Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Edirne Şubesi, 1 Kasım 1922’de Saltanatın Kaldırılması ve 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin İlanı devrimlerinin hemen ardından 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 3 temel Devrim yasasının, Türkiye Cumhuriyeti’nin “Laik Hukuk Devleti” niteliğini belirleyen ilk adımı olduğunu kaydetti.
ADD Edirne Şubesi’nde yapılan açıklamayı şube saymanı Gökay Bilgin okudu. ADD Şube Başkanı Celil Özcan ve bazı yöneticiler ile CHP Edirne Milletvekili Ahmet Baran Yazgan’ın da hazır bulunduğu açıklamada Bilgin “Halifeliği kaldıran 431 sayılı yasa yürürlüktedir güya, ama tarikat ve cemaatler devlet kadrolarında, okullarda, toplumda cirit atmakta, vergisiz, denetimsiz holdingleşmelerine sessiz kalınmakta, sokaklardaki, hatta adliye koridorlarındaki şeriat - hilafet sesleri takipsiz bırakılmakta, sözde hanedan düğünlerinde Atatürk’e hakaret eden tarih cahili hayasızlar kollanmakta, kendince din uydurup fitne saçan hoca kılıklı tipler korumalarla ekran ekran dolaşmaktadır” dedi.
Bilgin daha sonra şunları söyledi:
429 sayılı yasa ile kurulan, ilk başkanı milli mücadele kahramanı Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bugün kuruluş amaç ve ilkelerinden ne denli saptığı da ortadadır. Bu Cumhuriyet kurumunun kendilerini Şeyhülislam sanan, elinde kılıç Atatürk’e hakaret etmeyi marifet sayan, milletin parasıyla sefa süren sözde din adamı yöneticileri İslam’a en büyük zararı vermekte, din dışı saçma sapan fetvalarıyla halkımızı dinden soğutmakta ve adeta emperyalizmin 101 yıllık Laik Cumhuriyeti kendi güdümünde Orta Doğu tipi bir din devletine dönüştürme planının değirmenine su taşımaktadır.
Keza Vakıflar Genel Müdürlüğü de benzer durumdadır. Bu kurum, vakıf adı altında yasaların arkasından dolanan ve Laik Cumhuriyetin altını oyan tarikat - cemaat örgütlenmelerini engelleyeceğine destek olmaktadır. Bu vakıf, tarikat ve cemaatlere hazine arazileri 49 yıllığına verilmektedir.
Yine 429 sayılı yasa ile kurulan Genel Kurmay Başkanlığı ise, fiiliyatta yok gibidir. Genel Kurmay Başkanları neredeyse Milli Savunma Bakanlarının stajyeri konumuna getirilmiştir. Çünkü; emperyal bir tuzak olduğu ve aylar öncesinden bilindiği bugün artık iktidar yandaşları tarafından da açıkça ifade edilen 15 Temmuz 2016 ihaneti ‘Allah’ın lütfu’ sayılıp fırsat bilinerek Türk Ordusu’nun komuta bütünlüğü dağıtılmış, Kuvvet Komutanları Milli Savunma Bakanlığına bağlanmış, Anayasaya göre Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanı olan Genel Kurmay Başkanı emrinde bir manga askeri bile olmayan sembolik bir makama dönüştürülmüş, Mustafa Kemali’in askeri olan gözbebeğimiz teğmenlerimiz ihraç edilmiştir.
Cumhuriyet Eğitim Devrimi’nin temelini oluşturan 430 sayılı Eğitim Birliği Yasası da artık sadece kâğıt üzerindedir. Bu yasa; eğitimi çok başlılıktan, çok dillilikten ve hedefsizlikten kurtarmak, milli nitelikte ve tek otorite Milli Eğitim Bakanlığı altında yürütülmesini sağlamak, çağdaş, laik ve bilimsel eğitimle fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek amacı ile çıkarıldı. Zira Cumhuriyet kurulduğunda Devlet okulları yanında, medreseler, misyoner okulları ve daha adı, amacı bilinmeyen sayısız sözde eğitim kurumunun faaliyet gösterdiği karmakarışık bir eğitim sistemi (!) vardı. Böyle zavallı bir sistemle toplumun nitelikli eğitim alması, uygar dünyada yer bulması elbette mümkün değildi. Yasa bu içler acısı tabloyu hızla değiştirdi. Değiştirdikçe de başta tarikatlar olmak üzere bütün emperyalist işbirlikçilerini, Cumhuriyet düşmanlarını, misyonerleri ve devletlerini karşısında buldu. Karşı Devrim güçleri her fırsatta Laik Eğitimi yok etmek, eskiye dönmek için eyleme geçtiler ve dünyaya örnek olan başarılara imza atan Kemalist Cumhuriyet’in önünü kestiler. Parasız, milli ve laik eğitimin yerini paralı, gayri milli ve dinsel eğitim aldı. Bugün ülkemizde Süleymancısından Menzilcisine Atatürk, laik Cumhuriyet ve bilimsel eğitim karşıtı tarikat ve cemaatlerin tamamının ‘eğitim’ kurumları var. 4+4+4 tuzağı ile kesintisiz temel eğitim ortadan kaldırıldı. Köy okullarımız, Yatılı İlköğretim Bölge Okullarımız (YİBO) kapatıldı. Eğitimde fırsat eşitliği bitirildi. Gençlerimizin yüzde 72’si yurt dışına gitme uğraşında. Çocuklarımız Türkçe okuduğunu anlamada 72 ülke arasında 54. sırada. PİSA değerlendirmelerinde nal topluyoruz. Zekanın bilimsel eğitimle geliştirilebildiği gerçeğini yadsıdığımız için Uluslararası sıralamada orta-geri zeka düzeyinde debeleniyoruz. Yoksul milyonlar için taşımalı eğitimimiz, Yatılı Kuran Kurslarımız, okullarda imamlarımız, sınıflarda maket mezarlarımız, sokaklarda icazet kutlayan tümen tümen hafızlarımız, kindar ve dindar nesiller yetiştiren Maarif Modelimiz, Diyanet Akademimiz, ÇEDES ve benzeri projelerimiz, tarikat protokollerimiz var.”
Bilgin, “Siyaset kurumunu, yargı, yasama, yürütme organlarını ve her düzeydeki devlet yöneticilerini uyarıyoruz” diyerek devam ettiği açıklamasında Bu gidiş, iyi gidiş değildir. Sonu Afganistan olmaktır, Irak, Suriye, Libya gibi kana bulanmaktır. Atatürk’ün (Tarihimizi okuyunuz dinleyiniz. Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve melanetten gelmiştir) uyarısını unutmayın. Atatürkçü Düşünce Derneği; Cumhuriyetin 102. ve 3 Mart Devrim Yasalarının 101. yılında bu felaketli gidişe son vermek için tek çarenin bir an önce Atatürk’ün akıl ve bilim yoluna girmek olduğu inancı ve Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşma kararlılığı ile Gençliğe Hitabeden aldığı görevinin başındadır” ifadelerini kullandı.
ŞENER ŞENTÜRK