Depremin yıldönümünde duygulandıran açıklama

KESK’e bağlı sendikalar, geçtiğimiz yıl yaşanan Kahramanmaraş depreminin yıldönümünde basın açıklaması düzenlediler. Açıklamayı okuyan SES Başkanı Filiz Çakar duygulanıp okuyamayınca açıklamayı okumayı tamamlamak BES Başkanı Emre Sarı’ya kaldı.

Haber Giriş Tarihi: 06.02.2024 18:55
Haber Güncellenme Tarihi: 06.02.2024 18:55

Geçtiğimiz yıl 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen büyük deprem felaketinin yıldönümünde Kamu Emekçileri Sendikasına (KESK) bağlı sendikalar basın açıklaması yaptı.

Açıklamayı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Başkanı Filiz Çakar’ın okuması planlanıyordu. Geçtiğimiz yıl deprem bölgesinde görev yapmasının da etkisiyle açıklamayı okuma esnasında duygulanarak gözleri yaşaran çakar, okumayı tamamlayamadı. Çakarın duygulanması üzerine Büro Emekçileri Sendikası (BES) Başkanı Emre Sarı açıklanmayı okumayı tamamladı.

Depremler için gerekli tedbirlerin alınmadığı ve hükümeti yönetenlerin üç maymunu oynadığı belirtilen açıklamada; “Bundan bir yıl önce, 6 Şubat 2023 ise hepimizin yüreğine kordan bir ateş düştü. Sadece Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Elâzığ ve Diyarbakır değil, hepimiz derin bir acıyla sarsıldık, yıkıldık. Şaibeli resmi rakamlara göre 53 binin, gerçekçi rakamlara göre ise 100 binin üzerinde canımız 6 Şubat depremi ile aramızdan koparıldı. Başta yıkımın yaşandığı 11 kentimizde yaşayanlar olmak üzere kimimiz eşini, annesini, babasını, kimimiz çocuklarını, yakınlarını, dostlarını kaybetti. Yaşadığımız felaketi anlatmaya sözcüklerin yetmediği günler, aylar yaşadık. Haftalarca ‘Ben iyiyim ama’ diye başlayıp gerisi boğazımızda düğümlenen cümleler kurduk. Hepimizin yüreği yandı. Bir yıldır adeta yüreğimize saplanan onlarca kara saplı bıçakla yaşıyoruz. Aradan bir yıl geçse de ne yasımız bitti. Ne acımız ne de öfkemiz dindi. Bu ülkede onlarca deprem, yıkım, felaket yaşadık. Ama hepimiz biliyoruz ki bunlar yaşanmadan yıllar önce bilim insanları, meslek odaları defalarca kez uyarıda bulundu, raporlar hazırladı.   Sadece bilim insanlarının, meslek odalarının değil, devletin hazırladığı resmi raporlarda da hep aynı şeylerin altı çizildi. Hatırlayalım, on binlerce sayfalık o raporlarda ne denildi? Deprem öngörülemez, bilinemez bir doğa olayı değil. Bu ülkenin bir gerçeği denildi. Deprem kaçınılmaz. Ancak depremin ağır sonuçlarından kaçınmak mümkün denildi. Depremin ağır sonuçlarından kaçınmak için gerekli bilgimiz, insan kaynağımız, hukukumuz, kurumsal yapılarımız var. Yeter ki bunları işlevli hale getirelim, gecikmeden derhal önlem alalım denildi. 6 Şubat depreminden bir buçuk yıl önce Temmuz 2021’de TBMM Araştırma Komisyonunca hazırlanan resmi raporda da tüm bunlar bir daha tekrar edildi. Tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenler ne yaptı? Her seferinde “duymadım, görmedim, bilmiyorum” diyerek üç maymunu oynadılar. Dolayısıyla sadece 6 Şubat depreminin değil, yaşadığımız her felaketin ağır sonuçlarına adeta davetiye çıkardılar. Oysa bir yıl önce yaşadığımız yıkımın sebebi ne tek başına depremdir. Ne de binalardır. Bu büyük yıkımın tek sorumluluğu sadece kâr hırsıyla başı dönen, yaşadığı her karışı ranta çevirmeye çalışan müteahhitlere de yıkılamaz. Çünkü asıl sorumlu bu hırsı besleyen, büyütenlerdir. Denetim yapmaktan, etkili yaptırımlar uygulamaktan, süreçleri kurallara uygun yürütmekten aciz bir hukuk sistemi inşa eden ve bu sistemi her gün yeniden üreten, hukuksuzluktan beslenen köhne düzenin sahipleridir. Doğru kuralı koysa dahi imar afları gibi garabetlerle bunu bile işlemez hale getirenlerdir. 6 Şubat depremi ile yaşadığımız yıkımın sorumlusu bırakalım olası deprem riskine karşı önlem almayı, doğal afetin göz göre göre büyük bir felakete dönüşmesine neden olacak politika ve uygulamaları hayata geçirmekten dahi geri durmayanlardır. Kısacası 6 Şubat depremi ile yaşadığımız yıkımın asıl sorumlusu insanı ve emeği değersizleştirmeyi bir varoluş şekline dönüştüren, bunu da tüm topluma dayatmaya devam edenlerdir. Devletteki neo liberal dönüşüm politikalarının, kamu hizmetlerinin piyasaya açılmasının, özelleştirmelerin, devletin bir Anonim Şirket gibi yönetilmesinin, iktidarın devleti adeta inşaat şirketlerine teslim etmesinin, denetimsizliğin, kamuya ve yatırımlara yeterince bütçe ayrılmamasının faturası 6 Şubat depremi ile başta hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmak üzere halka, depremzedelere yıkılmıştır. Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Depremin ilk iki günü boyunca ortalıkta görünmeyenleri de kendi sorumluluklarının üzerini örtmek için başlattıkları algı operasyonunu da unutmadık. Yakınlarımızdan haber almak için çırpınırken devreye konulan bant daraltmalarını, internet kesintilerini unutmadık. Depremin yaşandığı illerde daha 24 saat geçmeden OHAL ilan edenleri, çaresizlikle kıvranan, derdine derman arayan depremzedeleri ‘kimse kalkanları kaldırmayacağımızı zannetmesin’ tehdidiyle susturmak isteyenleri unutmadık. KESK olarak yüzlerce gönüllümüzle deprem bölgesine gitmeye çalışırken önümüze konulan engelleri, sadece bizim değil muhalefet partilerinin, STK’ların yardımlarının depremzedelere ulaştırılmasına engel olanları unutmadık. Kızılay’ın çadır satmasından, yardımları zimmetine geçiren yetkililere kadar uzanan rezaletler zincirini unutmadık. Aradan bir değil, yüz yıl da geçse yaşadığımız acıları, bu acıları bizlere reva görenleri unutmayacağız” ifadelerine yer verildi.

ŞENER ŞENTÜRK