Edirne’de Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla “Biz de Varız” etkinliği düzenlendi. Bu sene 10’uncusu düzenlenen ve Trakya Üniversitesi Özel Eğitim Topluluğu tarafından organize edilen etkinlikte çeşitli engelleri olan ve engellere rağmen başarı öyküleri yazan konuk olarak yer aldı.
Saygı duruşu ve istiklal marşının okunması sonrası etkinlik hakkında kısa bir konuşma yapan Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Sertaç Arabacıoğlu; “Hepimiz birer engelli birey olmanın adayıyız. Aslında biz engeller yaratıyoruz ve engelleri ortadan kaldırmak için çaba sarf etmiyoruz. Özellikle engelli bireyleri anlamak için politika yapıcılar, idareciler, eğitimciler hepimiz ortak hareket etmeliyiz ve engelleri kaldırmak adına adım atmamız gerekiyor” dedi.
Dünyaya 6 buçuk aylık olarak gelen ve doktorların ailesine, yürüyemez, konuşamaz, çok da umutlu olamayın demelerine rağmen önce Tekirdağ güzel sanatlar lisesine birincilikle giren ve orayı birincilikle bitirdikten sonra Trakya üniversitesinden geçtiğimiz yıl mezun olan Ümit Ekrem Mikyaz piyano dinletisi sundu.
Mikyaz’ın piyano dinletisi ardından kürsüye gelen işitme engelli birey Oğuzhan Tuncay, işitme engellilerin çalışma hayatında yaşadıkları zorluklar hakkında konuşma yaptı. Kelimeleri söylediğinde insanların anlayamamasına çok içerlediğini söyleyen Tuncay; televizyonlarda altyazı, hastaneler ve işyerlerinde tercüman eksikliğine dikkat çekerek şunları söyledi; “Ben işitme engelliyim. Size yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. İşitme engelli olarak konuşanlarla iletişim kurmakta çok zorlanıyorum. Bir kelime söylüyorum insanlar anlamıyor. Çok içerliyorum. Yazmamamı istiyorlar bu sefer de boş veriyorlar. Konuşanların işaret dilini öğrenmelerini istiyorum. Televizyonlarda altyazı yok. Lütfen televizyonlarda altyazı ya da kenara bir çevirmen ekleyin. Bankalarda, mahkemelerde her yerde tercüman eksiği var. Çok acil hasta olsam iletişim kurabileceğim kimse yok. Derdimi anlatmak istesem anlamıyorlar. Sizlerden engellerin kalkmasını istiyorum.”
Engel tanımayan kadın olarak bilinen, SMA Tip 2 hastası olarak dünyaya gelen, 20 yaşında okuryazar belgesi almak ile başlayan eğitim hayatına 4 lisans, iki ön lisans ve üç yüksek lisans eğitimi sığdıran ve şu anda Trakya Üniversitesi Genel Sekreterlik biriminde memur olarak çalışmakta olan Hatice Özkan da etkinliğe online bağlanarak yaşadıklarını anlattı.
Down sendromlu kızı İnci Güler ile etkinliğe katılan Süreyya Ülkü Güler, anne kız olarak iş, okul hayatı ve kızı ile çıkardıkları "Downsendrella" kitabı hakkında bilgiler verdiği konuşmasında; “Bilim Sanat Merkezi’nde lise kategorisinde matematik öğretmeni olarak çalışıyorum. Evde de özel eğitim alanında farklı bir kategoride çalışıyorum. Yaklaşık 5 yıldır Bilim Sanat Merkezi’nde üstün yetenekli kızlarla çalışırken benim kızım da bana eşlik ediyor. Şu an kaynaştırma öğrencisi olarak okuluna devam ediyor. Öncelikli olarak kendime yakın olacağını düşünerek bir ilkokula yazdırmıştım. Tahmin edersiniz ki öğretmen bulmak bizi biraz zorladı. Daha sonra yakınımızdaki bir köy okuluna nakil aldık. Bir Afrika atasözünden bu fikre kapıldım. ’Bir çocuk büyütmek için bir köy gerekir’ diye bir Afrika atasözü. Şimdi çok şirin bir köy okuluna gidip geliyoruz. Benim bilim sanat merkezinde çalışma nedenim aslında kızımı okulunda yalnız bırakmadan beraber gidip gelebilmekti. Ben sabahları onunla köye gidip geliyorum, o da akşamları benimle bilim sanat merkezinde ders anlatırken eşlik etmek için geliyor. Biz aslında beraber gidip gelirken üstün yetenekli olan öğrencilerimizin farkındalığını arttırdığımızı fark ettim. Biz bir TÜBİTAK projesi yaparken onların o üstün performanslarını, özel gereksinimli öğrencilere nasıl döndürürüz diye projelere başlıyoruz. Onlar, görme engelliler, işitme engelliler ya da özel gereksinimi olan diğer farklı gruplar için bir şeyler yapmanın farkına vardılar. Biz de kızım ile kendi arkadaşlarına durumunu anlatmaya çalışırken ortaya bir çocuk kitabı çıkardık. Ana karakteri inci olan "Downsendrella" isimli bir kitabı var İnci’nin. İnci’nin arkadaşlarıyla arasındaki iletişimi kurmak bebekler yapmaya başlamıştım. Önce kendisini yaptıktan sonra diğerlerini de yapmaya başladık. Daha sonra bu bebekleri arkadaşımın kızına verdiğim bebeği, kızı okulda oyuncak gününe bebeği götürüyor ve arkadaşlarına tanıtmak için öğretmeninden izin istiyor. Okuldaki arkadaşlarına benim arkadaşım down sendromlu demek yerine benim arkadaşım "Downsendrella" diye bir kelime çıkıyor ağzından. Böylelikle bizim kitabımızın da ismini oluşturmuş oldu” ifadelerini kullandı.
ŞENER ŞENTÜRK