ denir” dedi.

“ESAS HAREKETİ FATİH SULTAN MEHMET ZAMANINDA”

Dünyanın bütün beldelerini dolaşan seyyahların, Edirneli Örfi’ye bugüne kadar bu kadar mükemmel bir şehir görmediklerini söylediğini belirten Gürgendereli; “I. Murat, 1362’de Edirne’yi fethederek şehri Türk yurdu haline getirir. Yıldırım Bayezid’ten sonra gelen fetret döneminde de şehir önemini korumuştur. Ama şehrin esas hareketi, Fatih Sultan Mehmet zamanında olmuş; bir taraftan padişah düğünleri, şenlikler, şehzadelerin sünnet düğünlerine sahne olan Edirne, bir taraftan da müstahkem mevki olarak Avrupa ve Balkan fetihlerinin karargâhı ve ordugahı durumundadır” ifadelerine yer verdi.

“I. AHMET EDİRNE’YE SEVGİSİNİ ŞİİRİNDE GÖSTERMİŞ”

Gürgendereli, II. Bayezid’in Edirne’ye gelişini devrin şairi Zati, şehrin başına gün doğması şeklinde tasvir ettiğini söylerken; “Edirne’ye hayran bir diğer sultan, Yavuz Sultan Selim’dir. Mısır seferinde Edirne’den uzak olduğu dönemde Veziri Kemal Paşazade’ye Edirne’yi ne kadar özlediğini, özlemini gidermek için de Edirne ile ilgili bir gazel yazmasını söyler. O gazeli dinlerken, şehre olan hasretini dindirmeye çalışır. Sultan II. Selim ve IV. Mehmet’in Tunca ve Meriç nehri üstünde kayıkla gezdirdiklerini şiirlerin mısralarından anlıyoruz. Bahti mahlaslı Sultan I. Ahmet de, ‘Edirne şehri gibi gerçi şehr-i bî-bedel olmaz’ mısrağıyla başlayan şiirinde, bu şehre olan sevgisini göstermiştir” dedi.

“EDİRNE SEVGİSİ DİĞER ŞEHİRLER TARAFINDAN KISKANILDI”

IV. Mehmet’in Edirne’de çok düşkün olduğunu belirten Gürgendereli; “Hem av, hem de şenlikleri sebebiyle Edirne’ye olan sevgisini biliyoruz. Onun, Edirne’ye olan bu sevgisi başta İstanbul olmak üzere diğer şehirler tarafından da kıskanılmaktadır. IV. Murat’ın hem Lehistan üzerine seferler yapmak, hem de avlanmak maksadıyla Edirne’de bulunduğunu biliyoruz. Geldiğinde yanında meşhur Nefi de var. Nefi, IV. Murat için, ‘Nice dilşâd olmasınlar şeyh u şâb-ı Edrine. Şehri teşrîf etti Şâh-ı kâmyâb-ı Edrine’ matlalı gazelini yazar. Bundan çok hoşlanan sultan, başta Şeyhülislam Yahya olmak üzere devrin diğer şairlerine bu şiire nazireler yazmalarını telkin eder” sözlerine yer verdi.

UĞUR AKAGÜNDÜZ