Trakya Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü tarafından Edirne’nin kurtuluşunun 102’nci yılı anısına “Son İşgal Büyük Kurtuluş” adlı konferans düzenlendi.
Balkan Kongre Merkezi’nde düzenlenen konferansta Prof. Dr. Nurten Çetin, “Tanıkların Anlatımları Işığında Edirne’de Milli Mücadele”, Dr. Öğr. Üyesi Yücel Atila Şehirli ise “Doğu Trakya’nın İşgali ve Yunan Mezalimi” konularında sunum yaparken; Edirne’de yaşanan acılara dikkat çektiler.
Prof. Dr. Çetin, 18-26 Nisan 1920’de San Remo Konferansı’nda Doğu Trakya’nın Yunanistan’a verildiğini hatırlatırken; “Edirne’de Yunan işgali 26 Temmuz 1920’de Yunan kuvvetlerinin şehre girmesiyle başlamıştır. Yunan işgal idaresi altında Türkler ve Müslümanlar her türlü imkandan mahrum bırakılmıştır. İşgal döneminde Edirne’deki Darül Eytam öğrencileri de bundan nasibini almışlardır. Yunanlılar tarafından dışarı atıldıklarını görüyoruz. Yetimhane tamamen soyulmuştur. 15 yaşından küçük çocukların İstanbul’a gitmesine izin verilirken; 15 yaşından büyük olanlar Mustafa Kemal’e asker olacakları düşüncesiyle şehirden ayrılmalarına izin verilmemiştir” ifadelerini kullandı.
Edirne Darülmuallimin’deki öğrencilerin ifadelerini paylaşan Çetin; “Edirne Darülmuallimin Tatbikat Mektebi mezunlarından Çerkezköy’ün Kızılpınar köyünden çiftçi Mehmet Ağa’nın 15 yaşındaki oğlu Ali Vehbi Efendi’nin verdiği bilgilere göre Yunanlılar, onların okullarına muhacir iskan etmişlerdi. Edirne’de ailesi olan çocukları okuldan çıkarmışlardı. Diğerlerine ise orada burada çalışabileceklerini, çıraklık vs. yapabileceklerini söylemişlerdi. Öğrencinin ifadesine göre son dönemde kendilerine ölmeyecekleri kadar yiyecek veriliyordu. Öğrenciler çare olarak İstanbul’a gitmenin yollarını aramaya başlamışlardı” dedi.
Çetin, Edirne’ye ilk vali olarak atanan Şakir Bey’in anlatımlarına da yer verirken; “Yunanlılar özellikle götürdükleri nakliye araçları ve çift hayvanların miktarı 30 binden fazladır. Öyle köyler vardır ki 400 hanede 13 hayvan kalmıştır. Bazı köylerde ne evin, ne de caminin kalmadığını, adeta kül yığını haline dönüştüğünü öğrenmekteyiz. Edirne’deki Yunan işgali, Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasına kadar sürmüştür” sözlerini kullandı.
Dr. Öğr. Üyesi Şehirli ise Yunan ordusunun Doğu Trakya’daki mezalimini açıklarken; “Yunanlıların bölgedeki Türk ahalisine yaptığı zulüm, korkunç bir hal almakta ve hiçbir suçu olmayan masum insanlar feci bir şekilde can vermekteydi. Örneğin; Çatalcalı Mustafa Çavuş, tarlasında ikindi namazını kılarken Yunan askerleri başına dikildiler ve kafasına balta vurmak suretiyle kafasını keserek tarlasında şehit ettiler. Yine bir köyden 4 Müslüman feci şekilde dövülüp, 2’si yediği dayak sonucu vefat etti. 22 Temmuz 1919 tarihinde Yakuboğlu Şerif, Sinekli istasyonuna giderken Yunan askerleri tarafından yolu kesilip 7 yerinden süngülenerek katledildi. 10 Ağustos 1919 tarihinde Istrancalı Halil, Jandarma Ahmet ve Hüseyinoğlu Hasan, arabalarına odun yükleyip Istranca Fener köyüne giderken yolda önlerine çıkan Yunan askerleri tarafından sebepsiz yere öldürüldü. Yunanlılar, Türklere karşı yaptığı zulümlerde bazen insanları diri diri yakmaktaydı. 15 Nisan 1921 tarihinde Hayrabolu’ya bağlı Karabüyük köyüne gelen bir Yunan çavuşu komutasındaki 10 askerden oluşan müfreze, köy ahalisinden İbooğlu Mustafa ile Kadiroğlu Reşit ağaları dövdükten sonra üzerlerine gaz dökerek, yakarak öldürdü. Yunanlar, Hayrabolu’ya bağlı, 500 evden oluşan Çerkezmüsellim köyünü 4 tarafından ateşe vererek yaktı. Kaçmak isteyen ahaliyi süngü ile ateşin içine sürükleyerek feci şekilde katlettiler. Yunanlar, Mandıralı Hafız Cemal Efendi’yi avucuna ateş koyarak yakıp öldürdü. Mal ve mülklerine el koydu” dedi.
Yunanların Doğu Trakya’da çok sayıda yaralama, darp ve işkencelerine de rastlandığını söyleyen Şehirli; “Bu olaylarda sadece Müslümanlar değil, gayrimüslimler de hedefteydi. Ayrıca sivil halkın yanında görev başında olan memur ve askerler de bu olaylarda zulme uğramaktaydı. Bu olaylarda savunmasız ve çaresiz kalan ahali korku ve endişe içinde yaşamaya devam etmekteydi. Bununla beraber ırza tecavüz olaylarının da ardı arkası kesilmemekteydi. 2 Nisan 1921 tarihinde Babaeski’ye bağlı Çavuşköy’e bir Yunan subayı komutasında 20 kişilik bir müfreze gelerek kadın ve kızları köy meydanına topladı. Daha sonra Yunan askerleri, onlara sarkıntılık edip tecavüz etti. Kaleli köyüne de gelen Yunan jandarmaları, köydeki bir ağanın eşini dağa kaldırarak günlerce kadının ırzına geçti” ifadelerine yer verdi.
UĞUR AKAGÜNDÜZ