Edirne’nin Dilaverbey Mahallesi, Marif Caddesi üzerinde bir sahafın üst katında küratörlüğünü Aslı İrhan’ın yaptığı Aile Albümü Çağdaş Sanat Sergisi’nin açılışı yoğun katılımla gerçekleştirildi.
“Aile Albümü” adlı sergiye Akın Demiral, Alper Dönmez, Aslı İrhan, Ceyda Sena Kara, Çağan Barkın, Derya Kazan, Doğukan Paket, Efe Tan Engin, Feyza Yıldız, Meryem Nida, Seden Dakın, Selin Güler, Umut Berke Özcan, Yasemin Nilay Soykan, Yiğit Alp 14 eserle katıldı.
“ÇIKIŞ NOKTALARI BAĞIMSIZ OLMA”
Sergi hakkında açıklama yapan küratör Aslı İrhan, “Ülkenin çeşitli kentlerinden sanat eğitimi almak için buraya gelen bir grup gençle birlikte grup kurarak çalışma yapmaya başladık. Arkadaşlarımızın okullarında birçok sergiler açılıyordu fakat biraz bağımsız olmaya ihtiyaçları vardı. Kendi olmaları, dışarıya çıkmaları, kente dokunma ihtiyaçları vardı. Biz de çalışmalarımızı halka da gösterecek şekilde nasıl yapabiliriz diye düşündük. Aslında çıkış noktaları bağımsız olma, belki de beyaz küpün içerisinde sergilenmemek, alternatif mekân arayışı. Bu ekibin en çok ilgilendiği mekanlar, metruk alanlar. Grubumuzun çok uzun listeleri var ve umarım bu listeyi dolduracak kadar sanatsal etkinlik yaparlar. Ben onlarla birlikte kısa bir yol yürüdüm fakat çok eğlenceli ve heyecanlıydı. Temel meselemiz, tamamen kendimizdik ve bağımsızdık. Burada gördüğünüz eserlerin üretimi dışında; elektrik işlerinden, temizliğine, eserlerin asılmasına, grafiklerinin yapılması ve afişlerin dağıtılmasına kadar olan bütün süreci kendileri yaptılar. Hiçbir destek almadan sizlerle bu mutfağı paylaştılar” dedi.
“BİZ KENDİ KANUNLARIMIZA UYACAĞIZ”
Grubun ismini nereden aldığını açıklayan İrhan, “Bu grubun 15 kurucu üyesi var, Potlatch diyorlar kendilerine. Peki bu ismi nereden alıyorlar? Sibirya’nın kuzeybatısındaki bir grup yerlinin sürekli olarak yaptığı bir bayramdan alıyorlar. Bu bayramda temel amaç; bir el verme, yani elde olanı diğeriyle paylaşma. Bu bayramda aslında ellerinde birikenleri, topluluklarının olmayan üyeleriyle paylaşma meselesi var. Dolayısıyla buradaki herkes bilgisi ve birikimini diğer arkadaşına destek olarak paylaşma temelinden yola çıkıyorlar. Hatta şöyle bir mottoları var, ‘biz kendi kanunlarımıza uyacağız. Eğer şimdi bizim dans etmemizi yasaklamaya gelmişseniz, defolup gidin. Eğer böyle değilse hoş geldiniz.’ Aslında bu grup şunu söylüyor, biz bir şey yapmak istiyoruz. Biz, kendimizi sanatsal olarak ifade etmek istiyoruz. Fakat bize karşı olacaksanız lütfen bizden geride durunuz diyorlar” ifadelerine yer verdi.
“ESERLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU KİŞİSEL DENEYİMLERDEN YOLA ÇIKIYOR”
Eserlerin ana temasının aile olduğunu ifade eden İrhan, “Sergimizin ana teması aile albümü. İsmi üzerinde. Bu temayı bize ilk çalışmaya başladığımız mekân verdi. Mekân, bir metruk ev aslında. Burada bir ailenin yaşadığını veya birçok ailenin yaşadığını biliyoruz. Buradan gelen izler bizi aile kavramına çalışmaya itti. Öncelikle aile neydi? Olumlu çağrışımları olan ve pozitif kavram hissettiren bir kavram. Fakat biz bunu biraz değiştirdik. Aile sadece olumlu bir şey miydi acaba? Güvenli alan mıydı? Yoksa hoş şeyler hissettiren miydi? Bu tartışmaların sonucunda şöyle bir şey gördük ki, aile çok katmanlı bir kavram. Belki kimliklerimizi ilk oluşturduğumuz alan. Ancak bazen de sorunlu bir alan. Bazen bizi baskılayan, presleyen ve zorlayan bir alan. Buradaki eserlerin büyük bir çoğunluğu kişisel deneyimlerden yola çıkıyor. Aslında toplumsal hikayelerimizi de içeriyor” şeklinde konuştu.
“ÇOCUKLARIMIZI ANMAK, ONURLANDIRMAK VE UNUTMAMAK İÇİN ÇALIŞMA YAPTIK”
Sergide dikkat çeken “Hangi Evde Doğarlarsa Doğsunlar Bizim Evimizde Ölüyorlar” isimli eserin sanatçıları küratör Aslı İrhan ve sanatçı Akın Demiral, eser hakkında bilgi verdi.
Aile kavramının her zaman olumlu bir kavram olmadığını hatırlatan İrhan, “Aile kavramı her zaman olumlu çağrışımları olan ve bize hoş gelen bir kavram değil. Maalesef bu coğrafyada, özellikle çocuk ve kadın ölümlerinin faili çoğu zaman aile ve akraba bağlantılı kişilerden çıkıyor. Biliyorsunuz ki bu artarak gidiyor. Son zamanlarda çok trajik olaylar yaşadık. Bunları dile getirmek tam da sanatın görevi. Biz bu noktada bomboş bir odanın çatlak ve katmanlarından sızan sayısız ölüm ve trajediyi üst üste bindirerek bu çocuklarımızı anmak, onurlandırmak ve unutmamak adına bir çalışma yapmaya karar verdik” sözlerine yer verdi.
“ÇOCUK ÖLÜMLERİ HER ZAMAN TRAJİK VE TRAVMADIR”
Ailenin her zaman güven yaratan bir yer olmadığını ifade eden Demiral, “Aile her zaman bize sıcak ve iyi duygular hissettiren bir kavram gibi çağrıştırılır ama bir yandan da kendi içerisinde birçok zıtlığı barındırır. Koruyan, kollayan, bakan, besleyen ve güvenli bir alan yaratan imgeyken maalesef bu coğrafya da tam tersine de gidebiliyor. Son zamanlarda yaşadığımız ve gördüğümüz haberler bu duvarlardaki çatlaklardan dışarıya çıkıyor. Çok duygusal bir iş. Anlatması da zor. Kendi kendine birçok duyguyu üreten bir iş. Biz işin ismini de Şükrü Erbaş’ın ‘Sessizce’ adlı eserinden aldık. Biz eseri yapmıştık ve bir anlam ararken o eserdeki söz bizi çok etkiledi. Eserde, ‘nerede doğarlarsa doğsunlar bizim evimizde ölüyorlar’ diyordu. Çocuklar hepimizin çocukları. Hangi evde, hangi coğrafyada doğduğu önemli değil. Çocuk ölümleri her zaman trajik ve travmadır. En büyük travma da bu şiddetin aile içerisinden gelmesidir. En güvenli alanın olması gereken yer, bazen en tehlikeli alana dönüşebiliyor. Bunlara da dikkat çekmek istedik” diye konuştu.
Sergi 9 Aralık 2024 tarihine kadar açık kalacak.
MERT ERİŞKİN